Bir yılı aşkın süredir devam eden yeni çözüm sürecinin hızlanması elzem bir hal alıyor. Bunun ilk nedeni, Abdullah Öcalan’ın ulusalcı basınla ilgili yaptığı uyarıdır. Pervin Buldan İmralı’da gerçekleşen son görüşmede Öcalan’ın söylediklerini şöyle aktardı: “Medyanın diline dönük ciddi eleştirileri var. Hala birçok kanalın ve yorumcunun geçmişteki düşmanca dili sürdürdüğünü özellikle belirti. Bu kesimlerin derdinin barış ve kardeşlik olmadığını, hamaset ve düşmanlık olduğunu açık bir şekilde ifade etti.”
Buldan bunun medya ve yargı üzerinde hegemonyası olan iktidarın çözmesi gereken bir sorun olduğunu söyledi.
Ulusalcılar seslerini yükseltmeye başladılar, sürece yönelik bir kara propaganda makinesi devrede.
Bu da çözüm sürecinin neden hızlanması gerektiği konusundaki ikinci örneğe getiriyor bizi: mecliste çözüm sürecine en keskin bir şekilde karşı çıkan İYİP sözcüsü Buldan’a saldırarak, ulak gibi hakaretler ederek Öcalan’ın muhalifleri susturma talimatı verdiğini iddia edebildi. Böylece iktidarı da eleştirerek çözüm sürecinin iki muhatabına aynı anda yüklendi.
Üçüncü bir neden ise TBMM resmi sayfasından ilk kez Kürtçe paylaşım yapılması sonrası oluşan öfkeli uğultular. Numan Kurtulmuş, Dicle Üniversitesi akademik açılış töreninde Kürtçe “Birlik olalım, gönül gönüle, el ele olalı, aramızda barış esas olsun” dediği ve bu konuşma meclis X hesabından Kürtçe paylaşıldığı için özellikle sosyal medyada çözüm sürecine düşmanlık besleyenler gemi azıya aldı. Binlerce hesap bu paylaşıma saldırdı. Mesaja değil, mesajın Kürtçe verilmesine yönelik, yani doğrudan ırkçı ve milliyetçi saiklerle bir saldırı yapıldı.
Ulusalcıların gürültüsü şimdilik yeni çözüm sürecinin dinamiklerini belirlemiyor. Ama hem çözüm sürecine hem de Kürt siyasilere ve genel olarak Kürtlerin özgürlük taleplerine yönelik öfkeyi iktidara karşı kızgınlıkla birleştirip kalıcı hale getirmek için özel bir çaba sergileniyor. Bu ırkçı yaygaraya, “bölünüyoruz” evhamlarıyla milliyetçiliği tırmandıran ve çözüm sürecinin kritik aşamalarına karşı tepkiyi örgütleyen eğilim ne yazık ki hak ettiği yanıtı almıyor.
Bu yanıt, yeni çözüm sürecinin özgürlük ve demokrasi alanında açılan kapılarla ele gitmesi için inşa edilecek, çözüm sürecini ve demokratikleşmeyi aynı anda savunabilecek bir barış ağının şekillenmemiş olması nedeniyle verilemiyor. Emek örgütleri, partiler, demokratik örgütlenmeler çözüm sürecini akamete uğratmak isteyenlere karşı hızla bir araya gelmeli. Susurluk yıllarının derin figürlerinin meclisten Kürtleri tehdit etmesine izin vermeyecek olan budur.
Bu ağın oluşumunu kolaylaştıracak olan da süreci dinamitlemek isteyenlerin müdahalelerini boşa çıkartacak olan da, adına her ne deniyorsa densin, ister geçiş süreci yasaları, ister çatışma çözümü düzenlemeleri densin, sürecin yasal adımlarının hızla atılmaya başlanmasıdır. Bir yandan çözüm sürecinin gereksindiği ve gerektirdiği yasal düzenlemeler hızla hayata geçmek zorunda. Ama aynı zamanda Meclis komisyonunu yeterli görmeyen bir aşağıdan barış ağı çözüm ve barış sürecini sokakta, işyerlerinde, okullarda savunmaya başlamak zorunda.