Muğla'da miting: 'Çok geç olmadan yaşam alanlarımızı savunuyoruz'

07.11.2022 - 13:36

Doğanın yıkımına izin veren politikalara ‘dur' demek amacıyla düzenlenen mitingine yüzlerce kişi katıldı.

Muğla’nın yüzde 59’unun maden aramaya ruhsatlandırılmasına, çimento fabrikasına, kıyıların sermaye güçleri tarafından yağmalanmasına, Akbelen’in termik santrale kurban edilmesine, Datça’nın yat limanına açılmasına karşı; halk yaşam alanlarını savunmak için bir araya geldi.

Mehmet Ali Eren Parkında toplanan kitle, “Muğla için çok geç olmadan yaşam alanlarımızı savunuyoruz” yazılı ortak pankart açarak, “Havama, suyuma, toprağıma dokunma”, “Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz”, “Deştin çayı özgür akacak”, “Dinamitçi Sinpaş Marmaris’i terk et” sloganları eşliğinde Muğla Açık Otoparkına kadar yürüdü.

“2030’da kömürsüz bir Türkiye istiyoruz”, “Yaşam alanlarımız müştereğimizdir”, “Doğayı ve yaşamı savunuyoruz” pankartlarının yanı sıra “Doğanın sömürüsü emeğin sömürüsüdür. Birlikte kazanacağız, halk kazanacak” yazılı pankartlar açıldı.

Mitingde 83 kurum adına ortak basın açıklaması okundu. Çevre katliamlarının hem Muğla’da hem Türkiye’de hem dünyanın birçok yerinde devam ettiği ifade edilen açıklamada, “Muğla’da ortalamanın üstünde kötü bir durum var. Kâr üzerine kurulu sistem yani kapitalist sistem bizi geçim araçlarımızdan yoksun bırakarak kendini sürdürmek istiyor. Yoksulluğa, geçinememeye, yaşam alanlarımızdan edilmeye hayır diyoruz, kabul etmiyoruz” denildi.

Fethiye’den Bodrum’a, Kavaklıdere’den Datça’ya talanın devam ettiği aktarılan açıklamada, “Muğla’nın yüzde 59’u maden ruhsat alanı ilan edilmiş durumda. Bozulmamış doğa parçası kalmadı, bunun daha da kötü bir duruma gelmesini istemiyoruz. Talanı kabul etmiyoruz” ifadelerine yer verildi. 

“Zeytinliklerimiz, temel geçinme, beslenme varlıklarımız yok ediliyor. Akbelen Ormanı için 450 günü aşkın zamandır bu yoksullaşmaya hayır diyor. İkizköy geçinmek, üretmek, yaşamak istiyor. Akbelen’i vermeyeceğiz” diye belirtilen açıklamada, Deştin ve Bayır mahallelerinde çimento fabrikasına karşı verilen mücadele hatırlatıldı.

Sinpaş’ın Marmaris’te devam kaçak inşaatına da tepki gösterilen açıklamada, "Kaçak inşaatı durdurması gerekenler, mahkeme kararına uyulmasını sağlamakla görevli olanlar, ÇED sürecini, mahkeme kararını hiçe sayarak yürütüyor. Kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz” denildi.

Açıklamada, “Fethiye’den Datça’ya, Gökova’dan Bodrum’a kıyılar talan ediliyor. Bu talan sürdüğünde geriye yok edilen doğa, kirlenen deniz, kıyı ekosistemi, beton yığınlarına dönmüş kıyılar kalacak. Muğla’nın önemli sulak alanlarından Köyceğiz Dalyan özel çevre koruma alanını besleyen Sandras Dağı'nın da madencilik faaliyetleri ile yok edilmesine karşı mücadeleye devam edeceğiz” ifadelerine yer verildi. 

Sulak alanların yapılaşmaya açılmasından yat liman projelerine, ormanların katledilmesinden zeytinliklerin yok edilmesine karşı talepler şu şekilde sıralandı:

  • Devlet tarafından uluslararası sözleşmelerle üstlenilen yükümlülüklere uygun davranılmasını,
  • Çevreye-ekolojiye ilişkin kararların, ortak varlıkların, hayatın korunması, süreklilik esas alınarak verilmesini, 
  • Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının işlevlerine göre bölünerek, doğal olanı korumak için yeniden yapılandırılmasını,
  • İklim krizinin hepimizin, bütün dünyanın sorunu olduğunun kabul edilmesini; iklim krizinden sadece etkilenmediğimizi, aynı zamanda krize katkıda bulunulduğunun kabul edilmesini,
  • Başta fosil yakıt kullananlar olmak üzere, iklim krizine katkıda bulunan tesislerin ve projelerin bir an önce sona erdirilmesini,
  • Özelleştirme uygulamalarına derhal son verilmesini; tersine, kamulaştırma yoluna başvurulmasını, 
  • Kıyıların metalaştırılmasından vazgeçilmesini,
  • Bilimsel olmadığı mahkeme kararları ile kanıtlanmış ekolojik temelli bilimsel raporlara dayanarak ve şirketlerin çıkarlarına göre kullanmayı esas alarak, bütün Türkiye’de doğal sit alanlarının belirlenip ilan edilmesinden derhal vazgeçilmesini talep ediyoruz.


Bültene kayıt ol