Gözaltılar, tutuklamalar bizi yıldıramaz

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte onlarca insanın gözaltına alınması ile başlayan ve kitleleri sokağa döken sürecin, sanıyorum ki en ikonik anlarından birisi İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı yürüyüşe Boğaziçi Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nden de öğrencilerin destek vermesi ile yıkılan polis barikatı anıydı.

İstanbul Üniversitesi öğrencileri, göz altılara ve alınan kararlara tepki göstermek için, Beyazıt Esnaf Yemekhanesi önünden Ana Kapıya doğru yürüyüş gerçekleştirmek istemişler ancak polis tarafından durdurulmuşlardı. Anayasa’nın 34. Maddesiyle güvence altına alınmış olan yürüyüş hakkını gerçekleştirmek isteyen öğrenciler, polisin sert müdahalesi ile karşılaşmalarına rağmen, sonunda birliklerinden doğan güç ile polis barikatını aşmışlardı.

Sadece İstanbul Üniversitesi değil elbette, Galatasaray Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, Kadir Has Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, Bursa Uludağ Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi gibi pek çok üniversiteden öğrenciler, yürüyüşler ve okullarında ders boykotu ile tepkilerini gösterdi. Üniversite öğrencilerinin bu kararlılığı ve cesareti, pek çoklarının sokağa çıkmasında bir ilham olmuştur diye düşünüyorum. Protestolara katılan ya da katıl(a)mayan pek çok kişi eşzamanlı olarak da sosyal medya aracılığıyla, 19 Mart’tan beri tepkilerini dile getirmeye devam ediyorlar.

Eylemlere katıldığı ve boykota destek verdiği için, “görevi yaptırmamak için direnme”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” ya da “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” gibi gerekçelerle yüzlerce öğrenci, sanatçı, gazeteci, sol muhalefetten isimler gösteriler sırasında veya sabah erken saatlerde gerçekleştirilen ev baskınları ile gözaltına alındı, tutuklandı.

İstanbul Barosu’nun paylaştığı bilgiye göre 21-24 Mart tarihleri arasında, İstanbul’da gözaltına alınan 447 kişinin 20’si çocuk. Ayrıca gözaltılar sırasında, özellikle öğrenciler olmak üzere, gözaltına alınanlar, kötü muameleye maruz kaldıklarını beyan etti. Tutuklananlar ise kantinlerden ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını, temel ihtiyaçlara, ilaçlarına erişimlerinin olmadığını belirttiler.

Giderek daha da otoriterleşen ve göz altıları, hukuksuzca tutuklamaları, ev hapislerini normalleştiren iktidarın elinde zulmünden başka bir aracı kalmadı. Yargı üzerinden bir korku dalgası yaratmaya çalışarak, protestoların daha fazla kitleselleşmesini engellemeyi, insanların haklı direnişlerinin önünü kesmeyi ve onları atomize etmeyi hedefliyorlar.

Ancak bizler göz altıları da, hukuksuzca tutuklamaları da, adli kontrolleri de, ev hapsi ve yurt dışı çıkış yasaklarını da normalleştirmeyeceğiz.

Bu süreçte yaşananlar ve arkasından gelen baskı ve sindirme politikaları, iktidarın demokratik talepler karşısında nasıl bir tavır takındığının da açık bir göstergesidir. İmamoğlu ile başlayan süreç, halkın, iradesini, örgütlenme hakkını, ifade özgürlüğünü savunduğu ve hukukun üstünlüğünü talep ettiği bir boyuta evrilmiştir.

Israrlı, kararlı ve örgütlü bir şekilde, mücadelemizi “okullarda ders boykotu, iş yerlerinde genel grev” çağrıları etrafında şekillendirerek büyütmeliyiz.

Dila Ak

son yazıları

Marksizm 101 - Kadın özgürlüğü ve sosyalizm
İş kazası değil ırkçı cinayet
Aile Yılı safsatası

ilginizi çekebilir

izanadolu
Mücadele dalgası liselerde büyüyor: 'Öğretmenime dokunma!'
dem-parti-imrali-heyeti-ocalan-ile-ikinci-kez-gorusmek-icin-basvurdu
Kürt sorununda silahsız çatışma çözüm sürecine geçiş
dx575s-1c2a9223-d79a-4596-9292-414843cb6948
Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu: Tanju Özcan'ın ırkçılığı normalleştirilemez