Almanya’nın ekonomik çöküşü: Şirket iflasları ve AfD’nin yükselişi

Ekonomik kriz dönemlerinde solun bir alternatif olamaması halinde özellikle orta sınıfların, işsizlerin, ancak giderek yoksullaşan işçilerin de sağ partilere oy verdiği tarihsel bir gerçek.

Almanya, Avrupa’nın ekonomik lokomotifi olarak uzun yıllar parladı. Ancak 2014’ten bu yana, bu parıltı solmaya başladı. Şirket iflaslarında yaşanan dramatik artış, sadece istatistiksel bir anlam ifade etmekle kalmıyor, ekonomik krizin pençesinde kıvranan bir toplumun “düzen partilerinden” umudunu keserek radikal sağa kaydığı gerçeğini de ortaya koyuyor.

Avrupa’nın en büyük ticari bilgi kuruluşlarından biri olan Creditreform’un son raporuna göre, 2025 yılında yaklaşık 23.900 şirket iflas başvurusu yapacak; bu, 2014’teki 24.100 sayısına yakın bir zirve ve 2024’e göre yüzde 8,3’lük bir artış anlamına geliyor. Toplam borç yükü 57 milyar avroya ulaşırken, 285 bin çalışan işini kaybedecek. Bu dalga, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeleri (KOBİ’leri) vuruyor; mikro işletmeler (10 çalışandan az), iflasların yüzde 81,6’sını oluşturuyor. Bunun en büyük nedeni yüksek enerji maliyetleri, bürokratik engeller, enflasyon ve küresel tedarik zinciri krizleri. Bu ekonomik kaos, Almanya İçin Alternatif (AfD) gibi radikal sağcı bir partinin oylarının hızla yükselmesine neden oldu.

2014 yılı, bir dönüm noktasıydı. 2008’de başlayan küresel kriz nedeniyle iflaslar zaten yüksekti, ancak Angela Merkel’in mülteci politikaları ve yaşanan Avro krizi, AfD’nin tohumlarını ekti. Parti, 2013’te avroşüpheciliğiyle doğdu, ama 2015’te Suriye iç savaşından kaçan göçmenlerin gelmesiyle birlikte milliyetçi bir canavara dönüştü. Federal seçimlerdeki oy oranları, şirketlerin iflas trendiyle paralellik gösteriyor: AfD 2017’de yüzde 12,6 ile üçüncü parti oldu; 2021’de yüzde 10,3’e geriledi ama doğu eyaletlerinde kök saldı. 2025 federal seçimlerinde ise tam bir patlama yaşandı: Yüzde 20,8 oy oranıyla CDU/CSU’yu (yüzde 28,6) zorladı, ülkenin ikinci büyük partisi oldu. Bu, 2021’e göre iki kat artış anlamına geliyor; doğuda yüzde 30’lara varan oranlar, batıda bile yüzde 14-21 bandına sıçradı. Kuzey Ren-Vestfalya eyalet seçimlerinde oy payı üç katına çıkarak yüzde 14,5’e ulaştı. AfD, geleneksel partilerin en fazla ihmal ettiği kesimlerden biri olan 18-24 yaş grubu gençler arasında yüzde 25’le lider parti durumunda.

Ekonomik istikrarsızlık, popülizmin ve radikal sağın en verimli gübresi. 2014-2020 arası iflaslar nispeten istikrarlıyken (yılda 20-22 bin), 2023’te yüzde 22,9, 2024’te yüzde 22,5 artışla patladı. 2025’in ilk yarısında 11.900 iflas kaydedildi; bu, on yılın zirvesini teşkil ediyor. Lojistik alanında her 10 bin şirketin yüzde 12,7’si, inşaat ve otelcilikte yüzde 9,9’u iflas etmiş durumda. İflaslar, özellikle AfD’nin kalesi pozisyonunda olan doğu eyaletlerinde (Saksonya, Thüringen) yoğunlaşıyor. Bu eyaletlerde işsizlik yüzde 7-8’lerde gezinirken, batıdaki yüzde 5’in altında seyrediyor. krizden en fazla etkilenenler ise küçük işletme sahipleri, tedarikçiler ve aile şirketleri. Bütün dünyayı saran korumacı politikalar, Ukrayna savaşı sonrası artan enerji fiyatları, ağır bürokratik düzenlemeler, silahlanmaya ayrılan dev bütçe, orta sınıfın ekonomik durumunu giderek kötüleştiriyor. Sisteme öfke duyan insanların sayısı her geçen gün artıyor.

AfD, bu öfkeyi ustalıkla kanalize ediyor. Liderleri Alice Weidel ve Tino Chrupalla, “Almanya’yı geri alalım” sloganını öne çıkartırken, kampanyalarında iflas istatistiklerini gösteren belgeler dağıtıyorlar. Faturayı göçmenlere keserek “yabancıların” geri gönderilmesi çağrılarında bulunuyor, “düzen partilerinin” bürokratik canavarını ortadan kaldıracaklarını vaat ediyor, ekonominin millileştirilmesi talebinde bulunuyor, aynı zamanda dünyadaki diğer otoriter ve radikal sağcı iktidarlar gibi feministleri ve başta translar olmak üzere LGBTİ+’ları günah keçisi ilan ederek hedef tahtasına koyuyor.

2025 seçimlerinde, doğu eyaletlerinde iflas oranlarının yüksek olduğu bölgelerde AfD, yüzde 30-35 oranında oy aldı. Thüringen’de eyalet seçim zaferi, tam da iflas dalgasının zirveye ulaştığı bir dönemde geldi. Araştırmalar gelecek kaygısına kapılan seçmenlerin AfD’ye kaydığını ortaya koyuyor. Genç işsizler, KOBİ çalışanları, orta sınıf mensupları AfD’nin deyimiyle “düzen partileri”ne sırt çeviriyor. SPD’nin yüzde 16,4’lük, Yeşiller’in de yüzde 11,6’lık oy oranlarıyla yaşadığı çöküş, bu durumun somut bir kanıtı.

Ekonomik kriz dönemlerinde solun bir alternatif olamaması halinde özellikle orta sınıfların, işsizlerin, ancak giderek yoksullaşan işçilerin de sağ partilere oy verdiği tarihsel bir gerçek. Almanya’da merkez sağ CDU/CSU, seçmenini korumak için AfD’nin dilini ödünç alıyor ama bu AfD’yi beslemekten başka bir işe yaramıyor. AfD’ye oy veren insanların gelecek kaygılarını azaltacak ekonomik ve sosyal politikalar vaat eden kitlesel bir sol parti, bir umut ışığı olabilir. Nitekim 2025 seçimlerinde gençlerin önemlice bir kısmının oyunu alarak federal meclise 64 milletvekili sokmayı başaran Die Linke, bunun bir örneğini teşkil ediyor. Sağa daha fazla sağcılaşma ile değil de işçilerin, ezilenlerin, göçmenlerin, kadınların, LGBTİ+’ların haklarını savunan sol politikalarla cevap veren, aşağıdan örgütlenen ve AfD’nin zıt kutbu olarak “düzen” karşıtlığını savunan bir devrimci parti için de uygun bir zeminin olduğu çok açık.

son yazıları

LGBTİ+'lar "medeni ölüme" mahkûm edilmek isteniyor
Erbaş’ın gitmesi yetmez, Diyanet kapatılsın!
Ezilenlerin mücadelesinde yeni bir umut ışığı: Barış süreci

ilginizi çekebilir

image1170x530cropped
Sudan’da devrim, karşıdevrim ve emperyalizm
photo_5882199291357498373_y
Aktivist Fedakâr Özdemir ile engelli haklarını konuştuk: "Solun sağlamcılık anlayışından uzaklaşması gerekiyor"
log
İstanbul Sosyalist Tartışma 5-6 Aralık'ta!