İklim krizi: Sıcak dalgası, orman yangınları ve yeni iklim düşmanı yasalar

Temmuz ayının ilk haftası, tüm Avrupa’nın güneyinde ve Türkiye’de sıcak dalgası ile başladı. 2024 yılı gezegenin en sıcak yılı olarak kayda geçtikten sonra 2025 yılı da yüksek sıcaklık ortalamalarıyla seyretmeye devam ediyor.

Bu hafta Güney Avrupa’da sıcaklıklar birçok yerde 40 dereceyi aştı, İspanya ve Portekiz 46 dereceyi gördü. İngiltere’deyse Wimbledon tenis turnuvası 32 dereceye varan sıcaklarla birlikte tarihinin en sıcak turnuvasını yaşadı. Fransa’da 40 dereceyi aşan aşırı sıcaklar nedeniyle 1900 okul eğitime ara verdi.

Fransa’da bir, İtalya’da dört kişi aşırı sıcaklardan kaynaklı rahatsızlıklar nedeniyle hayatını kaybetti.

Belçika’da, bu mevsimde 23 derece olması gereken sıcaklıklar 35 dereceyi aştı. Almanya’da dahi 40 dereceye yaklaşan sıcaklar nedeniyle bazı şehirlerin su kullanımına sınırlama getirildi.

Girit’teki orman yangınları nedeniyle 1500 kişi tahliye edildi.

Sıcak hava dalgası nedeniyle İsviçre ve Fransa’daki bazı nükleer santraller ya faaliyetlerini azaltmak ya da tamamen durdurmak zorunda kaldı çünkü aşırı ısınan sular nükleer santralleri soğutmakta yetersiz kalıyordu.

Bu sıcak dalgası herhangi bir hava olayı değil. Artık her yaz birkaç kez sıcak dalgasına şahit oluyoruz. İklim bilimci Michael Mann, son sıcak dalgasını değerlendirdiği bir söyleşide sıcak dalgalarına neden olan ısı kubbelerinin sayısının 1950’lerden bu yana üç kat arttığını açıkladı.1

Türkiye’de orman yangınları

Avrupa’nın güneyini vuran sıcak dalgası Türkiye’yi de etkisi altına almış durumda. Çanakkale, İzmir, Hatay gibi şehirlerde Haziran sonunda başlayan orman yangınları Mersin, Manisa, Bilecik, Tekirdağ, Adana, Sakarya, Bursa gibi 15 ile yayıldı ve büyüdü.

Üstelik henüz yazın başındayız. Meteoroloji örgütü, önümüzdeki hafta sıcaklıkların daha da artacağını, hissedilen sıcaklıkların 50 dereceyi bulacağını açıkladı.

15 ile yayılan yangınların en büyüğü ve en uzun süreni İzmir-Seferihisar yangınları oldu. En son yine İzmir’de Buca ve Ödemiş yangınlarla boğuşuyordu.

Bu yangınlar nedeniyle çok sayıda mahalleden 50 binden fazla kişi tahliye edildi. İki kişi de hayatını kaybetti.

İzmir Planlama Ajansı’na göre, yangınlar ciddi habitat kayıplarına neden oldu. Verilere göre, bölgeye özgü türler yok oldu, yanan tarım, orman ve mera alanlarından dolayı yaklaşık 50 bin küçükbaş hayvan doğal beslenme alanlarını kaybetti. 10 bin hektarlık alanı küle çeviren alevler, arıcılık ve zeytincilik faaliyetlerini de olumsuz etkiledi.2 Binlerce canlı öldü.

6 Şubat depremleriyle yıkılan Hatay da orman yangınlarından etkilendi. Hayatını yeniden toparlamaya çalışan birçok kişinin tarlaları yandı. Büyük bir inşaat alanı olan kentin altyapı eksikliği kendisini gösterdi. İtfaiye araçları yolların yetersizliği nedeniyle söndürme faaliyetlerine geçmekte zorlandı. Halk ise suların zaten kesik olması nedeniyle kendi imkanlarıyla yangına müdahale edemedi. Kent altyapısının afetlere hazırlıklı olmadığı ortaya çıktı.

Şirketleri kollayan yeni kanunlar

Sıcak dalgasının ve orman yangınlarının ortasında çıkarılan çeşitli kanunlar kapitalistlerin gözlerinin kardan başka hiçbir şeyi görmediğini bir kez daha göstermiş oldu.

Haziran ayının sonunda büyük bir sıcak dalgası yaşayan ABD’de Trump yönetimi, daha fazla fosil yakıt çıkarılmasına olanak sağlayacak “Güzel Bir Büyük Yasa Tasarısı”nı yasalaştırdı. Yasa ile şirketler daha az vergi ödeyecek, elektrikle çalışan araçlara verilen destek kesilecek ve fosil yakıt çıkaran şirketler yeni teşvikler alacak.

Türkiye’de de orman yangınları sürerken bir İklim Kanunu yasalaştı. İklim adaleti aktivistlerinin karşı çıktığı yasa aslında Emisyon Ticaret Sistemi oluşturan bir karbon ticaret yasası olmaktan ibaret. Şirketlere karbon emisyonlarını belirleme ve emisyonlarını azaltmak yerine salım hakları satın almaya odaklanan bir yasa bu. Bu arada da zeytinlikleri maden şirketlerine neredeyse sınırsızca açacak bir başka yasa da şuan meclis gündeminde.

Avrupa Birliği’nde ise AB Komisyonu, 2040 yılına kadar karbon emisyonlarını 1990 yılına kıyasla yüzde 90 azaltma hedefleri doğrultusunda İklim Yasasında bir değişiklik önerisi sunarak aktivistlerin karşı çıktığı bir uygulamayı yürürlüğe koydu. Yeni uygulama, ülkelerin veya şirketlerin AB dışındaki projelerden emisyon azaltma kredileri satın almalarına olanak tanıyan bir mekanizma olan uluslararası karbon kredilerini oluşturuyor. Yani şirketlere yoksul ülkelerden karbon salım hakkı satın alma imkanı getiriliyor.

Her biri aşırı sıcakların ortasında geçirilen bu yasalar kapitalizm altında iklim krizini durdurmanın ne kadar imkânsız olduğunu gösteriyor.

Üstelik devletler, yıllardır iklim krizi için gereken bütçeleri ekonomik gerekçelerle iklim değişimi ile mücadeleye ayırmazken geçen haftaki NATO zirvesinde ise devasa bir silahlanma bütçe artışı kararı alındı. Bugüne kadar her bir NATO üyesi Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) yüzde 2’sini savunmaya harcarken (ki ülkelerin çoğu yüzde 2’ye ulaşmıyordu) şimdi Ukrayna, Gazze ve İran savaşları ile her biri bunu yüzde 5 gibi olağanüstü bir seviyeye çıkarmaya onay verdi. İktisat profesörü Haluk Levent, GSYH’nin yüzde 5’nin ülke bütçelerinin neredeyse yüzde 20’sine denk geleceğini belirtiyor.

Özetle, iklim krizi büyüyor. Şirketler emisyon azaltmamak için her türlü yolu buluyor. Ve iklim krizi için “bulunamayan” bütçeler silahlanma için hızlıca bulunabiliyor. Rasyonel olduğu iddia edilen kapitalizmin gerçekçiliği bu.

Bu nedenle Greta Thunberg gibi aktivistler de Michael Mann gibi iklim bilimcileri ve bilim insanları da giderek radikalleşiyorlar. Artık gezegeni geleceği kapitalizmin aşılıp aşılamayacağı meselesine bağlı durumda. Elbette bu meselenin çözümü de güçlü bir antikapitalist hareketin örgütlenip örgütlenemeyeceğine bağlı.


1 https://www.democracynow.org/2025/7/1/heat_dome_climate_crisis

2 https://gazeteoksijen.com/turkiye/yanginlar-kontrol-altinda-ama-bilanco-cok-agir-245532

son yazıları

Devlet, asker, polis: Bunlar kimin için var?
Trump’a karşı milyonlar sokakta
Madleen gemisine İsrail saldırısı ve küresel direniş

ilginizi çekebilir

Gu27FlwWgAA_ySV
“Örgütlüysek güçlüyüz”
857918
“Güvercinin bir bildiği var”: Zeytin ağaçları ve neoliberalizmin vahşi saldırısı
türk-iş
İşçinin sesini yüksek sesli müzikle bastırmaya çalıştılar