Demokratların soykırım ve şirket yanlısı, göçmen karşıtı politikaları Trump'ın dönüşüne zemin hazırladı.
Irkçı, cinsiyetçi aşırı sağcı bir figür Beyaz Saray'a doğru ilerliyor. Donald Trump ve Cumhuriyetçi Parti başkanlığın yanısıra Temsilciler Meclisi ve Kongre'de çoğunluğu kazandı.
Oyların yüzde 50,9'unu aldı ve başkanlık için gereken sayı 270'in üzerine çıkıp 294'ünü kazandı.
Seçmenlerin yaklaşık üçte ikisi ABD'deki ekonomik koşulların kötü olduğunu söylerken, sadece yüzde 35'i iyi olduğunu belirtmiştir.
AP'nin ayptığı bir ankete göre her on seçmenden sekizi ülkenin yönetim biçiminde en azından “önemli bir değişiklik” yapılmasını istiyordu. Bunların dörtte biri ise “tam bir altüst oluş” demişti.
Kamala Harris'in İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırımına verdiği destek, bazı kilit bölgelerde kaybetmesine yardımcı oldu.
Trump'ın yükselişinin temelinde “Amerikan Rüyası ”nın ölümü yatıyor. O, işçi sınıfının ücretlerini düşüren, insana yakışır işleri yok eden ve eşitsizlikleri körükleyen 30 yıllık neoliberalizme karşı biriken öfkeden beslendi.
Oyların çoğunu ırkçılığı körükleyerek, göçmenleri günah keçisi ilan ederek ve öfkeyi “liberal elitlere” yöneltip kendisinin de bir parçası olduğu gerçek elitlerden -milyarderler, patronlar ve bankacılar- uzaklaştırarak topladı.
Trump'ın New York'taki meşhur Madison Square Garden konuşması ırkçılık ve cinsiyetçilikle doluydu. Aşırı sağın oyun planını ortaya koydu.
Milyonlarca insanın karşı karşıya olduğu sosyal krizden faydalanarak Harris'i “dört yıldan kısa bir süre içinde orta sınıfımızı paramparça ettiği” için eleştirdi.
Bu derin acıya yapıştı ve onu göçmenlere karşı yöneltti: “İşçilerimizi koruyacağım. İşlerimizi koruyacağım. Sınırlarımızı koruyacağım. Büyük ailelerimizi koruyacağım” dedi.
Trump ve aşırı sağ, İkinci Dünya Savaşı'nı takip eden on yıllardaki "Amerikan rüyası" nostaljisine oynuyor. Bu, tam istihdam, yükselen yaşam standartları, ekonomik patlama ve ABD'nin dünyadaki gücünün zirve yaptığı bir dönemdi.
Ancak bu "Amerikan Rüyası" geri gelmediği gibi siyahlar, kadınlar ve LGBT+ bireyler için her zaman bir kabus oldu.
Büyük şirketlerin önemli bir bölümü tarafından desteklenen bir milyarder olan Trump, beyaz, siyah ya da Latin olsun, işçi sınıfı için hiçbir şey sunmuyor.
Ancak "Amerikan Rüyası" nostaljisini ırkçılık ve bağnazlık enjekte ediyor. ABD'nin üstünlüğünün geri geleceğini vaat ediyor.
Demokratların alacağı ders, Trump kampanyasının siyasetine uymak ve seçmenleri kazanmak için daha da sağa kaymanın nasıl kaybettirdiği olacaktır.
Harris'in izlediği strateji de tam olarak buydu ve başarısız oldu. Seçimden önceki haftalarda anketler başa baş giderken Harris daha da sağa kaydı.
Kamala Harris kendini kürtaj haklarının savunucusu olarak tanıttı. Ardından, kürtaj karşıtı bağnazlığıyla tanınan “ılımlı” Cumhuriyetçi Liz Cheney ile birlikte kampanya yürüttü.
Harris, Demokratların “Trump görevi bıraktığında daha az belgesiz göçmene ve yasadışı göçe” başkanlık etmesini kutladı. Trump'ı ABD-Meksika sınır duvarının yalnızca “yaklaşık yüzde 2'sini” inşa etmekle eleştirdi.
Bu durum, ana akım “merkezin” arkasında sıralanmanın aşırı sağcıları ve ırkçıları durdurmadığını göstermektedir. Şirket yanlısı ve ırkçı politikalarıyla ana akım politikacılar aşırı sağı beslemektedir.
Alternatif, aşırı sağa ve ırkçılığa karşı, 30 yıllık neoliberal saldırılara gerçek bir alternatif için sokaklarda mücadele etmekten geçiyor.