Ekmek ve demokrasi mücadelesi

Geçtiğimiz günlerde yapılan iki tutuklama, baskıcı rejim altında, işçilerin ekmek ve demokrasi mücadelesinin birbirinden ayrılamaz hale geldiğini gösteriyor.

BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen, Gürpınar’daki tekstil fabrikalarındaki düşük ücret dayatmasına karşı durmuşken önce gözaltına alındı, sonra tutuklandı. Bir gün serbest kaldıktan sonra bu kez de ev hapsine mahkum edildi.

İktidar tarafından hep kollanan, ihracatçı tekstil patronlarının -aralarında bir de AKP milletvekili mevcut- emrine koşan kolluk ve yargı, sadece anayasal hakkı olan sendikacılığı yapmakta olan bir sendika başkanını böyle cezalandırdı. Elbette fiili grev ve protestoları yasaklandıktan sonra. Şubat ayında meydana gelen grev dalgası sırasında bazı fabrikalardaki işçiler ücretlerini talep ettikleri şekilde almayı başardı.

Diğer bir tutuklama ise bir kez seçildikten sonra seçimi iptal edilen, ikinci kez yapılan ara seçimde oyların yüzde 54’ünü alarak 800 binden çok oyla fark atan İstanbul Belediye Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu oldu. Türlü siyasi davalarla siyasi yasak getirilmek istenen İmamoğlu’nun önce diploması iptal edildi, ardından bir yolsuzluk davası ile suçlanıp tutuklandı. Yoğun ve kitlesel protestolar sonucunda “terör” suçlamasından serbest kaldı, böylece İBB’ye atanabilecek kayyım da baştan geri püskürtüldü.

Elbette sendikacı ile belediye başkanı aynı konumda değiller. Biri işçilerin temsilcisi, diğeri belediye çalışanlarının patronu konumunda. Elbette burada bir şirketten değil bir yerel yönetimden bahsediyoruz –üstelik İstanbul’daki işçilerin çoğunluğundan oy almayı da başarmıştı— ve belediyeyi, bir bölümü kendisiyle birlikte hapse konulan bürokratları ve İBB meclisi ile birlikte yönetiyor.

Biz her zaman belediye işçilerinin yanındayız. Kadrolu ve güvenceli çalışmalarını istiyoruz. İBB yönetimine karşı mücadele ederlerse belediye işçilerini destekleriz. Fakat demokrasi mücadelesi haksızlığa uğramış bir yerel yöneticinin de bir sendikacının da hakkını savunmaktan geçtiğinde bunu da yaparız. Nitekim Şişli Belediyesi’ne kayyım atandığı sabah belediye çalışanları iş bırakarak belediye binası önünde eylem yaptı. İstanbul merkezli başlayan ama ülke çapına yayılan protesto eylemlerinde başta KESK ve DİSK üyeleri olmak üzere örgütlü-örgütsüz işçilerin katılımı da hareketin yayılmasına, işyerlerinde mücadele seslerinin yükselmesine ve kitleselleşmesine yardımcı oldu.

Seçilmiş belediye başkanlarının düzmece soruşturmalarla tutuklanıp yerlerine kayyım atanması, grevlerin yasaklanması ve sendikacıların tutuklanması bir e(k)mek ve demokrasi sorunudur.

Hayat pahalılığından yılmış ve düşük ücret dayatmasına öfkeli olan işçilerin ezici çoğunluğu şimdi bu mücadeleye bakmaktadır. Birçok fikir tartışılmaya başlanmıştır. Sosyalist işçiler bu tartışmalarda aktif bir taraf olmalıdır.
Demokrasinin gasp edildiği yerde demokratik bir toplu iş sözleşmesi, güvenli ve kadrolu çalışma ihtimali, insanca ücretler beklenemez. İşçiler tüm bunları, birleşerek, kendileri almalıdır.

Şimdi bir yandan kitle hareketleri içinde işçilerin ve sendikaların sesini daha fazla duyurma, aynı anda asgari ücrete ara zam, kamu ve özelde en yüzde 50 ücret artışı talebiyle birleşerek mücadele etmek gerekiyor.

Patronları yenmek, ekmeğimizi büyütmek, baskıcı döneme son vermek ve demokratik haklarımızı geri almak mümkün. Mümkün, çünkü karşımızda parçalanmış bir egemen sınıf ve zayıflamış bir sermaye iktidarı var.

son yazıları

Şişli’de söyleşi: Roni Margulies’in polisiye edebiyatı
Muhalif maskeli sosyal şovenistler yine Kürtlere karşı
Marksizm 2025'in programı belli oldu

ilginizi çekebilir

rm
Şişli’de söyleşi: Roni Margulies’in polisiye edebiyatı
Haber Görsel Şablonu Kopyası (1080 x 1080 piksel) (604 x 340 piksel) - 22
Muhalif maskeli sosyal şovenistler yine Kürtlere karşı
59b205c5-2f07-4ec4-bd4a-01627b093fa7
Marksizm 2025'in programı belli oldu