Diktatör Esad gibi Putin’in de düne kadar dostu olan Erdoğan, emperyal hayallerle girdiği son askeri macera ile Türkiye’yi emperyalist savaşın ortasına itti.
Askeri gerilim
Türkiye’nin Rus savaş uçağını düşürmesi, Ortadoğu’daki askeri gerilimin yükselmesine neden oldu.
Rusya, S-300 füze bataryalarını ülkeye göndereceğini, daha gelişmiş bir sistem olan S-400’leri de kuracağını açıkladı.
Her Rus bombardıman uçağına bir avcı uçağı eşlik edecek.
Bundan sonra Suriye’yi bombalayan Rus savaş uçakları için, Irak ve Suriye’yi bombalayan Türkiye savaş uçakları birer düşman olarak görülecek.
ABD ve Rusya’nın askeri çekişmesine sahne olan Suriye’nin üzerinde 14 ülkeye ait savaş uçakları uçuyor.
İki emperyalist devlete ait savaş uçakları karşı karşıya gelip kapışıyor. Türkiye, ABD-Rusya arasındaki askeri gerilimi de artırdı.
Yaptırımlar kapıda
Rusya, savaş uçağını düşüren Türkiye’ye savaş açmayacağını ancak yaptırımlarda bulunacağını söylüyor.
2014’te 6 milyar dolar ihracat yaptığı Rusya, Türkiye’nin dış satım yaptığı 7. ülke. Akkuyu’da inşa edilmesi planlanan nükleer santral gibi birçok büyük proje Rus şirketlerine verilmişti. Başta inşaat şirketleri olmak üzere Rusya’da birçok Türkiye yatırımı bulunuyor.
İlk yaptırım olarak 1 Aralık’tan itibaren Türkiye’den beyaz et alımını durdurma kararı alan Rusya’nın ekonomik misillemelerinin faturasını, ihracat yapan sektörlerde çalışan işçiler ve köylüler ödeyecek.
Erdoğan neye güveniyor?
Erdoğan ve Davutoğlu, milli hava sahasının ihlaline göz yummayacaklarını, ancak gerilimi de tırmandırmayacaklarını söylüyorlar.
NATO yetkililleri ise Rus savaş uçağına eşlik edilerek hava sahasından çıkartılabileceğini söyleyerek, durumun kendileriyle ilgisi bulunmadığını belirtiyor.
Erdoğan, insanlık dışı koşullarda yaşayan 2,5 milyon Suriyeli mülteciyi koz olarak kullanarak, AB ve ABD’nin desteğini almıştı.
Suriye’de kendi güçleri olarak gördüğü ve kullandığı Türkmen silahlı güçlerine yapılan Rusya-rejim saldırısına karşı üstü örtülü bir misilleme yapmasının ardında mülteci kozu var.
Türkiye’yi Rusya ile savaşa yaklaştıran Erdoğan ve AKP iktidarı, NATO’nun, sınır bekçisi olan Türkiye’ye mecburi ihtiyacına güvenerek askeri maceralara girişiyor.
Ancak ABD ve AB, arkasında Çin olan Rusya ile doğrudan savaşmak istemiyor. Kendilerini buna yaklaştıran her seçeneği, tıpkı “tampon-güvenli bölge” gibi çöpe atarlar.
Erdoğan ve Davutoğlu, tam da bu yüzden Rus uçağının düşürülmesinin üzerinden daha 24 saat geçmeden geri adım attı ve Rusya ile uzlaşma lafları etmeye başladı.
Savaşın bedelini emekçiler ödüyor
Bu savaş bizim savaşımız değil. Acısını yürekten paylaştığımız Suriye halkları için de değil. Ortadoğu’ya savaş, mezhepçilik ve ölümden başka bir şey getirmeyen emperyalist devletler ve Türkiye gibi haydut müttefikleri, dünyayı yeniden paylaşmak ve hegemonya için kapışıyor.
Suriye’deki emperyalist bir savaştır. ABD-Rusya iki emperyalist kampı temsil etmektedir. İki zalim emperyalist güçten birinden yana olamayız. Ne ABD ne Rusya. Ne rejim ne IŞİD. Bizim yerimiz Suriyeli, Iraklı, Kürdistanlı emekçilerin yanıdır.
Daha iki yıl önce barışın coşkusunu yaşıyor, hiç kimsenin çatışmalarda ölmemesine seviniyorduk. Bugün Türkiye devleti kendi sınırları içinde, Irak ve Suriye’de Kürtlere karşı savaşta. Yine Irak ve Suriye’de, ABD-NATO’nun savaş koalisyonunun bir parçası olarak IŞİD bahanesiyle yürütülen savaşta. Şimdi Rusya ile doğrudan savaşın kapısını da açtılar.
Onlar savaşıyor, biz ölüyoruz. Onların savaşının faturasını, üç kuruşluk ücretlerimizden kesilen vergilerle ödüyoruz. Savaş demek bizim işsiz kalmamız ve yoksulluk demektir.
Emekçilerin çözümü
– Türkiye, Irak ve Suriye’den elini çekmelidir. ABD’nin savaş koalisyonundan çıkmalıdır. İncirlik ve Diyarbakır üsleri NATO’ya kapatılmalıdır.
– Rojava Kürt yönetimi tanınmalı. Kürtlerin gasbedilen hakları iade edilmeli ve kendi kaderlerini tayin hakkı kabul edilmelidir.
– Savaştan kaçan mültecilerin hakları tanınmalı, insanca yaşama ve çalışma koşulları sağlanmalı, sınırlar açılmalıdır.
Bu savaşı durdurmalıyız. Barış için mücadele ekmek için mücadeledir. Kazanmak için her inanç ve görüşten emekçinin içinde yer alacağı, bayraksız, flamazasız, sivil bir barış hareketine ihtiyacımız var.