(Dosya) Kadınların özgürlük mücadelesi ve 25 Kasım

Özgürlükleri uğruna mücadele eden Mirabal Kardeşler’in katledilmesiyle sembolleşen 25 Kasım, fiziksel şiddetin yanı sıra kapitalizmin, savaş politikalarının, krizlerin yarattığı her türlü yoksulluk ve yoksunluğun kadınlar üzerinde yarattığı çok boyutlu şiddet biçimlerini görünür kılmak ve bunlara karşı yürüteceğimiz mücadeleyi büyütmek için daha fazla yan yana geleceğimiz bir gün. 

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün kökeni, 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı mücadele eden Mirabal Kardeşler’in (Patria, Minerva ve María Teresa) vahşice öldürülmesine dayanıyor. 1981’de Latin Amerika ve Karayip Feminist Buluşması’nda kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü olarak ilan edilen 25 Kasım, 1999 yılında Birleşmiş Milletler tarafından resmen kabul edilerek uluslararası bir gün haline geldi. Bugün dünya genelinde kadın örgütleri ve insan hakları savunucuları,  25 Kasım’da şiddete karşı farkındalık ve mücadele çağrılarını yükseltiyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, Türkiye’de, 2025 yılının ilk on ayında en az 237 kadın öldürüldü, 247 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti. “Ölü bulundu, düştü, intihar etti” gibi muhtemel faili gizleyen bir dille başlayan, etkin soruşturma mekanizmalarının işletilmediği, cezasızlığın yaygın bir uygulama olduğu bu ortamda, her geçen gün artan bu “şüpheli ölümlerin” pek çok yeni cinayetin öncüsü olması da kaçınılmaz.

Kadına Yönelik Şiddet dediğimizde, çoğunlukla ilk akla gelen fiziksel şiddet oluyor. Bunda, hemen her gün bir kadın cinayeti ya da “şüpheli ölümü” haberiyle karşılaşmamızın payı büyük. Gülistan Doku, Şule Çet, Rojin Kabaiş davaları gibi,  cinayetin faillerinin cezalandırılması ya da soruşturmanın etkin yürütülerek şüpheli ölüm ya da kayıp olarak dosyaların kapatılmaması için kadınların verdikleri örgütlü ve ısrarlı mücadele, fiziksel şiddetin boyutlarını ve yargı mekanizmalarının faili koruyan reflekslerini de ifşa ediyor.

Kadına yönelik şiddet dediğimizde, cezasızlık politikaları ve “makbul kadın” söylemini sürekli yeniden üreterek faili örtük ya da direkt olarak aklayan dil nedeniyle artan fiziksel şiddetin yanı sıra, çalışma hayatı ve özel hayat da dahil olmak üzere gündelik hayatın tüm alanlarında farklı şiddet biçimlerini de sürekli hatırlatmak zorundayız. Kapitalizmin her şeyi araçsallaştıran ve nesneleştiren doğasına ek olarak, yükselen otoriterleşme ve aşırı sağ politikalar nedeniyle, kadınların, lubunyaların, çocukların, göçmenlerin, yaşlıların uğradıkları ayrımcılık ve nefret söylemlerinin de şiddetin farklı boyutları olduğunu ortaya koymak gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde, düşen doğum oranlarını bir felaket olarak yorumlayan ve bu konuda alarm zillerinin çaldığını söyleyen Erdoğan’ın açıklaması, kadının anne olarak kimliğine vurgu yapan, kadının kendi bedeni üzerindeki kararını yok sayan, lgbti+’ların mücadele edilmesi gereken bir düşman olduğunu tekrarlayan bir içeriğe sahipti. 2025 yılının Aile yılı ilan edilmesiyle birlikte, hemen her platformda, ailenin kutsallığı, çocuksuz birlikteliklerin zayıflığı, geç evlenmelerin zararı, yalnız yaşamanın artmasıyla birlikte toplumun sürüklendiği sözde yalnızlığa vurgu yapılıyor. Kadının görünmeyen ev içi emeğinin getirdiği yükten, derin yoksulluk nedeniyle yeterince beslenemeyen çocuklara, yeterli sağlık hizmetine erişemediği için bakıma muhtaç kalan yaşlılardan, erken yaşta okul hayatından ayrılarak çalışmaya başlayan çocukların uğradıkları her türlü istismara, ev içi artan şiddetten, ekonomik sebeplerle boşanamayan ve uğradığı her türlü şiddete katlanmak zorunda kalan kadınlara kadar çok boyutlu onlarca sorunu yok sayan bu zihniyet, içinde olduğu tüm krizleri Aile adı altında meşrulaştırmaya ve çözmeye çalışan bir acizlik içinde.

Buna ek olarak, kadının özgürleşmesini, sistem eleştirisinden başlayan topyekûn bir mücadelenin ayrılmaz bir parçası olduğunu reddeden, yalnızca üst orta sınıfın bireysel ekonomik bağımsızlığına indirgeyen liberal söylem, “özgür kadın” kavramını kapitalizm için karlı bir pazarlama aracı olarak sunuyor. İlişkide psikolojik şiddetin ve manipülasyonun biçimlerini tanımlayan bazı güncel kavramların (love-bombing, gaslighting, ghosting vb.), hedef kitlesi kadınlar olan, mücevher ya da kozmetik markalarının reklamlarında daha sık görmeye başladık. Kadının bağımsızlığını kendisine alacağı tek taş yüzükle tanımlayan, ona “buna değer” olduğunu muştulayan bu dünya, hala eşit işe eşit ücret almak, boşanmak, kürtaj yaptırmak, evlenmemek, ev içi emeğin adil dağıtımı gibi en temel haklar için yıllardır sürdürülen mücadeleden uzakta, yine kadını nesneleştiren ve araçsallaştıran bir dili popüler zeminde yeniden üretiyor. Ana akım habercilik dili ya da televizyon dizilerinin de çoğunlukla aynı şeye hizmet ettiğini söylemek mümkün.

Özgürlükleri uğruna mücadele eden Mirabal Kardeşler’in katledilmesiyle sembolleşen 25 Kasım, fiziksel şiddetin yanı sıra kapitalizmin, savaş politikalarının, krizlerin yarattığı her türlü yoksulluk ve yoksunluğun kadınlar üzerinde yarattığı çok boyutlu şiddet biçimlerini görünür kılmak ve bunlara karşı yürüteceğimiz mücadeleyi büyütmek için daha fazla yan yana geleceğimiz bir gün. 

Hazırladığımız bu özel dosyada; psikolojik şiddetten ekonomik şiddete sağlıkta şiddetten dijital şiddete uzanan ve işyerinde şiddete karşı verilen mücadeleden somut tanıklıklar paylaşan bir içerik hazırladık. İyi okumalar.

Esra Akbalık

 

Çağrı Sert: Kadına karşı psikolojik ve ekonomik şiddet

Dila Ak: Sağlıkta kadına yönelik şiddet

Tuğan Mecal: Erkek hukukun sessizliğine karşı dijital şiddeti aşan feminist mücadele

Helin Alp: Kadın işçilerin mücadelesinden güncel bir deneyim

son yazıları

Kadın işçilerin mücadelesinden güncel bir deneyim
Erkek hukukun sessizliğine karşı dijital şiddeti aşan feminist mücadele
Sağlıkta kadına yönelik şiddet

ilginizi çekebilir

unnamed
Kadın işçilerin mücadelesinden güncel bir deneyim
fethiyede-kadinlar-25-kasim-icin-meydana-indi-katillerden-hesabi-kadinlar-soracak-2
Erkek hukukun sessizliğine karşı dijital şiddeti aşan feminist mücadele
kahramanmaras-ta-kadina-ve-saglikta-siddete-t-18661775_amp
Sağlıkta kadına yönelik şiddet