Hutbelerinde özellikle kadın haklarına ve LGBTİ+ haklarına defalarca saldırdı. Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi esnasında minbere kılıçla çıkarak “fetih” imasında bulunmayı ihmal etmedi.
2017’de Diyanet İşleri Başkanlığına getirilen Erbaş, giderek otoriterleşen iktidarın politikalarına uygun şekilde, hutbelerinde fıtrat vurgusunu öne çıkartarak LGBTİ+ varoluşunu hedef aldı. 2020 yılında Ramazan ayının ilk hutbesinde eşcinsellik için “hastalıkları beraberinde getiren, nesilleri çürüten” tanımlamasında bulundu. Daha sonra da LGBTİ+ varoluşunu defalarca “ahlaksızlık” ve “sapkınlık” olarak tanımlayarak, nefret söylemlerine yenisini ekledi. Son olarak 7. Aile Forumu’nun açılışında konuşan Erbaş, “cinsiyetin, fıtratın en temel sabitlerinden biri olduğunu” söyleyerek, ikili cinsiyet rejimi dışında kalan varoluş biçimlerinin toplum için tehdit oluşturduğu iddiasıyla LGBTİ+’ları bir kez daha hedef gösterdi.
Erbaş, kadınları “anne, eş, kız kardeş” rolleriyle tanımlayarak toplumsal rollerini aileyle sınırladığını pek çok kez ifade etti. 8 Mart 2019’da Kadınlar Günü’ne denk gelen “Kadın: Şefkat ve Merhamet Timsali” hutbesinde, kadınları “fıtrata uygun” rollere hapsetti, cinsiyet eşitliği taleplerini görmezden geldi. 2 Ağustos 2024’te “ahlak ve edep” temalı hutbede kadınların giyimini ve bedenini hedef alarak toplumsal cinsiyet normlarını dayattı. 15 Ağustos’ta mirasla ilgili hutbesinde ise mirasta kadınlara düşen payın erkeklerden daha az olması gerektiğini ima ederek, kadın düşmanlığını bir kez daha tescilledi.
DİB’in hazırladığı cuma hutbeleri de sık sık işçilere yoksulluk karşısında boyun eğmelerini salık verdi. Son olarak kamuda yapılan sözleşme sırasında DİB’in cuma hutbesinde işçilere “kamuya ait işleri yavaşlatmak günahtır” şeklinde sesleniliyordu. DİB’in yeri her zaman patronların yanı oldu.
DİB, kurulduğu günden bu yana siyasal bir işleve sahip oldu. Devlet, cumhuriyetin ilk yıllarında bütün sivil dini kuruluşları kapatarak ve yasaklayarak, dini tamamıyla kendi tekeline aldı. Faaliyetinin ana hattını da toplumun yukarıdan aşağı şekillendirilmesi belirledi. Günümüzde de kapitalizmin çoklu krizi bağlamında otoriterleşen dünyada kadınların, LGBTİ+ların, azınlıkların haklarına saldırarak, toplumun kapitalizmin çizdiği çerçevenin içinde kalmasına yönelik dev bir baskı mekanizmasını harekete geçiriyor. Ali Erbaş döneminde bütçesi giderek artan ve 2025 yılında 103.1 milyar lira gibi dev bir meblağa ulaşan DİB, tüm faaliyetlerini toplumu kutuplaştırmaya ve ezilenlerin daha fazla ezilmesine odaklayan bir kurum. Erbaş’ın görev süresinin dolmuş olması bir nöbet değişiminden ibarettir. Ezilenlerin ve işçilerin daha fazla sömürülmesi için egemenlerin emrinde faaliyet gösteren bu kurumun bir an önce tarihin çöplüğündeki yerini alması gerekir.