Asya’da halk hareketlerinin dersleri ve devrimci bir partinin önemi

Asya’da gençlerin son zamanlardaki eylemlerinden çıkan önemli bir ders, devrimci bir partiye sahip olmayanların yeni bir toplumu hayal edemeyeceğidir. Bazı reformlar isteyebilirler, ama şu ankinden tamamen farklı bir toplumsal düzen düşünemez ve mücadelenin yönünü tayin edemezler. Bu yüzden başka grupların liderliği ele almasına izin verirler.

Sri Lanka’da 2002’de gençlerin ana akım siyasetçilere olan öfkesi , ülke siyasetinde uzun yıllardır nüfuza sahip kişilerden biri olan Gotabaya Rajapaksa’nın otoriter hükümetine karşı yapılan eylemlerle patlak verdi. Eylemlerin kıvılcımı çakan ekonomik durum ve hayat pahalılığıydı. Ancak kitle içerisindeki pek çok kesim, umudunu, görevde kalamayacağı belli olunca Gotabaya’yı görevden alan orduya bağladı. Kolombo’da kutlamalar yapıldı ve kalabalıklar eski başkanın evine zorla girerek özel yüzme havuzunda eğlendi. Daha sonra yapılan genel seçimlerde Halk Kurtuluş Partisi’nden (JVP) Dissanaayake’nin “Ulusal Halk Gücü” koalisyonu iktidara geldi. JVP eskiden “Marksist” olma iddiası taşıyordu ama uzun süre önce sağa kaydı. Dissanaayake bankerlerle ve IMF ile anlaştı. Kısaca liderin yüzü değişti ama kapitalist sistem ve tahakküm aynı kaldı.

Bangladeş’te 2024 yılında Şeyh Hasina Vecid’in otoriter Avami Birliği hükümetinin yıkılışı güzel bir zaferdi. Ama eylem hareketinin başını çeken öğrencilerin büyük bir sınırlılığı vardı: orduyla ve muhalif ana akım siyasetçileriyle yapılan anlaşmalara güveniyorlardı. Öğrencilerin ekonomik durumdan hoşnutsuzlukları eylemlerin patlak vermesine neden olmuştu. Okullardan mezun olanlar işsizdi ve hükümetin 1971’de Batı Pakistan’la yapılan savaşa katılanların “kahraman akrabalarına” yönelik kamu sektöründe kota ayırması durumu daha da kötü hale getiriyordu. O hareket patlak verdiğinde ordu, generallerin çıkarlarını korumak için siyasete müdahale etmişti. Halk açısından çözüm ordu değildi. Ordu ve muhalif Bangladeş Milliyetçi Partisi görüşmeler yaptılar ve 2026’da yapılacak seçimlere kadar ekonomist Muhammed Yunus’u geçici başbakan olarak atamakta uzlaştılar. 

Hem muhalif Bangladeş Milliyetçi Partisi, hem de Avami Birliği ülkenin kuruluşundan beri birbiriyle rekabet eden sağcı partiler. Her iki partiye de güçlü aileler liderlik ediyor, bu partilerde çok sayıda kirli siyasetçi bulunuyor ve ikisinin de tarihinde eylemcilere baskı yapıp, hapse atmak var. Yeni seçimlerden sonra Milliyetçi Partinin hükümeti oluşturması bekleniyor. Yeni bir öğrenci partisi de olabilir ama siyasal sistem değişmeyecek.

Nepal bir zamanlar ülkeyi diktatörce yöneten Kral Jayanendra’nın hakimiyetindeydi ama Kral 2006’daki devasa bir halk hareketiyle devrilmişti. 19 yıldır Nepal Komünist Partisi (Maoist), Komünist Parti (Marksist-Leninist Birlik) ve Nepal Kongre Partisi sırayla başbakan çıkardı ve Maoist Komünist Parti’nin monarşiye karşı savaş yürütmesine ve Nepal Komünist Partisi (Marksist-Leninist Birlik)’in kendisini “Komünist” olarak adlandırmasına rağmen, gerçekte bu partiler ana akım partilerden farklı değildi. Çünkü amaçları Stalinist “iki aşamalı devrim” fikri temelinde modern kapitalist toplumlar inşa etmekti. Sosyalizm uzak geleceğe saklanıyordu. 

Nepal’de gençlerin son gerçekleşen eylemlerini tetikleyen, hükümetin belirlediği kurallara uyma taahhüdü ile kayıt yaptırmayı reddeden sosyal medya şirketlerini kapatmasıydı. Ama asıl neden eşitsizliğe olan tepki ve fırsatların yokluğuydu. Eylemciler Parlamento binasını ve siyasetçilerin lüks evlerini yaktı. Başlangıçta Nepal Komünist Partisi (Marksist-Leninist Birlik)’nden Başbakan K.P. Sharma Oli polise göstericileri bastırma emri verdi ve 31 kişi öldürüldü. Ama sonunda istifa etti. Bunun ardından Anayasa Mahkemesi’nin eski başkanı Başbakanlığa atandı. 73 yaşındaki Sushila Gargi fiilen başbakanlık yapıyor. Gargi, Nepal’in ilk kadın başbakanı ve yolsuzluk karşıtı bir figür olsa da, ülkeyi daha önce yöneten yaşlı erkeklerden farklı biri değil. Kısa süre önce gençlik eylemlerinin lideri Sudan Gurung seçimlere yalnızca yolsuzluk karşıtı politikalar savunarak katılacağını açıkladı; ama yeni bir toplum inşa etmek için bir öneri yok. Kuşku yok ki, o da eninde sonunda ana akım bir siyasetçiye dönüşecek. 

Endonezya’da gençlerin ve yoksulların kitlesel eylemini başlatan, polisin bir gösteri sırasında bir kargocuyu ezmesiydi. Gençler milletvekillerinin her ay aldığı yüklü “konut yardımına” öfkeliydiler, bu yardım aylık asgari ücretin on katı kadardı. Bu sırada halkın büyük kısmı hükümetin kemer sıkma politikaları nedeniyle zorluk çekiyor. Siyasetçilerin evleri ve hükümet binaları yakıldı. Göstericilerin One Piece animasyonundaki korsan bayrağını kullanması, bunun solcu partilerin liderliğindeki bir hareket ile değil, parçalı bir örgütlenme olduğunu gösteriyor. Çok az sendikanın olduğu yerlerde, göstericiler içinde tabandan gelen işçiler ve aynı zamanda platform çalışanları vardı. Polis gösterileri şiddet kullanarak bastırmaya çalıştı ama endişe verici bir şekilde sosyal medyadaki liberal influencerlar kitleler adına “17+8” reformlarını (Bir hafta içinde gerçekleşmesi istenen 17 talep ile bir yıl içinde gerçekleştirilmesi istenen sekiz talep birlikte bu şekilde anılıyor-ÇN) talep ederek liderliği ele geçirdi. Dahası, pek çok kişi umutlarını orduya ve Başkan Prabowo Subianto’ya bağladı. Prabowo, Suharto diktatörlüğü döneminde insan hakları ihlalleri geçmişi olan eski bir general. Halkın çoğunluğu sorunu ordu değil polis olarak görüyor. 

Prabowo “nazik amca” tarzı bir imge yaratmayı seviyor. Bir keresinde sendika liderleriyle birlikte Enternasyonal’i söylemişti. Hükümet sık sık, devletle ve patronlarla gerçekten mücadele etmeyi reddeden bu “sarı” işçi konseylerini gerçek işçi protestolarının önünü kesmek için kullanıyor. Bir zamanlar kendilerine Marksist diyen bazı gruplar Prabowo ile el ele verdiler ama maalesef orduyu eleştirmeye niyeti olan, göstericilere liderlik etmek için çok küçükler. 

Endişe verici olan şu ki; Prabowo’nun hükümeti Suharto diktatörlüğünün bazı politikalarını geri getiriyor, örneğin “ordunun ikili rolü”nü. Suharto döneminde kamu görevlileriyle birlikte ordu komutanları da idari birimleri yönetmeye gönderilirdi ve her işyerinde ve fabrikada işçilere gardiyanlık yapan subaylar vardı. Bununla, bugün Tayland’da ordunun oynadığı rolün arasında bazı benzerlikler var, özellikle de güneyde Tayland ve Kamboçya arasındaki sınır anlaşmazlığı konusunda. 

Madagaskar adasındaki gençlerin eylemleri vakasında, umut Özel Kuvvetler’deki askerlere bağlanıyor. Oysa, bu birlik bir keresinde bir darbe gerçekleştirmiş ve eski diktatör başkanın iktidara gelmesinin yolunu açmıştı. Başkan devrildikten sonra, şimdi ordu iktidarı yeniden ele geçirdi. Bariz olan şey ise gençlerin örgütsüzlüğü, bu da onların hareketin yönünü tayin etmesini imkansız hale getiriyor. 

Doğu Timor’da gençlerin hükümete karşı öfkeli eylemlere girişmesinin nedeni, milletvekillerinin lüks arabalar alması ve milletvekilleriyle üst düzey kamu görevlilerinin, çalışırken aldıkları maaş tutarında, ömür boyu sürecek bir emekli maaşı alma “hakları” idi. Halk ise yoksulluk içinde. Pek çok kişinin musluk suyuna ve kaliteli eğitime erişimi yok, gençler iş bulmakta zorlanıyor. 

Doğu Timor’un egemen sınıfı, 1975 ve 2002 arasında Doğu Timor’u kontrol eden Endonezya’nın barbarca işgaline son verebildiği zaman iktidara geldi. 

Eylemlerin ardından hükümet milletvekillerin araba alımını ve ömür boyu geçerli olacak emeklilik maaşını iptal etti ve bir öğrenci lideri bunun iyi bir şey olduğunu çünkü hükümetin şimdi bu parayı kamu hizmetlerini ve tarımı geliştirmek için kullanabileceği söyledi. Ancak tek başına bu reform, nüfusunun yüzde 40’ı yoksul olan ülkedeki devasa eşitsizliği çözmeyecek. 

Filipinlerde gençler, sel koruma projelerindeki yolsuzluğu protesto etmek için sokağa çıktılar ama büyük resme bakıldığında, eylemler nüfuzlu ailelerin egemenliğindeki bir siyasi sisteme yönelik hoşnutsuzluğu ifade ediyor. Ayrıca bu siyasetçilerin kurduğu hükümetler, teknokratlar, IMF ve Dünya Bankası neoliberal politikaları eşitsizliği arttırmak ve halkı baskı altında tutmak için kullanıyor. Eylemler -eski başkan Ferdinand Marcos’un diktatörlüğünde sıkıyönetimin başladığı gün olan- 21 Eylül’de başladı. O gün artık Marcos’un uyguladığı şiddetin anıldığı ulusal bir tatil ama şimdi onun oğlu başkan ve başkan yardımcısı da Rodrigo Duterte’nin kızı Sara Duterte. Rodrigo Duterte bir gangster ve ülkenin eski başkanıydı, şimdi ise uyuşturucuya karşı savaşta işlediği insan hakları ihlalleri nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hapishanesinde yatıyor.

Endonezya’daki bazı eylemciler sembol olarak korsan bayrağını kullanıyorlar. Onların bazıları “Akbayan” ve “Anakbayan” gibi solcu öğrenci ve gençlik örgütlerinden geliyorlar. Anakbayan Maoist Komünist Partisi ile bağlantılı. Akbayan ise sırtını Maoizme dönmüş durumda. Ancak şimdi parlamentoda reformist bir sosyalist parti var. Bir Marksist Devrimci Parti’ye en yakın örgüt PLM-Partido Lakas ng Masa (Emekçi Kitlelerin Partisi), ama PLM’nin sorunu gençlik hareketine liderlik edecek bir etkiye sahip olmaması. Bu da gençlerin Prayuth hükümetine karşı eylem yaptığı Tayland solunun sorunlarıyla benzerlik taşıyor. Ama Tayland’da biz PLM’den daha küçüğüz ve Tayland’da bizler, mecliste Geleceğe Doğru Partisi’ne (FFP) umut bağlamanın sonucunun nasıl olduğunu biliyoruz. 

PLM yeni bir tür proletarya yönetimi öneriyor. Bu ilk başta zor olabilir ama en azından bu talep, gelecek mücadelelerin kıvılcımını yakabilecek ve kapitalist siyasal sistemin ötesine geçen meseleleri öne çıkarabilecektir.

Dersler

Bu yazıda tartışılan gençlerin eylemlerinden çıkan sonuçlar ve dersler şöyle:

  1. Eylemler, yoksulluğun ve yeni kuşakların geleceksizliğinin ortasında, uzun süredir varlığını sürdüren egemen sınıflara ve onların ikramiye ve ayrıcalıklarına karşı olan hoşnutsuzluğu yansıtıyor. Pek çok vakada, bu egemen sınıf iktidara, daha iyi bir gelecek umutları arasında, bir devrimin veya eski güçlerle olan bir savaşın sonucunda gelmişti.
  2. Bazı vakalarda eylemler kendisine “Marksist” diyen ama aslında Stalinist/Maoist olan ve sağa kayarak ana akım partilerden hiçbir farkı kalmayan partilerin gerçek doğasını ortaya seriyor.
  3. Pek çok vakada, orduya veya ana akım siyasetçilere bel bağlanıyor, ki bu büyük bir hata. 
  4. Sosyalist devrimci bir partinin eksikliği, eylemcilerin sistemi nasıl değiştireceklerini anlayamamasına neden oluyor. Onlar yalnızca hükümeti devirmeye, şu ya da bu lideri indirmeye veya yolsuzluğu yok etmeye çalışıyorlar. Ama eşitsizlik üreten ve yolsuzluğu sürekli hale getiren ana akım siyasal sistemi yıkmaya yönelik bir plan yok. Bu yüzden bu eksiklik diğer grupların mücadelenin yönünü tayin edebilmesini sağlıyor. 

Bu nedenle, gençler ve proletarya içinde Marksist bir sosyalist partinin yaratılması son derece önemli.

Ji Ungpakorn

Çeviri: Onur Devrim

son yazıları

15 LGBTİ+ derneğinden yargı paketine karşı çağrı: “Bu taslağı ait olduğu yere yani tarihin çöplüğüne yollayacağız!”
İspanya’da işçiler ve öğrenciler Filistin için ayakta
DSİP: LGBTİ+ karşıtı yasa tasarısı çöpe!

ilginizi çekebilir

dernekler
15 LGBTİ+ derneğinden yargı paketine karşı çağrı: “Bu taslağı ait olduğu yere yani tarihin çöplüğüne yollayacağız!”
Madrid-Sindicato-de-Estudiantes-e1760633124238
İspanya’da işçiler ve öğrenciler Filistin için ayakta
rainbow
DSİP: LGBTİ+ karşıtı yasa tasarısı çöpe!