İsrail, Gazze'yi yaşanmaz hale getirmeye yönelik bir kampanya yürütüyor. Bu kampanyanın bir parçası da Gazze'deki tüm hastanelerin yıkılması. İsrail'in verdiği mesaj açık: Hiçbir yer güvenli değil. Kalırsan ölürsün.
İsrail, Gazze'deki hastanelere “Hamas'ın komuta merkezleri” oldukları için saldırmıyor. İsrail, Gazze'yi yaşanmaz hale getirmek ve insani krizi tırmandırmak için yakıp yıkma kampanyasının bir parçası olarak sistematik ve kasıtlı olarak Gazze'nin tıbbi altyapısını yok ediyor. 2,3 milyon Filistinliyi sınırdan geçerek bir daha geri dönmeyecekleri Mısır'a göndermeyi planlıyor.
İsrail, Gazze'deki El Şifa Hastanesi'ni yıktı ve neredeyse boşalttı. Sırada Beit Lahia'daki Endonezya Hastanesi var. İsrail hastanenin çevresine tanklar ve zırhlı personel taşıyıcılar yerleştirdi ve binaya ateş açarak on iki kişiyi öldürdü.
Bu bilinen bir taktik. İsrail tarafından bir hastanenin üzerine, hastanenin "Hamas'ın terörist faaliyetleri" için bir üs olduğu gerekçesiyle insanlara oradan ayrılmalarını söyleyen broşürler atılıyor. Tanklar ve top mermileri hastane duvarlarının bazı kısımlarını yerle bir ediyor. Ambulanslar İsrail füzeleriyle havaya uçuruluyor. Elektrik ve su kesiliyor. Tıbbi malzemeler engelleniyor. Ağrı kesici, antibiyotik ve oksijen yok. Kuvözlerdeki en savunmasız, prematüre bebekler ve ağır hastalar ölüyor. İsrail askerleri hastaneye baskın düzenledi ve herkesi silah zoruyla dışarı çıkmaya zorladı.
Al Shifa hastanesinde olan da buydu. Al Rantisi Çocuk Hastanesinde olan da buydu. Gazze'nin ana psikiyatri hastanesinde olan da buydu. Nasser Hastanesi'nde olan da buydu. İsrail'in yıktığı diğer hastanelerde de aynı durum yaşandı. Geriye kalan birkaç hastanede de bu olacak.
İsrail, Gazze'deki tek kanser hastanesi de dahil olmak üzere Gazze'deki 35 hastaneden 21'ini kapattı. Halen faaliyet gösteren hastanelerde ciddi temel ilaç ve malzeme sıkıntısı yaşanıyor. Hastaneler birer birer boşaltılıyor. Yakında hiçbir sağlık tesisi kalmayacak. Bu tasarım gereğidir.
İsrail tarafından tahliye edilmeye zorlanan, evleri enkaz altında kalan onbinlerce dehşete düşmüş Filistinli, Gazze'deki hastanelerin içinde ve çevresinde kamp kurarak aralıksız bombalamalardan korunmak için sığınıyor. Tıp merkezlerinin İsrail tarafından hedef alınmayacağını umuyorlar. İsrail Cenevre Sözleşmelerine uysaydı, bu doğru olurdu. Ama İsrail bir savaş yürütmüyor, bir soykırım yürütüyor. Ve bir soykırımda bir nüfus ve o nüfusu ayakta tutan her şey yok edilir.
İsrail'in Gazze'yi yerle bir etmesi bittiğinde Batı Şeria'daki Filistinlilere saldıracağına dair kaygı verici bir işaret olarak, zırhlı araçlar Batı Şeria'daki en az dört hastaneyi kuşattı. İsrail askerleri, Doğu Kudüs Hastanesi'nin yanı sıra İbn Sina Hastanesi'ne de baskın düzenledi.
İsrail'in yerleşimci sömürge devleti yalanlar üzerine kurulmuştu. Yalanlarla sürdürülüyor. Ve şimdi, 750.000 Filistinlinin etnik temizliğe tabi tutulduğu ve Yahudi milislerin yaklaşık 50 katliamına yol açan 1948 Nakba'dan veya “felaket”ten bu yana Filistinlilere yönelik en kötü katliamı ve etnik temizliği gerçekleştirmeye kararlıyken, birbiri ardına tuhaf saçmalıklar yumurtluyor. Filistinlilerden insanlık dışı bir kitle olarak söz ediliyor. Anne, baba, çocuk, öğretmen, doktor, avukat, aşçı, şair, taksici, esnaf yok. İsrail sözlüğünde Filistinliler, yok edilmesi gereken tek bulaşıcı hastalıktır.
İsrailli okul çocuklarının Gazze'de "Herkesi Yok Edeceğiz" şarkısını söylediği videoyu izleyin. Hitler Gençliği Yahudiler hakkında buna benzer şarkılar söylerdi.
Kitlesel katliam projelerine girişenler, kendi halklarının moralini bozmamak için yalan söyler, kurbanları hepsinin yok edilmeyeceğine inandırır ve dış güçlerin müdahalesini engeller. Naziler, trenlere yüklenen ve imha kamplarına gönderilen Yahudilerin çalışmaya gittiklerini, iyi tıbbi bakıma ve yeterli yiyeceğe sahip olduklarını iddia etti. Hasta ve yaşlılar ise dinlenme merkezlerinde bakıma alındı. Naziler, Yahudilerin "Doğu'ya" "yeniden yerleştirilmesi" için - Theresienstadt - sahte bir kamp bile kurdu; milyonlarca insan yok edilirken, burada Kızıl Haç gibi uluslararası kuruluşlar, Yahudilere ne kadar insanca davranıldığını görebiliyordu.
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1915 baharından 1916 sonbaharına kadar sürdürdüğü soykırım sırasında en az 664.000, muhtemelen 1.2 milyon Ermeni katledildi ya da maruziyetten, hastalıktan ve açlıktan öldü. Ermeni soykırımı da Gazze'deki soykırım kadar aleniydi. Avrupa ve ABD konsolosluk misyonları, günümüz Türkiye'sini Ermenilerden temizlemeye yönelik kampanyanın ayrıntılı açıklamalarını sundu.
Osmanlı hükümeti soykırımı gizlemek amacıyla yabancıların Ermeni mültecilerin veya yollara dizilmiş cesetlerin fotoğraflarını çekmesini yasakladı. İsrail de yabancı basının Gazze'ye gelmesini engelledi ve İsrail ordusunun ayarladığı yalnızca birkaç kısa ve dikkatle hazırlanmış ziyareti gerçekleştirdi. İsrail periyodik olarak internet ve telefon hizmetlerini kesiyor. Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği saldırıdan bu yana en az 43 Filistinli gazeteci ve medya çalışanı İsrail tarafından öldürüldü ve bunların birçoğu şüphesiz İsrail güçlerinin hedefi oldu.
Filistinliler gibi Ermeniler de evlerinden zorla çıkarıldılar, vuruldular ve yiyecek ve sudan mahrum bırakıldılar. Sürgün edilen Ermeniler, on binlerce kişinin vurulduğu veya açlık, kolera, sıtma, dizanteri ve gripten öldüğü Suriye Çölü'ne ölüm yürüyüşlerine gönderildi. İsrail, 1,1 milyon Filistinliyi Gazze'nin güney ucuna gitmeye zorluyor ve kaçarken onları bombalıyor. Bu mülteciler de Ermeniler gibi yiyecek, su, yakıt ve temizlikten yoksunlar. Onlar da yakında bulaşıcı hastalık salgınlarına yenik düşecekler.
Osmanlı İmparatorluğu'nun fiili lideri Talat Paşa, 2 Ağustos 1915'te ABD büyükelçisi Henry Morgenthau Sr.'ye İsrail'in tutumunu tekrarlayan sözlerle şöyle demişti: "Bizim Ermeni politikamız kesinlikle sabittir ve bunu hiçbir şey değiştiremez. Anadolu'nun hiçbir yerinde Ermenileri barındırmayacağız. Çölde yaşayabilirler ama başka hiçbir yerde yaşayamazlar."
Soykırım uzadıkça yalanlar daha da saçma hale geliyor.
Büyük İsrail yalanları var. İsrail, Gazze'nin yok edilmesi ve binlerce Filistinlinin sebepsiz yere öldürülmesinin, Gazze'yi bir moloz yığınına çevirme, toplu katliam yapma ve Filistinlileri etnik olarak temizleme kampanyası değil, Hamas'tan kurtulmayı hedefleyen bir çaba olduğu konusunda ısrar ediyor.
Küçük İsrail yalanları var. Başı kesilen kırk bebek. El Şifa Hastanesi bir “Hamas komuta merkezidir”. IDF Sözcüsü Tuğamiral Daniel Hagari'ye göre bir hastanenin duvarına asılan Arapça takvim, “her teröristin adını yazdığı ve her teröristin burada bulunan insanları koruyan kendi vardiyasının olduğu bir nöbetçi [nöbet] listesidir.” Hemşire kılığına giren ve ağır aksanlı Arapça konuşan İsrailli bir aktör, Filistinli doktor olduğunu ve Hamas'ın sivilleri canlı kalkan olarak kullandığını gördüğünü iddia etti. Hamas üyelerinin "Al Şifa Hastanesine saldırdığını" ve "yakıt ve ilacı" çaldığını söyledi. İsrail, El Şifa Hastanesi'nin bombalanmasından İsrail tanklarının değil, Filistinli militanların sorumlu olduğunu söylüyor. İsrail, Güney Lübnan'da "teröristlerle" dolu bir arabayı vurdu; bu "teröristlerin" üç kız çocuğu, anneleri ve büyükanneleri olduğu ortaya çıktı. Al Ahli Hastanesindeki patlama, Filistinliler tarafından atılan hatalı bir roketin sonucuydu; bu iddia, zaman damgasının analizine dayanarak videonun güvenilirliğini çürüten New York Times tarafından sorgulandı. İsrail, "Şifa Hastanesi müdürünün, hastanede barınan ve Şifa Hastanesi'nden güvenli bir eksen üzerinden Gazze Şeridi'ndeki insani geçiş noktasına doğru tahliye olmak isteyen Gazze vatandaşlarına izin verilmesi yönündeki talebine yanıt verdiğini" söyledi. Gazze'deki hastanelerin genel müdürü bunun "yalan" olduğunu söyledi ve "silah zoruyla ayrılmaya zorlandık" dedi. İsrailli Yarbay Jonathan Conricus, BBC tarafından eleştirilen bir videoda izleyicilere az miktarda otomatik silahın olduğu bir zula gösterdi. Yabancı muhabirler rehberli bir tur için geldiğinde, videodaki silahlar sihirli bir şekilde arttı. IDF daha sonra bunu sildi.
Yalanlar İsrail okul kitaplarına yazılacak. Yalanlar İsrailli politikacılar, tarihçiler ve gazeteciler tarafından tekrarlanacak. Yalanlar İsrail televizyonlarında, İsrail filmlerinde ve kitaplarında anlatılacak. İsrailliler ebedi kurbanlardır. Filistinliler mutlak şeytandır. Soykırım yoktu. Türkiye, bir asır sonra hâlâ Ermenilerin başına gelenleri inkar ediyor.
Savaş zamanında insanlar inanmak istediklerine inanırlar. Yalanlar, çatışmayı "ışığın çocukları ile karanlığın çocukları" arasındaki ikili bir mücadele olarak gören İsrail kamuoyunun açlığını doyuruyor. Yalanlar hesap verebilirliğe karşı bir savunmadır çünkü İsrail gerçeği kabul etmeyi reddederse, gerçekliğe yanıt vermek zorunda kalmaz. Yalanlar, gerçeğin kurguya ve kurgunun gerçeğe dönüştüğü bilişsel bir uyumsuzluk yaratır. Yalanlar, soykırım veya uzlaşma tartışmasını imkansız hale getiriyor.
İsrail, Biden yönetiminin desteğiyle Gazze'de yaşamı sağlayan tüm sistemleri yok etmeye devam edecek. Hastaneler. Okullar. Enerji santralleri. Su arıtma tesisleri. Fabrikalar. Çiftlikler. Apartman blokları. Evler. Sonra da İsrail, geçmiş soykırımlardaki katiller gibi, bu olay hiç yaşanmamış gibi davranacak.
İsrail'in kendisini sorumluluktan kurtarmak için kullandığı yalanlar İsrail toplumunu kemirecektir. Ahlaki, dinsel, sivil, entelektüel ve politik yaşamını yozlaştıracak. Yalan, savaş suçlularını kahramanlık konumuna yükseltecek ve vicdan sahibi olanları şeytanlaştıracak. İsrail'in soykırımı, tıpkı 1965'te Endonezya'daki toplu katliamlarda olduğu gibi, kötülüğün ve barbarlığın güçlerine karşı destansı bir savaş olarak mitolojileştirilecek; tıpkı bizim Yerli Amerikalılara yönelik soykırımı mitolojileştirdiğimiz ve yerleşimcilerimizi ve cani süvari birliklerimizi kahramanlara dönüştürdüğümüz gibi. Endonezya'nın komünizme karşı savaşındaki katiller mitinglerde kurtarıcılar olarak alkışlanıyor. Onlarla yaklaşık altmış yıl önce verdikleri “kahramanca” savaşlar hakkında röportaj yapılıyor. İsrail de aynısını yapacak. Kendi kendini deforme edecek. Suçlarını kutlayacak. Kötülüğü iyiliğe çevirecek. Kendi kendine inşa edilmiş bir mit içinde var olacak. Tüm despotizmlerde olduğu gibi, gerçek sürgün edilecek. Filistinliler için canavar olan İsrail, kendisi için de canavar olacak.
Chris Hedges
Çeviri: Ali Baydaş