Cumartesi Anneleri’nden “Cezasızlığa son” kampanyası

27 Mayıs 1995’ten bu yana her cumartesi saat 12:00’de Galatasaray Meydanı’nda oturan Cumartesi Anneleri/İnsanları, cezasızlığı besleyen zaman aşımı uygulamasını aşmak için “adalet istiyoruz” kampanyası başlattı.

Cezayir Toplantı Salonu’nda yaptıkları basın açıklamasıyla kampanya hakkında bilgi veren Cumartesi Anneleri/İnsanları, “Cezasızlık, insan hakları literatüründe ağır insan hakları ihlallerinin soruşturulmasının, faillerinin bulunmasının, suçlanmalarının, yargılanmalarının ve cezalandırılmalarının mümkün olmaması hâlidir” dedi.

Cumartesi Anneleri/İnsanları tarafından yapılan açıklaması şöyle:

“Cezasızlık, insan hakları literatüründe ağır insan hakları ihlallerinin soruşturulmasının, faillerinin bulunmasının, suçlanmalarının, yargılanmalarının ve cezalandırılmalarının mümkün olmaması hâlidir.

Uluslararası hukuka göre devletler, uluslararası hukuka aykırı suçları soruşturmak, failleri yargılamak ve suçlu bulundukları takdirde usulüne uygun bir biçimde cezalandırmakla yükümlüdür.

Türkiye’de cezasızlık devletin her kademesinin işbirliğiyle yaratılmış bir gelenektir. Güvenlik güçleri, işledikleri insan hakları ihlalleri nedeniyle hesap sorulamaz, yargılanamaz, cezalandırılamaz konumdadır.

Türkiye’de ağır insan hakları ihlallerine neden olan suçlarda, etkin soruşturma yürütülmeyerek, hukuka aykırı bir biçimde zaman aşımı devreye sokularak, süreç cezasızlık ile sonlandırılmaktadır. Bu durum, suça meyilli olan kamu görevlilerini ve kolluk güçlerini cesaretlendirmekte, teşvik etmekte, toplumun adalete ve geleceğe güven duygusunu sarsmaktadır.

Türkiye’deki cezasızlık sorununun ana sebebi, yaşanan hak ihlalleri karşısında toplumun ihlalcilerden hesap sormasını sağlamakla görevli yargının, bu işlevi yerine getirmemesidir. AİHM kararlarında Türkiye’de savcıların soruşturma açma, sorumluları cezalandırma konusunda isteksiz davrandıkları ve soruşturmaları sürüncemede bıraktıkları tespiti sıklıkla yer almaktadır.

Yargının ve iktidarların mağduru değil, faili kollama pratiği sonucunda iç hukukta takipsizlikle kapatılan soruşturmalara, beraatle sonuçlanan davalara konu dosyalar, AİHM’de mahkumiyetle sonuçlanmaktadır.

Cezasızlığın en önemli araçlarından biri olan zaman aşımı uygulaması nedeniyle, insanlık suçlarında evrensel hukuka aykırı bir biçimde kovuşturmaya yer olmadığı kararları verilmektedir. Acilen bir düzenleme yapılmazsa, binlerce dosya gibi zorla kaybetme dosyaları da zaman aşımı gerekçesiyle yakın zamanda kapanacak ve bu suçların failleri, hesap vermekten kurtulmuş olacaklar…

Bizler, kayıp yakınları ve hak savunucuları olarak bugün startını verdiğimiz ve 31 Mayıs’a kadar sürdüreceğimiz “Cezasızlığa son! Adalet istiyoruz!” kampanyamız ile cezasızlık geleneğini ve sonuçlarını görünür kılmaya, kamuoyunu bilgilendirmeye, yönetenleri evrensel hukukun sınırlarına çekilmeye mütevazi bir katkıda bulunmak istiyoruz.

Bu vesileyle topluma ve yönetenlere sesleniyoruz:

Cezasızlığı önlemek için güvenlik güçlerinin işlediği suçlarda, faillere karşı koruma sağlayan tüm düzenlemeler ve uygulamaları yasaklanmalıdır.

İlişikte sunduğumuz yasa tasarısı teklifinin gereği acilen yerine getirilerek, zamanaşımı kurallarının ve af yasalarının insanlık suçlarında uygulanmaması evrensel kuralı, yasal güvence altına alınmalıdır.

Soruşturma ve yargı makamlarının failleri koruyan zihniyeti son bulmalı, mağduru koruyan zihniyetin egemen kılınması sağlanmalıdır. Etkin soruşturma yürütmeyen ve soruşturmaları sürüncemede bırakan, hukuka aykırı kararlar veren yargı mensupları yaptırıma uğratılmalıdır.

Türkiye acilen Birleşmiş Milletler Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’sine,

Birleşmiş Milletler (BM) Savaş Suçları Ve İnsanlığa Karşı Suçlar Bakımından Kanuni Sınırlamaların Uygulanmayacağına Dair Sözleşme’sine,

Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçlar Bakımından Kanuni Sınırlamaların Uygulanmayacağına Dair Avrupa Sözleşmesi’ne,

Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni Kuran Roma Statüsü’ne taraf olmalıdır.

Devleti toplum üzerinde bir baskı aracı olarak gören zihniyet değişmeli; devlet eksenli değil, yurttaş eksenli, hak eksenli, adalet eksenli yönetim anlayışına geçilmelidir.

Güvenlik güçlerinin işlediği suçlarda gerçeğin gizli tutulması, faillerinin cezasızlık zırhıyla korunması yalnız mağdurların sorunu değil, hukuk ve demokrasi sorunudur. Failleri koruyan, hukukun üstünde tutarak cezasız bırakan devlet politikası, ülkenin demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve barışa gidecek yolu üzerinde barikat kuruyor.

Bu barikatı aşmak için cezasızlıkla mücadele etmek yurttaşlık görevidir. Türkiye’nin insanlık suçluları için bir cennet, bu suçun mağdurları için cehenneme dönüşmesine izin vermeyelim!

CEZASIZLIĞA SON! ADALET İSTİYORUZ!”

ilginizi çekebilir

boykot
Boykot ve işçi sınıfının bir parçası olarak “eğlence sektörü” çalışanları
WhatsApp Görsel 2025-04-02 saat 10.56
Marksizm 2025: Felaketler çağında umudu birlikte örgütleyelim
evil
Tanju Özcan ırkçılık saçmaya devam ediyor: “Ermeni baban”