Seçimlerin ardından başlayan yeni dönemin ilk tartışmalarına gazetecilere yönelik tehditler ve ölüm emirleri damgasını vurdu.
Seçimin galiplerinden MHP lideri Devlet Bahçeli, sandık kapandıktan iki gün son Hürriyet ve Sabah gazetelerinde bir ilan vererek 70 ismi hedef gösterdi.
Bahçeli’nin bir de video yayınlayarak “Yaptıklarını, yazdıklarını, yıktıklarını, yorumlarını hiç unutmayacağız” dediği isimlerin çoğu gazeteciler. Aralarında bu ilanı yayınlayan iki gazetenin yazarları da vardı.
Yetmiş isimden bazıları Bahçeli’nin listesine tepki gösterirken, medya gazetecilerin açıkça tehdit edilmesine sessiz kaldı.
Gazetecilere ölüm emri
Bahçeli’nin listesinin yarattığı tedirginlik sürerken, bu kez tehditler hapiste ziyaret ettiği Alaattin Çakıcı’dan geldi.
İçeride olmasından sorumlu tuttuğu hükümetle kavgalı ve Erdoğan hakkında hakaret dolu sözleriyle tanınan mafya lideri Çakıcı, seçim öncesi Cumhur ittifakına oy istemişti.
Bahçeli’nin “ülküdaşım” dediği Çakıcı, MHP aracılığıyla ilettiği af talebi Erdoğan ve AKP tarafından reddedilince hükümete tehdit ve Erdoğan’a hakaretler içeren bir mesaj daha yayınladı. “Devletin sahibi sen değilsin! Devletin mihenk taşı ülkücüler ve devletine gönülden bağlı her etnik mozaikten olanlardır. Bu Cuma günü sayın Bahçeli gibi namazdan çıktıktan sonra ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ diyebilecek kadar Türkiye sevdalısı mısın?”, “Unutma! Sen yolcusun, Ülkücüler ve Türk Milliyetçi’leri, her etnik mozaiğe mensup vatan sevdalıları da hancılardır!” ifadelerinin yer aldığı mesaj, Bahçeli’ye teşekkür ile bitiyor.
Bu mesajı eleştiren bir haberi yayınlayan Karar gazetesi sahibi ve altı yazarı Çakıcı tarafından ölümle tehdit edildi.
Karar gazetesi önüne polis yerleşirken, tehdit edilen yazarlara koruma verildi.
Gazetenin internet sitesinden bu haberi kaldırması üzerine Çakıcı, avukatı aracılığıyla bir mesaj daha yayınlayarak, gazeteciler hakkındaki ölüm emrinin 3 aylığına ertlendiğini duyurdu.
Tehdit edilen altı Karar yazarından ikisi yazılarına son verirken, Çakıcı’nın tehditleri medyanın genelinde bir tepki bulmadı. Hiçbir siyasetçi infaz emrini açıkça eleştirmedi.
Tepki yargıdan geldi ve Çakıcı’nın tehditleri hakkında iki ayrı soruşturma başlatıldı.
Tehditlerin ardından bir skandalda ortaya çıktı. Seçimlerden iki gün önce Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi, Çakıcı’nın hastalıkları nedeniyle ziyaret sınırlamasının kaldırılmasına yönelik süresiz sağlık kurulu raporu vermişti.
Skandal rapor, Kırıkkale başsavcısı, raporu veren başhekim ve il sağlık müdürünün görevden alınmasına sebep oldu.
Bahçeli, gerekirse yeni ziyaret edebileceği Çakıcı’ya destek vererek, “Bir ülküdaşımızdan vazgeçmemizi de hiç kimse beklememelidir” dedi.
MHP lideri, hükümetin görevden aldığı başsavcıyı “Bize göre görevini eksiksiz yapmıştır” diyerek savundu ve görevden alınmasının kendi ziyaretiyle ilgisi olmadığını söyledi.
Çakıcı ise tehditlerine devam ediyor. Yayınladığı son mesajda “Hakaretler devam ederse, gerekirse eyleme dönüştürebilirim” diyor.
Sonuçlar
– Bir başka mafya lideri Sedat Peker’le fotoğraf çektirmekten çekinmeyen, 90’ların içişleri bakanı Mehmet Ağar’ın oğlunu milletvekili yapıp, seçim mitingine Tansu Çiller’i getiren Erdoğan ile Çakıcı’yı savunan Bahçeli arasındaki gerilim devam ediyor. Bu gerilimin temelinde AKP’nin MHP’ye kaptırdığı oylar ve iki parti arasındaki rekabet var.
– Bahçeli ve Çakıcı’nın toplumsal tepkiyle karşılaşmamış olmaması sonucu yeni dönemde muhalif fikirleri yazmak daha da zorlaştı.
– Tehditler gazetecilerle sınırlı kalmadı, AKP-MHP ittifakına muhalif olan geniş kesimlere de gözdağı verildi.
– Irkçılığa karşı yaygın bir mücadele varolmadığı sürece tehditlerin arkası kesilmeyecek. Sosyalistlerin görevi yeni dönemde kitlesel ve demokratik bu mücadeleyi inşa etmektir.
– Tüm bunlar medyadaki yeni tekelleşmenin üzerinde gelişti. Bugün, Türkiye’de en çok satan 10 gazetenin 9’u Erdoğan ve AKP yanlısı oldu. TV kanallarından internet sitelerine medyanın bütününe bakıldığında tek bir fikrin hakimiyeti görülüyor. Bugünlere örnek gösterilen 90’larda dönemin medya holdingleri tek bir fikri işliyordu. Bugüne damgasına vuran siyasi hareketler, 90’larda hakim medyanın sansür ve çarpıtma uyguladığı partiler. Medya sansürü de mücadeleyle aşılır.
– Bahçeli, Çakıcı gibileri dışarıya çıkartmak istese de bu durum OHAL’de rekorlar kırarak dolan hapishanelerde yaşanan büyük sorunları ortadan kaldırmıyor. Sosyalistler, adalet için, siyasi mahpusları da içeren bir yasal düzenlemeden yanadır. Katiller, tecavüzcüler, tacizciler, çeteler ve darbeciler içeride kalmalı. Geriye kalan on binlerce kadın ve erkek mahpusa bir şans daha tanınmalı.