Erdoğan savaş istiyor

Çözüm sürecinin ilerlemeyişinin sorumlusu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan savaşı ve çözümsüzlüğü kışkırtan açıklamalar yapmaya devam ediyor. Erdoğan ‘Dolmabahçe mutabakatı’nı doğru bulmadığını tekrarlayarak Kürt halkının siyasi temsilcileri hakkında geleneksel devlet söylemine sarıldı.

“Bölücü terör örgütüne sırtını dayayanlarla mutabakat asla düşünülemez. O fotoğraf karesi doğru bir şey değildir” diyen Cumhurbaşkanı, çözümsüzlüğün tarafında olduğunu bir kere daha gösterdi. Genel seçimlerde Kürt illerinde adeta tabela partisi haline gelen AKP, çözüm sürecini durdurmuş olmasının ve ayrımcı politikalarının karşılığını bulduğunu kabul etmek yerine çözüme ve Kürt hareketine saldırıyor.

Başbakan yardımcısı Bülent Arınç da üç gün önce yaptığı açıklamada Erdoğan’la aynı ezberi tekrarlamıştı. Arınç çözüm sürecinin kendileri açısından barış ve demokratik haklar meselesi değil ‘teröristle mücadele’ meselesi olduğunu duyurmuştu.

Dolmabahçe mutabakatı ne?

28 Şubat’ta HDP’nin İmralı heyetiyle birlikte, bizzat dönemin Başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan ve İçişleri Bakanı Efkan Âla, Dolmabahçe’deki Başbakanlık konutunda ortak bir açıklama yapmıştı. Açıklama sırasında HDP milletvekili Sırrı Süreya Önder, Abdullah Öcalan’ın çağrısını okuyarak barış için hayata geçirilmesi gerekli olan 10 maddeyi sıralamıştı. Maddeler arasında çözüm sürecinin ‘barış’ sürecine evrilmesi için atılması gereken demokratik adımlar ve yeni bir anayasa talebi yer alıyordu.

Dolmabahça mutabakatından birkaç gün sonra Erdoğan yapılan açıklamaya, AKP’li bakan ve vekillerin ortak açıklamaya katılmasına karşı olduğunu ifade etmişti. Erdoğan’ın bu karşı çıkışı AKP içindeki çatlağı daha da görünür kılmıştı. O dönem Dolmabahçe ve çözüm süreci üzerine tartışan Arınç ve Erdoğan şimdi birlikte savaç tamtamları çalıyor.

ilginizi çekebilir

nehirden
İstanbul'da Filistin protestosu: “Maersk’a geçit yok, İsrail’e ambargo”
test
Şenol Karakaş ile perspektifler 3 | Sırrı Süreyya Önder, Çözüm Sürecine Saldırılar, 19 Mart Sonrası Hareketin Geleceği
rm
Şişli’de söyleşi: Roni Margulies’in polisiye edebiyatı