Türkiye’nin en büyük ilçelerinden biri olan Esenyurt’un CHP’li Belediye Başkanı Ahmet Özer, 30 Ekim 2024’te “PKK üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. O günden bu yana 200’den fazla kişi gözaltına alındı, yaklaşık 100 kişi ise hâlen cezaevinde. Bazıları İstanbul dışındaki illere sevk edilmiş durumda. Henüz haklarında hiçbir hüküm verilmemiş olan belediye yöneticileri, başkanlar ve eski milletvekillerinin içeriden aktardığına göre, tutuklular son derece olumsuz koşullarda tutuluyor.
İtirafçıların peşinde bir yargı
Yolsuzluk ve rüşvetin merkezinde yer aldığı çok sayıda birbirine bağlı soruşturmanın temelinde, etkin pişmanlıktan yararlanarak serbest bırakılan 28 kişinin verdiği ifadeler yer alıyor.
İtirafçılardan yalnızca birkaçı İBB personeli; çoğunluğu ise belediyelerden ihale alan şirket sahipleri ve bazı çalışanları.
CHP kaynakları, yargılananların baskı altına alınarak itirafçılığa zorlandığını, ifadelerin ise defalarca değiştirilmesine rağmen herhangi bir somut gerçekliğe dayanmadığını belirtiyor.
Son olarak, Ekrem İmamoğlu’nun avukatı da tutuklandı. Böylece savunma hakkı da açıkça ihlal edilmiş oldu.
Erdoğan yönetimine göre ise Ekrem İmamoğlu büyük bir suç örgütü kurmuş ağır bir suçlu. Ancak iktidara yakın gazetelerde yazılanlara ve televizyonlarda yürütülen propagandalara rağmen, asıl meselenin siyasi bir rakibi etkisiz hâle getirmek ve muhalefeti bastırmak olduğu kolaylıkla görülebiliyor.
Bu otoriterleşme dalgasının ciddi sonuçları var. Bunlardan biri, kutuplaştırma siyasetinin zirveye taşınması. Ekonomik kriz ve eriyen ücretler karşısında ortak bir mücadele ihtimali, toplumu bölerek ve korkutarak bastırılıyor.
Ancak Türkiye kapitalizminin dış krediye olan bağımlılığı hâlâ aşılamıyor. Ekonomik istikrarsızlık giderek siyasete de yayılıyor.
Her direniş demokrasi okuludur
Diğer yandan Kürt sorununun barışçıl çözümüne dair tarihi adımlar atıldığı söyleniyor. Fakat İmamoğlu ve CHP’ye yönelik baskılar, bu sürecin kamuoyunda inandırıcı bulunmamasına ve dolayısıyla toplumsal destekten yoksun kalmasına yol açıyor.
Filistin’le dayanışma eylemlerinin, dünyanın diğer bölgelerine kıyasla Türkiye’de zayıf kalmasının ve çeşitli baskılara uğramasının nedeni de yine bu baskı ve kutuplaşma ortamıdır.
Tüm bu tabloya karşı panzehir, demokratikleşme mücadelesidir. Her grev bir demokrasi okuludur. Her dayanışma eylemi de öyle. Bu mücadeleyi başarıya ulaştıracak olan ise, şu anda haksızlığa uğrasa da bir tür sermaye partisi olan CHP’nin ötesinden, aşağıdan gelen bir kitle hareketidir.
Volkan Akyıldırım