Bildirinin tam metni:,
“Grev haktır, karalanamaz, yasaklanamaz!
İzmir’de 4. gününe giren grev ile ilgili olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ne yazık ki gerçeği çarpıtan, halkı yanıltıcı ve işçileri hedef gösteren bir dezenformasyon kampanyası yürüttüğüne tanıklık ediyoruz. Bu durum, sendikal hakların kullanıldığı meşru bir grev sürecini, işçilerle halkı karşı karşıya getirme çabasına dönüştürmüş; işçilerin üzerinde ciddi bir mobbing ve psikolojik harp uygulamasına yol açmıştır.
Her patron grev düşmanıdır
Bütün iktidarlar, bütün patronlar grev karşısında aynı refleksi gösterir: Grevi karalamak ve halkın greve sempatiyle bakmasını engellemek. Tüm çabalarını buna yoğunlaştırırlar. Temizlik işçileri grevdeyse, grev nedeniyle ortalığın pislik götürdüğü propagandasını yaparlar. Sağlık çalışanlarının grevinde, grevi hasta sağlığını tehlikeye atmakla suçlarlar. Ulaşım işçilerinin grevinde, halkın ulaşım hakkının grev tarafından engellendiğini yüksek sesle dile getirirler.
Şimdi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı aynı karanlık propagandayı örgütlüyor.
Belediye başkanı yalan söylüyor
Bu şehrin çarklarını döndüren, sokaklarını temizleyen, toplu taşımasını sağlayan, altyapısını kuran; kısacası İzmir’e hayat veren işçilerdir. Onlarca yıldır alın teriyle, emeğiyle bu kente hizmet eden işçilerdir. Grevlerin nedeni, halkımızı mağdur duruma düşürelim düşüncesi değil; yıllardır süregelen düşük ücretler, ağır çalışma koşulları ve insanca olmayan yaşam standartlarının altında ezilmemizdir. Tüm işçiler, hepimiz sert bir yaşam mücadelesiyle karşı karşıyayız.
İnsanca yaşamdır tek derdimiz
Hak edilen ücreti, insanca yaşayabilecekleri bir toplu sözleşmeyi talep etmek en doğal hakkımızdır.
Ancak belediye yönetimi, talepleri karşılamak yerine halkı kışkırtma ve işçileri itibarsızlaştırma yolunu seçmiştir. Grevin başladığı günden itibaren belediye tarafından servis edilen yalan yanlış bilgilerle, grev yapan işçiler “hizmet düşmanı”, “İzmir’i mağdur edenler” gibi gösterilmeye çalışılıyor.
Bu tutum, işçileri hedef gösteren, onları kriminalize etmeye çalışan ve en temel anayasal haklarını kullanan emekçiler üzerinde ağır bir psikolojik baskı uygulamaktır.
Bu baskı kabul edilemez.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, iktidarın aynadaki yansıması gibi
Bu baskıyı, iktidarın CHP’li belediyelere yönelik sert ve hukuksuz yıldırma politikaları nedeniyle sessizlikle karşılamamızı isteyenler yanılıyor.
Hem belediye işçilerinin haklı mücadelesinin yanındayız hem de iktidarın CHP’li belediyelere yönelik hukuk dışı saldırılarına karşıyız.
Tersine, iktidarın sert politikalarını grev yapan işçiler aleyhinde bir baskı unsuru olarak kullanan belediye yönetiminin iktidardan hiçbir farkı yoktur.
Bu şehirde hizmetler aksıyorsa bunun tek sorumlusu, işçilerin haklı taleplerini görmezden gelen, kutuplaştırıcı bir dil kullanan belediye yönetimidir.
Eğer belediye yönetimi kent hizmetlerinin aksamasını istemiyorsa, insanca yaşamak için mücadele edenlerin taleplerini karşılamak zorundadır.
Antikapitalist Çalışanlar olarak İzmir halkını, belediyenin yalan ve dezenformasyon tuzağına düşmemeye, gerçekleri araştırmaya ve biz emekçilerin haklı mücadelesine destek olmaya çağırıyoruz.
Bizler, bu şehrin emekçileri olarak haklı mücadelesini sürdürenlerin yanındayız.
Belediyeyi, dezenformasyon ve mobbing politikalarından vazgeçmeye; en kısa zamanda masaya oturarak adil ve insanca bir anlaşmaya varmaya davet ediyoruz.
Tüm işçi sınıfı örgütlerini ve kamuoyunu, İzmir Büyükşehir Belediyesi işçileriyle amasız, fakatsız, tam çaplı dayanışmaya davet ediyoruz.
Antikapitalist Çalışanlar
İletişim: 05548702875