Search
Close this search box.

Demokrasi gasp ediliyor!

Türkiye’de gelişmeler baş döndürücü bir hız kazandı. Herkes “Gezi operasyonu mu, yeni bir HDK operasyonu mu gelecek” diye beklerken, iktidar bloku doğrudan CHP ve onun cumhurbaşkanı adayını hedef aldı.

Bir gazeteci Gezi soruşturması nedeniyle gözaltına alınırken 100’den fazla CHP’li rüşvet operasyonu, aralarında İmamoğlu’nun da olduğu 7 kişi ise ayrıca kent uzlaşısı politikası nedeniyle terör suçlamasıyla gözaltına alındı.

AKP – MHP iktidarı seçimi kaybedeceğinden o kadar emin ki bunu yargı yoluyla engellemek için demokrasinin gaspı anlamına gelen adımlar atıyor. Yoksulluğa öfke duyan, adaletsizliklere kızan açlığın pençesindeki milyonlarca insanı paralize etmek, korkutmak ve hükümete olan tepkilerin, genel bir mücadele ve seçim ittifakı haline gelmesini engellemek için mevcut otoriterleşme dalgası yargı eliyle derinleştiriliyor.

İmamoğlu’nun seçim kampanyası

Çok açık ki iktidar bloku İmamoğlu’nun Erdoğan’ın karşısında aday olmasını istemiyor. İmamoğlu ise çoktan seçim kampanyasını başlattı ve il il gezerek etkili mitingler düzenliyor. Bu kampanyanın bir ayağı da 1 milyon 700 bin üyesi olan CHP’nin teyakkuza geçip 23 Mart’ta ön seçim yaparak adayını belirleyecek olmasıydı.

Gözaltı dalgası tam bu sırada geldi.

İmamoğlu göz altına alınmadan önce diploması hukuksuz bir şekilde iptal edilmişti. Daha diploma iptaline karşı neler yapılabileceği konuşulmadan ertesi sabah yine bir şafak baskınıyla İmamoğlu ve birçok belediye başkanı ve görevlisi gözaltına alındı.

Bu apaçık hukuksuzluğa karşı çok güçlü bir ses çıkartılmak zorunda.

Hukuksuzluğa karşı tüm eylem çağrıları birleşik, kapsayıcı ve kararlı bir biçim kazanmak zorunda.

Tüm bu mücadelede yer alacağız.

Bu eylemlerde yer almak için İmamoğlu’nu aday olarak görmek, CHP’li olmak gerekmiyor.

Bir haksızlığa karşı çıkmak önemli.

2019 seçimlerinde İmamoğlu’na oy çağrısı yapmamıştık ama AKP’lilerin ısrarıyla seçimler tekrar edilince demokratik haklarımızı korumak için İmamoğlu’na destek vermiştik.

Şimdi, demokrasinin en basit hakkı olan seçme seçilme hakkına karşı doğrudan bir müdahale yaşanıyor.

Çözüm süreci, açlık ve erken seçim ihtimali

Çözüm sürecinde bir dizi adım atılmışken CHP’ye yönelik bu ağır baskıcı saldırı çözüm sürecini de zorlayacaktır. Sürecin dile getirildiği andan beri kayyım politikaları, HDK tutuklamaları zaten derhal devreye sokulmuştu. Şimdi İmamoğlu operasyonuyla beraber, “yeni çözüm sürecine” önceki süreçte olduğu gibi aşağıdan radikal demokratik adımların eşlik etmeyeceği iktidar bloku tarafından ifade ediliyor.

Bu süreç, baskı aygıtını teyakkuzda tutarak ve halk kitlelerinin cesaret kazanması ihtimalinin önüne set çekerek ilerletilmek istenen bir süreç.

Dolayısıyla bir yandan baskıcı politikalar bir yandan da belirli bir aşamaya kadar çözüm süreci eş zamanlı ilerleyecek.

Ama emin olmak gerekir ki “yeni çözüm sürecinin” bir aşamasında devreye demokratik hamlelerin girmesi kaçınılmaz. İktidar bloku bu hamleleri elden geldiğince geciktirmeye çalışıyor.

Açlar ordusu büyüyor

Öte yandan Türkiye enflasyonda sınırları aşmış durumda. Yoksulluk ve hayat pahalılığı aynı anda tırmanıyor. Milyonlarca insan öfkesini burnundan soluyor. Bu yüzden iktidar bloku çok uzun zamandan beri bu öfkenin demokratik kanallardan sokağa taşması ihtimalinden korkuyor ve bugün olduğu gibi süreklileştirilmiş bir şok ve dehşet operasyonuyla muhalefeti paralize etmeye çalışıyor. Korku imparatorluğunun duvarlarına yeni tuğlalar ekliyor.

Yoksulluğa öfke duyan kalabalıklara göz dağı veriyor.

Aynı zamanda tüm mücadele dinamiklerinin, öfkeli kalabalıkların tüm sorunların kaynağı olarak gördüğü mevcut iktidar blokuna karşı bir erken seçim sürecinde ittifak içinde davranmaları ihtimalini de baltalamaya çalışıyor. Kent uzlaşısı adı verilen seçim ittifakını terörle iltisaklı gösterme gayretinin altında yatan ısrarın nedeni bu.

Bir eşik aşılırken

İmamoğlu’nun ne diplomasının iptali ne de gözaltına alınması sıradan bir olaydır. Bu gözaltı furyasıyla bir eşiğin aşıldığını ve otoriterleşme dalgasının yeni bir evreye geçtiğini görmek zorundayız. Elbette kayyım politikaları, HDP ve Kürt siyasilere yönelik ağır baskı, LGBTİ+’ların varoluşuna saldıran torba yasa taslağı, baskının şiddetini artırma çabaları, sokakta yaşayan hayvanlara yönelik katliamcı yasa vb koşulların çok ağır olduğunu gösteriyordu.

Her bir adım demokrasiye kasteden girişimlerdi. Bu adımların her birine karşı ses çıkarttık.

Ama şimdi yaşadığımız, iktidarın ana muhalefet partisinin büyükşehir belediye başkanını, belki de bir sonraki cumhurbaşkanını gözaltına alması, seçilme ve siyaset yapma hakkını gasp ederek yargı eliyle, seçimlere dilediğince katılan tek siyasal ittifak haline gelme girişimidir.

İktidar bloku bu saldırısıyla bir eşiği geçmiştir.

Şimdiki durum, iktidar blokunun derinliklerinde yer alan çekirdek grup dışında hiç kimsenin özgürlüğünün garantisinin olmadığı bir siyaset alanını ima ediyor.

Bu süreci hızla tersine çevirmeliyiz.

İktidar güçlü değil zayıf

Bir yandan Gezi direnişi kriminalize edilirken diğer yandan seçimde yan yana gelme potansiyelleri yargı eliyle, korku imparatorluğunun tuğlalarına yeni taşlar konularak yok edilmeye çalışılıyor. İmamoğlu’nun da diğer belediye meclis üyelerinin de gözaltına alınan diğer insanların da terörle uzaktan yakından ilgisi olmadığını bu gözaltı kararlarını verenler de biliyor. Seçim hakkına, oy verme hakkına, milyonlarca insanın iradesine, kırıntısı kalan demokratik haklarımıza yönelik bir süredir devam eden bu gasp girişimine karşı yan yana durmayı başarmak zorundayız. Ne HDK bir terör örgütüdür ne seçim ittifakları suçtur ne de milyonlarca insanın oy verdiği mevcut İstanbul Belediye Başkanı suçludur. Bu gözaltı furyası artık sona ermeli, iktidar seçim sürecini aşırı sağcı, otoriter bir meydan okuma haline getirmeye bir son vermelidir.

Şundan emin olmak lazım, iktidar blokunun bu güç gösterisi gerçekten güçlü olması nedeniyle değil, tersine güçsüz olduğu, güçsüz olduğunu bildiği için gerçekleşen bir hamle. Bu hamlenin her bir adımı iktidar blokunu daha da güçsüz kılacak. Baskıyı artırması, eğer bu koşullara kitlesel bir yanıt verilebilirse, ters tepebilir.

İktidarın sandığı kadar güçlü olmadığını kavramak, milyonları da muhalefetin sandığı kadar güçsüz görmemek zorundayız.

Şimdi demokrasinin kalan kırıntılarının gasp edilmesine karşı birleşik mücadele zamanıdır.

► Yargının nobranlığına derhal son verilmelidir. Saçmalık halini alan bu soruşturma furyasına son.

► Kayyım politikalarına son.

► İmamoğlu ve arkadaşları ve gazeteci İsmail Saymaz hemen serbest bırakılmalıdır.

► Acil demokrasi. Düşünce, gösteri, ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin önünde inşa edilen her türden otoriter engel kaldırılmalıdır.

► Seçim süreçleri üzerindeki antidemokratik yargı müdahalesine hemen son verilmelidir.

► Selahattin Demirtaş’tan HDK soruşturması kapsamındaki tutuklulara ve Gezi eylemleri nedeniyle tutuklananlara kadar herkes özgür kalmalı.

► Valilik İstanbul’da OHAL uygulaması anlamına gelen eylem yasağı kararını hemen iptal etmelidir.

► Bu süreçteki dayanışma eylemleri, işçi sınıfının tüm örgütleri tarafından sahiplenilmelidir.

Devrimci Sosyalist İşçi Partisi – DSİP

son yazıları

Öğrenci ve kitle hareketi içerisindeki faşizmin önlenebilir yükselişi
Demokrasi Gaspına Karşı Kitlesel Muhalefet | Perspektifler #2
Devlet, asker, polis: Bunlar kimin için var?

ilginizi çekebilir

istanbul-da-boykot-yuruyus-miting-gunu
Öğrenci ve kitle hareketi içerisindeki faşizmin önlenebilir yükselişi
senol pers 2 thumb
Demokrasi Gaspına Karşı Kitlesel Muhalefet | Perspektifler #2
JDJadjlj
Devlet, asker, polis: Bunlar kimin için var?