Toplantıda HDP İstanbul milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun okuduğu basın açıklaması şöyleydi:
“Değerli basın mensubu arkadaşlar, sevgili halklarımız,
Salı günü, yine dayanılması güç bir acı yaşadık. IŞİD saldırılarıyla yıkılan Kobane’yi yeniden inşa etmek için Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun çağrısıyla Suruç’ta bir araya gelen gençler, korkunç bir saldırıya uğradılar. Çocukların bahçesinde meyve yiyeceği parklar, kütüphaneler, barış müzeleri, ormanları kurmak üzere yola çıkan gençlerin cenazelerini maalesef dün Türkiye’nin dört bir yanına taşıdık. Kaybettiğimiz gençlerden Ece’nin babası “Kuramadı kızım o kütüphaneyi, lütfen sizler kurun” diyerek acısını anlatırken, Polen’in daha 13 yaşındaki kız kardeşi “Geri gel” diyordu “Abla çok gençsin daha geri gel”!
Biliyoruz ki bu cenazelerin ağırlığını tüm Türkiye kamuoyu taşıyor, bu yüzden bizler inanıyoruz; barış elimizde!
Barış Bloku da zaten bu inançla, Türkiye’de barışı savunanların ne kadar çok, ne kadar istekli olduğunu bir kez daha göstermek adına kuruldu.
Bugün, topraklarında özgür ve eşitçe yaşamak isteyen halklar, IŞİD’in katliamlarına karşı direniyorlar. Bu direnişe ortak olmak, Rojava’da barışı tesis etmek için yola çıkan gençlerin de ölüm haberlerini alıyoruz her gün. Savaş nedeniyle ülkelerinden göçmek zorunda kalan Suriyelilerin yaşadığı yıkıma ise kendi topraklarımızda her gün tanık oluyoruz.
Gün öncelikle IŞİD’e dur demenin günüdür! IŞİD’in ayak sesleri çok uzun zamandır dünyanın her yerinde duyulduğu halde AKP ve mülki amirleri duymamakta direnmiş, “Suruç’ta IŞİD var mı” diye soran gazetecileri gözaltına aldıran valisini iktidar korumaya devam etmiştir. Ne zaman ki IŞİD’in adımları artık koşuya dönmüş, Diyarbakır’da arkadaşlarımız parçalanmış, Suruç’ta bomba patlamış, o zaman “Biz de IŞİD’e karşıyız” denilmeye başlanmıştır.
Peki, samimiyseniz 32 gencimizin yaşam hakkını koruyamayan o valiyi görevden alın, bir seçim mitinginin güvenliğini sağlayamayan valiyi görevden alın. Samimiyseniz; IŞİD saldırısını protesto edenlerin üzerine artık net olarak öldürücü olarak kabul edilen gazları sıktırmayın, plastik mermiler attırmayın! Onların gösteri hakkını güvenceye alın, onları koruyun! Örneğin bütün bunların idari sorumluluğunu taşıyan İçişleri Bakanı istifa etsin!
Türkiye ne yazık ki “hiçbir koşulda sorumlu olmayanların, istifa etmeyenlerin ülkesi”dir!
Pazar günü İstanbul’da yürüyüş: AKP savaş istiyor, barışı biz inşa edeceğiz!
Bu nedenle biz, öncelikle halkımızdan, yurttaşlarımızdan IŞİD’e karşı çok net bir tavır alınması için ve sorumlululara bu sorumluluklarının hatırlatılması için Barış Bloku’na destek vermelerini bekliyoruz.
Ben, eline kayısı çekirdekleri vererek uğurladığım o genç arkadaşların yüzünü de “Geri gel” diyen kardeşlerinin acısını da unutamıyorum arkadaşlar, bu yüzden, barış gelene kadar, yine onlardan birinin sözüyle “iyi olmayacağım”! Barışı inşa edene kadar hiçbirimiz “iyi olmayalım” ve sonra hep birlikte “iyileşelim, hakikatlerimizi ortaya dökelim, yaralarımızı birlikte saralım…
Artık istiyoruz ki tek bir insan ölmesin; Türkiye’de çözüm süreci, çatışmasızlık halinin devamı ve gerçek bir müzakerenin başlaması için ciddi adımlar atılsın, Ortadoğu ve Dünya’ya barışın sesi buradan yayılsın…
Çözüm süreci sadece silahsızlanma değildir; Türkiye’nin demokratikleşmesi, özgürleşmesi, erkek egemen siyaset ve militarist anlayışların değişime uğraması, halkların eşit haklarla, eşit yurttaşlar olarak yaşamasıdır aynı zamanda… Bunun yaşayan her canlıya, ormanlar da dahil faydası büyüktür.
Burada bir kadın olarak da sesleniyorum. Savaş kararlarını biz vermiyoruz ancak savaşın yıkımını en çok bizler hissediyoruz. Kadınlar, savaş süresince militer güçlerin fiziksel, cinsel ve psikolojik saldırılarıyla karşılaşıyorlar. Yükselen öfke siyaseti, evde, sokakta kadınlara yönelik şiddeti artırıyor. Önümüzde bir gerçek var, hayatın her alanında var olmak için mücadele etsek de savaşta yaralanan, sakat kalan çocuklarımıza, yakınlarımıza yine biz kadınlar bakıyoruz; yakınlarımızın savaşta yaşadıkları travmanın duygusal yükünü üstleniyor, yaralanan hayatları yeniden kurmaya çalışıyoruz. Biliniz ki bizleri savaşa ikna etmek bu yüzden de çok güç! Bu yüzden inanıyorum ki kadınlar barış mücadelesinin her zaman en önünde yer alacaklar.
Hiçbir siyasi ikbal, hiçbir siyasi arzu bir insanın, bir gencin hayatından daha değerli olamaz, olmamalıdır arkadaşlar!
Bu nedenle ne içimizde, ne de Suriye’ye yönelik bir savaş politikasına geçit vermeyeceğiz! Barış için ısrarcıyız!
Bizde gülecek hal bırakmasalar da, yine inatla ve o gençlerin gülen yüzlerini yansıtan GEZİ diliyle söylersek “Barış’la çok ciddi düşünüyoruz”.
Bu sesi ne kadar güçlü ifade edersek, savaş ve kaos hamleleri, buna dair her türlü siyasi plan da o kadar boşa çıkar.
Bunun için gelin hep birlikte Türkiye’yi, Ortadoğu’yu, Dünyayı barışa boyayalım, barış rüzgarları en güçlü şekilde bizden essin…
Demokratik ve özgür bir dünyanın umudunu taşıyan herkesi Pazar günü, saat 16.00 da Barış Bloku’nun düzenleyeceği yürüyüşe davet ediyoruz.”