Yatırım yöneticisi Ruchir Sharma kısa süre önce “Amerika, yapay zeka (YZ) üzerine büyük bir bahis oynadı” diye yazdı. Bu, kısmen üretim ve ticarette “reel ekonomi” olarak adlandırılan şeyle ilgilidir. Şirketler, yapay zekayı geliştirmek ve uygulamak için yüz milyarlarca dolar yatırım yapıyor. Yapay zeka yatırımlarının bu yıl ABD’nin ekonomik büyümesinin yüzde 40’ını oluşturduğu tahmin ediliyor.
Bu devasa yatırım dalgası, yapay zekanın getireceği coşkulu bir yüksek verimlilik ve kâr beklentilerinden kaynaklanıyor. Aynı beklentiler, ABD borsasını da giderek daha yukarı taşıyor. Bu durum, ekonomiyi Donald Trump’ın aralıklı olarak uyguladığı gümrük vergilerinin yıkıcı etkilerinden koruyor.
Sharma’ya göre, “YZ şirketleri, 2025 yılında şu ana kadar ABD hisse senetlerindeki kazançların yüzde 80’ini oluşturdu. Bu yapay zeka odaklı borsa, dünyanın her yerinden para (veya yatırımı) cezbederek, bir yandan zenginlerin tüketici harcamalarında bir patlama yaratırken, aynı zamanda ABD’nin büyümesini finanse etmeye ve motoru olmaya yardımcı oluyor.” “Servet etkisi” olarak adlandırılan bu olgu sayesinde, hisselerinin fiyatı yükseldikçe zengin haneler daha fazla harcama yapıyor. Nüfusun en yüksek gelirli yüzde 10’luk kesimi, şu anda tüketici harcamalarının yarısından sorumlu.
Bu dengesiz patlama, büyük belirsizliklere dayanıyor. İlk olarak, Chat GPT’nin arkasındaki şirket olan Open AI’nın patronu Sam Altman, “tekillik” durumunun yaklaştığını öngörüyor. Bu, yapay zekanın “yapay genel zeka” olarak adlandırılan, yani insan zekasını aşan bir zeka düzeyine ulaştığı an. Bu, pek olası değil.
İkincisi, tüm bu yatırımların gerçekten beklenen kârı sağlayıp sağlamayacağına dair küçük bir soru var. Örneğin, yapay zekayı çalıştırmak için inşa edilen devasa veri merkezlerinin masraflarını karşılamak için 2030 yılına kadar 2 trilyon dolarlık gelir gerekeceği tahmin ediliyor. Bu çok büyük bir meblağ, özellikle de çoğu yapay zeka şirketi henüz kâr elde edememişken.
Bu nedenle, yapay zeka patlamasının aslında finansal bir balon olduğu yönünde uyarılar artmaktadır. Balon, geleceğe yönelik spekülatif bahislerin, finansal varlıkların fiyatlarını gerçekçi olarak elde edilmesi beklenen kârlarla karşılanamayacak seviyelere çıkardığı durumlarda ortaya çıkar.
Büyük post-Keynesyen ekonomist Hyman Minsky, yatırımların giderek “Saadet Zinciri” finansmanına (Ponzi finansmanı) bağlı hale gelmesiyle balonun oluşmakta olduğunu anlayabileceğimizi savunmuştur. Carlo Ponzi, yerleşik yatırımcılara, yeni yatırımcıların katkıda bulunduğu parayla ödeme yapılan bir plan geliştiren bir dolandırıcıydı. Kaçınılmaz olarak, bu tür dolandırıcılık yöntemleri sonunda paranın tükenmesiyle sonuçlanır.
Ve işte Altman, OpenAI’nin tedarikçileriyle, 1 trilyon doların üzerinde değeri olan ve kendisinin “çok agresif bir altyapı yatırımı” olarak adlandırdığı projeyi finanse etmek için bir dizi anlaşma yapıyor. Örneğin, Nvidia, çiplerine sipariş karşılığında OpenAI’ye 100 milyar dolar enjekte etmeyi kabul etti. YZ firmaları arasındaki bu tür bir karşılıklı bağımlılık, finansal bir çöküş olursa onların savunmasızlığını artıracaktır.
Benzer anlaşmalar, 1990’ların sonundaki “dotcom” patlaması sırasında da yapılmış ve bu patlama muazzam bir çöküşle sonuçlanmıştı. Geçmişteki balonlarda gözlemlenen başka kaçamaklar da yeniden ortaya çıkıyor. Financial Times şöyle bildiriyor: “Veri merkezlerini finanse etmek için kullanılan yaygın bir yapı, büyük miktarda özel krediyle desteklenen özel amaçlı araçların oluşturulmasını içerir. Bu tür düzenlemelerin avantajı, ilgili teknoloji şirketlerinin bilançolarında yer almaması ve diğer projelerden ayrılmasıdır.” Bu tür gizli borçlar, 2007-2008 yıllarında Batı bankacılık sistemini neredeyse yok ediyordu.
YZ destekçileri bunun “iyi bir balon” olduğunu söylüyor. Bir risk sermayedarına göre, “elbette bir balon var. Balonlar iyidir. Balonlar, sermaye ve yetenekleri yeni bir trendde bir araya getirir ve bu, bazı yıkımlara neden olur, ancak aynı zamanda dünyayı değiştiren kalıcı, yeni işler de yaratır.”
Belki de öyledir. Ancak Uluslararası Para Fonu, ABD ekonomisinin keskin bir yavaşlamadan kaçınmasının tek nedeninin YZ balonu olduğunu söylüyor. Financial Times’ın kıdemli ticaret yazarı Alan Beattie şöyle diyor: “Küresel ekonomi, ABD-Çin ikili mal ticaretindeki kesintileri atlatabilir. Yatırımcıların ve Trump’ın kendisinin büyük güven duyduğu ABD ekonomisinin bir sektörü olan YZ’nin çöküşü, atlatılması daha zor bir şok olacaktır.”
Böyle bir çöküşün ekonomik etkisini bir kenara bırakırsak, giderek kutuplaşan uluslararası sistemin istikrarsızlığı artacaktır.
Redaksiyon: F. Levent Şensever