5 soruda Myanmar'da darbe

09.04.2021 - 10:15

Myanmar'da darbe ve darbe karşıtı hareketi Işın Eliçin'e sorduk.

1- Myanmar’da 1 Şubat’ta gerçekleşen darbe ile daha önce 50 yıl kadar ülkeyi askeri diktatörlükle yönetmiş olan ordu yeniden yönetime el koydu. Her darbenin ülke içi nedenleri olduğu gibi uluslararası bir yönü de oluyor. Myanmar ordusunun ülke ekonomisindeki rolü ve bölge ülkeleriyle ilişkileri nelerdir?

Yaklaşık 55 milyon nüfuslu Myanmar, Güneydoğu Asya’nın en yoksul ülkesi. Petrol ve doğalgaz ile değerli madenler bakımından zengin bir olsa da, askeri cunta yönetimleri refahı halka adil paylaştırmamış, tahmin edilebileceği gibi. Altyapı da hiç mi hiç gelişmemiş. Örneğin elektriğe nüfusun ancak %70’i erişebiliyor. Her üç çocuktan birinde, yetersiz beslenmeden kaynaklı fiziksel büyüme geriliği var ve her yıl on binlerce Myanmarlı tüberküloz gibi tedavi edilebilir hastalıklar nedeniyle ölüyor. Daha güncel verilere bakarsak, geçen Ekim’de yapılan bir araştırma, küresel yoksulluk sınırı kabul edilen günde iki dolardan az gelirle yaşayan kentli nüfusun oranının yüzde 16'dan yüzde 63'ü fırladığını ortaya çıkardı. Bu insanların üçte biri önceki üç ayda hiç gelir elde edememişti ve çoğu, kendilerini ve çocuklarını doyurmak için ayda yüzde 50'ye varan fahiş faiz oranlarından borç alıyordu. Büyük ve küçük işletmeler ise, 2020'nin sonlarına doğru, belki de bir veya iki ay daha yetecek nakit parayla zaten büyük bir sıkıntı içindeydiler.  Bu görünüm, pandemiden kaynaklı ticaretteki aksamalar, turizmin durması ve yurtdışında çalışan Myanmarlıların ülkeye getirdikleri dövizlerdeki düşüşle ilişkilendiriliyordu. Üstüne darbe geldi ve artık ekonomi serbest düşüşe geçmiş durumda. 

Bankaların genel grevle kapatılmasıyla, nakit sıkıntısı büyüdü, işletmeler milyonlarca çalışana ödeme yapamıyor. Yerel pazarların çoğu hala açık, ama nakliye işçilerinin grevleriyle, pirinç ve yemeklik yağ gibi temel gıda maddelerinin fiyatlarının çok yükseldiği bildiriliyor. Geniş ailelerinin geçimini sağlayan yaklaşık 1,5 milyon genç kadını istihdam eden hazır giyim sektörü de çökmüş durumda. Havaalanları ve limanlar zar zor çalışıyor. 

Ordunun ekonomideki ağırlığına gelince; Myanmar’daki durum örneğin bir Mısır’dakine hiç benzemiyor. Mevcut cunta yönetimi, hem yurtiçinde hem de yurtdışında başkalarına servet kazandırarak zengin olmuş kişiler. 2011’de ordu iktidarı sivil bir yönetimle paylaşmayı kabul ederek, serbest seçimlere, bir takım siyasi özgürlüklere ve internet erişimine onay verdiğinde, Batı yaptırımlarını kaldırmış, ama o dönemde artık generallerin ekonomideki ağırlığı önemli ölçüde azalmıştı. Elbette, hem eski hem de yeni keşfedilen açık deniz doğal gaz sahalarının, iletişim ve altyapı sektörüne ilişkin ihalalerin vs. hangi küresel şirketlere verileceği gibi önemli kararlar kağıt üstünde sivil yönetimin işi de olsa, ordu yönetiminin onayı olmadan adım atmaları zor. 

Aslında güncel durumu anlayabilmek için meselenin tarihsel arka planına bakmak gerek: 1962’deki darbeyi yapan cunta yönetimi, --çoğu Hint asıllı Müslümanlara, sömürge dönemi zenginlerine ait olan- büyük işletmeleri kamulaştırıp, ülkeyi dış pazarlardan kopararak Myanmar-tipi sosyalizme geçmişti. 1980’lerin sonunda ise askeri yönetim bu kez sosyalizmi bitirip, yerlicilikle kapitalizmin bir karışımını kucaklayarak tecritten kurtulmak istedi. Fakat ülkede eş zamanlı ortaya çıkan demokrasi hareketiyle dayanışmak üzere Batılı ülkeler Myanmar’a yaptırım uygulamaya başlayınca, askeri yönetime hayat öpücüğü, o güne dek kapalı tuttuğu sınırını açan, kendisi de kapitalizme doğru ilk adımlarını atmakta olan Çin’den geldi. 60’lı yıllardan beri devlete karşı bu sınır boyunca savaşan “Komünist” milisler de aynı dönemde ateşkes yapıp “iş dünyasına” girdiler. Çin sınırı boyunca kaçakçılık, ve yasadışı narkotik sanayii büyüdü. (Fikir vermesi açısından, 2019’da Myanmar’ın sivil hükümetinin bütçesi yaklaşık 16 milyar dolar idi. Myanmar-Çin sınırı boyunca çeşitli merkezlerde amfetamin üretimi yaptırıp pazarlayan Çin asıllı Kanada vatandaşı “baron” Tse Chi Lop’un yıllık kazancı ise 17,7 milyar dolar olarak hesaplanıyor). Uzmanlar, Myanmar’ın son 25 yılına damgasını vuran “business class”ın yasadışı işlerden kazandıklarını yasal işlerde aklayan, asker-sivil her kesimden insanların yer aldığı bir ağ olduğunu söylüyor.

Ordunun uluslararası ilişkilerini anlamak için de, 76. kuruluş yıldönümü olan 27 Mart’a bakabiliriz. Kutlamalara Rusya, ve Myanmar’ın komşuları Çin, Hindistan, Pakistan. Bangladeş, Vietnam, Laos ve Tayland temsilcilerini gönderdiler. O güne de Myanmar ordusu darbeye direnen halktan yüzlercesini öldürmüştü. 27 Mart’ta başkentte çoğu Rusya ve Çin’den alınma silahların sergilendiği askeri geçit töreni devam ederken de ülke çapında aralarında çocukların da bulunduğı 104 kişiyi öldürdüler. 

2- Darbe karşıtları iki aydır kitlesel eylemler düzenliyor ve bunun için bir Sivil İtaatsizlik Hareketi kurdu. Tam bir genel grev gerçekleşmese de kamu çalışanları grevlerini sürdürüyor. İşçi sınıfı örgütlerinin direnişteki rolü nedir?

Sivil İtaatsizlik Hareketi’nin startını yanılmıyorsam doktorlar verdi ve öncelikle kamu çalışanlarının katılımıyla hızla genişledi. 4 Şubat’tan başlayarak sokaklarda geniş katılımlı protestolar görmeye başladık. 22 Şubat’ta ise genel grev çağrısına neredeyse hemen her sektörden işçiler çalışanlar destek verince ülkede hayat durma noktasına geldi. Ancak cunta bu tarihten sonra kamu ve özel sektörde yöneticilere baskıyı artırdı. Pek çok iş kolunda gösterilere katılanların işten çıkarıldığına dair haberler var. Myanmar tarihinde kitlesel direniş hareketleri var, ama sendikalaşma, işçi örgütlenmeleri yeni. 2011’den sonra başladı diye biliyorum. 

3- Muhalif gruplar bir de %60 ile seçilen Su Çi’nin partisinden oluşan bir temsilciler grubu kurdu. Dünyaya cuntayı değil seçilmişlerden oluşan bu heyeti tanımalarını ilan ettiler. Bu heyet kimlerden oluşuyor ve hangi ülkeler tanıyor?

Kendilerini birlik hükümeti olarak adlandıran bu heyet, Kasım’da seçilen milletvekilllerinden oluşuyor. Çoğu Su Çi’nin partisinden. Orduya sivil yönetimle iktidarı paylaşma, hatta yönünü belirleme olanağı tanıyan 2008 anayasasını iptal ettiklerini ve “bütün vatandaşların barış içinde yaşamasını” sağlamak üzere, Myanmar’da  geçici bir “katılımcı demokratik ve federal bir anayasa” hazırladıklarını da duyurdular. Myanmar’ın hiyerarşik vatandaşlık yasasını değiştirmeye dönük, etnik gruplara haklat tanımayı vaat eden bir metin. Bilebildiğim kadarıyla, henüz bu oluşumu resmen tanıdığını ilan eden ülke yok.  

4- Darbe karşıtı 500’den fazla ölüye rağmen onbinlerle sokak eylemlerine devam ediyor. Bir yandan oldukça yaratıcı yöntemler buldular; arabalarıyla traifiği kapamak, çöp grevine gitmek vb. Ancak ülkede silahlı gruplar rejime karşı savaşmaya başladıklarını ilan etti. Ülkede Suriye gibi bir iç savaş yaşanabilir mi?

Evet, böyle bir olasılık var. Hatta Birleşmiş Milletler Myanmar Özel Temsilcisi de geçen hafta dile getirdi bu konudaki endişesini. Myanmar’da resmi olarak tanınan 135 etnik grup var (Müslüman Rohingyalar dahil değil). İçlerinden altısı sömürge döneminden bu yana kısmi özerkliğe sahip olarak, bu etnik grupların adıyla anılan eyaletlerde yaşıyor. Şu anda böyle iki eyalette, yıllardır daha fazla özerklik ve kendi kaderini tayin hakkı için orduyla savaşmış milis gruplarına karşı ordu operasyonlar düzenliyor. Sizin de bahsettiğiniz gibi üç milis grubu da cuntaya karşı halkı destekleme kararı aldı. Bu arada neredeyse hemen her bir etnik grubun birer milis gücü bulunduğunu ve içlerinden 20 kadarının görece büyük ve güçlü olduğunu hatırlatmak isterim. Benim konuştuğum aktivistler, milis güçlerinin kendilerine destek vermesini istiyorlar ama bir düzenli ordu gibi davranıp davranmayacaklarından emin olamadıkları, kimin kime karşı savaştığı belli olmayan bir iç savaşa dönüşmesinden endişe ettikleri için de, bir Halk Ordusu kurulmasını istediklerini söylüyorlar. 

5- Darbe hem dünya ülkeleri hem de dünya kamuoyu tarafından nasıl değerlendiriliyor? Olması gerektiği kadar güçlü bir tepki örgütlenebildi mi?

Bu soruya da, geçenlerde Medyascope için mülakat yaptığım aktivisitin söyledikleri ile yanıt vereyim: “Ülkemizdeki demokrasi mücadelemize eskiden de destek olmuş, İngiltere, ABD, Kanada Avustralya ve AB yine kısmi destek gösteriyor.  Ordu mensupları ve ailelerini hedef alan yaptırımları yürürlüğe koydular. Biz üç aşamalı destek istiyoruz: Ordunun mali kaynaklarını kes, silahlarını kes ve cezasızlığı kes. Batılı ülkeler ekonomik yaptırımlara başladılar ama ülkemiz Çin'e komşu ve Çin bizim yanımızda olmamıştır pek. Onlar iş açısından ve ekonomik çıkarlarına bakıyorlar. O nedenle Batı'dan müdahaleyi engelliyorlar. Dün BM Güvenlik Konseyi'nin Myanmar oturumunda Çin uluslararası müdahaleye karşı olduklarını ve barışçıl çözüm bulunacağını umduğunu söyledi. Ama biz bunun mümkün olduğuna inanmıyoruz.” 



Bültene kayıt ol