AfD'li politikacılar, neo-Nazi alt örgütü temsilcileri ve iş dünyası zenginlerinin gözden uzak bir yerde yaptıkları gizli toplantı ifşa olunca, Almanya'da milyonlarca insan sokaklara döküldü. Antifaşistler, güçlenen AfD'nin gerçek yüzünü teşhir ediyor.
Araştırmacı gazetecilerin sitesi Corretiv'in muhabiri, neo-Nazilerin toplandığı gözlerden uzak yerdeki otele gizli kimlikle yerleşti. Aktardığına göre, "Tersine göç" denilen politika üzerine konuşuldu ve anlaşıldı, iş insanlarından bağış istendi. Ayrıca bağış verenlerin isimleri de duyuruldu.
Titiz ve delillendirilmiş bir gazetecilik çalışmasıyla ortaya çıkan hadise Almanya'yı ayağa kaldırdı.
Almanya'da başta Doğusu olmak üzere çeşitli eyaletlerinde ırkçı AfD ikinci büyük parti haline geldi. Bu parti, göçmenleri Almanya'dan kovmayı hedefliyor. Üstelik bu hedef Almanya'da doğmuş, dolayısıyla vatandaş olanlar arasında "asimile olmamış" diye tabir edilen kişilerin gönderilmesini de içeriyor.
Bu haberi duyan antifaşistler ise 1933'de Nazilerin iktidara gelişine atıf yapıp "Bir daha asla" diyerek, bir kez daha tekrarlanması için harekete geçti.
Protestolar, örgütleyenlerin beklediğinin çok çok üstünde katılımcıyla gerçekleşti: İlk hafta ülke çapında yapılan protestolara katılanların sayısı 1 milyon 300 kişiydi. Üç hafta boyunca, her hafta sonu ülke çapında birçok şehirde protesto dalgası devam etti. Sadece Batı değil Doğu'da yüzbinlerce insan da neo-Nazizme ve AfD'ye hayır dedi.
Sosyal demokratların liderliğindeki koalisyon hükümetinin ilk tepkisi, göstericileri anayasayı korudukları için tebrik etmek oldu. Oysa "Faşizme karşı birleş" sloganıyla mücadeleye atılanlar, anayasayı korumaktan çok daha fazlasını istiyor: AfD'yi püskürtmek, hatta ezmek.
Naziler 1933'de seçimle işbaşına gelmiş ve fakat yıllara uzanan faşist örgütlenme-kampanya-saldırılar döngüsünün karşısında birleşik bir kitle mücadelesini bulamamıştı.
Fakat kapitalizmin kriziyle birlikte, Avrupa ekonomisinin kalbinde yeniden taban buluyorlar. Nazi rejimini yaşamış olan ülkede bir soykırım yapıldığı kabul edilmişti. Anayasa'ya göre Hitler kitaplarını çoğaltmak ve dağıtmak yasak. Fakat aşırı sağın devlet için bir tehdit olarak kabul edilmesine rağmen neo-Naziler 1980'lerin başından itibaren açıkça var olabildi. NSU gibi yer altı grupları kurup sayısız cinayet ve saldırı örgütlediler, Türkiye göçmenlerinin bulunduğu binaları yaktılar.
AfD ise yasal planda kalıp, kendisini saygın bir merkez partisi olarak sunmak istiyor: Sağ ve sol merkez hükümetlerinin yüksek enflasyon, artan geçim maliyeti, yoksullaşma sorununu çözemediğini söyleyen orta sınıfın reaksiyoner tepkisini toplayarak yelkenini dolduruyor.
Marksist teorisyen Leon Troçki, Almanya'da faşizmin yükselişinin önlenebilir olduğunu vurgular. İşçilerin birleşik mücadelesi, bir kitle hareketi olan faşizmi püskürtebilir. Böylece alt orta sınıfları ve işsizleri saflarına kazanarak hegemonya kurabilirler.
Şimdiki bu kararlı mücadeleler –zaten güçlü bir antifaşist hareketin olduğu ülkede– tarihsel deneyimin anlaşıldığını ve buna karşı konulduğunu gösteriyor.
(Sosyalist İşçi)