AKP’nin krizi büyüyor: Mücadeleye devam!

13 yıldır iktidarda olan AKP, en zor günlerini yaşıyor.

Partinin liderliğindeki isimler ve medyadaki kalemşörleri, sık sık birbirlerine karşı, bazen de Tayyip Erdoğan’ı hedef alan açıklamalar yapıyorlar. Gündemdeki her başlıkta, eski dönemlerin aksine, farklı sesler çıkıyor. Öyle ki, bugünlerde, partinin seçimlerden hemen önce veya hemen sonra bölünebileceği yorumları yapılıyor.

Bu noktaya nasıl gelindi?

Hükümet, yıllar statükocu rejimin kendisini saf dışı bırakma girişimlerinden, askerlerin siyasete müdahale girişimlerinden beslendi. Türkiye toplumu son 10 yıldır bir değişim yaşıyor. Darbelerle hesaplaşma isteği, Kürt sorununda savaşın sürdürülemezliği, Ermeni meselesinde inkârın iflas etmesi, tüm bu alanlarda kitlesel mücadelelerin yaşanmasına neden oldu. AKP, orduyla dalaşmak zorunda kaldığı günlerde, bu başlıklarda değişim isteyenlere hitap eden bir dil kullandı. Darbecilerle mücadelesini kazanabilmek için başka güçlere de seslendi, bazı demokratip taleplerle ilgili vaatlerde bulundu.

Mücadele edenler çatlak yarattı

Son birkaç yıldır, yani kendisini asker tehdidinden kurtardığını düşünmeye başladığından beri ise özüne geri döndü. AKP sağcı, muhafazakâr ve neoliberal bir burjuva partisi. İktidarını güvenceye aldığından beri de tam olarak böyle davranıyor. Tüm hak arayışlarını kriminalize etmeye çalışıyor, bunu yaparken kemalist devlet ideolojisinin en bilindik söylemlerine sarılıyor.

Fakat aşağıdan gelen değişim dalgası, şimdi AKP’yi krize soktu. Çözüm sürecine gelinmesini sağlayanlar, Ermeni Soykırımı’yla yüzleşmeyi talep edenler milliyetçiliği geriletti. Darbeciler yenildi. Gezi direnişinde otoriterliğe isyan edildi. Tüm bu toplumsal dinamikler, Erdoğan ve arkadaşlarını bugüne kadar hiç görülmemiş ölçüde zayıflattı.

Erdoğan’ın iktidarı

Bugün cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, adeta Tayyip Erdoğan ile AKP’nin geri kalanı çarpışıyor. Davutoğlu’nu başbakanlığa getirmesine rağmen, Erdoğan koltuğundan vazgeçmek istemiyor. Önce, bunu Bakanlar Kurulu’na başkanlık edeceğini açıklayarak ilan etti. Davutoğlu veya Arınç gibi isimler bunun henüz bir hükümet politikası olmadığını söylerken, Erdoğan meydanlarda başkanlık propagandasına başladı bile.

Başbakan Ahmet Davutoğlu açmazda. Bir yandan bugünkü konumunu Tayyip Erdoğan’ın kendisinin arkasında durmasına borçlu. Bir yandan ise Erdoğan’ın istediği gibi başkanlık için kampanya yürütürse kendisini anlamsızlaştıran bir iş yapmış olacak.

Kaçınılmaz sondan korkuyor

Erdoğan’ın bu hırsının arkasında ise psikolojik değil siyasi gerekçeler var. Hükümeti yönetemediği takdirde, kendisini yargılamaktan koruyacak bir siyasi güç olmayacağını düşünüyor. Kendisinin kontrolünde olmayan bir AKP iktidarına dahi güvenmiyor.

Güç ve denetimini bir kez kaybettiği takdirde, olası kırılmalarda yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında kendisine ulaşacak bir zincirin kopabileceğini düşünüyor. “TÜRGEV üzerinden bana ulaşmaya çalışıyorlar” diyerek bunu açıkça belirtmişti. Bunu engellemek için Bakanlar Kurulu’na başkanlık ederek veya başkanlık sistemine geçerek iktidarı elinde tutmayı amaçlıyor.

Çatlağı büyütmek için mücadeleye!

AKP’nin ilelebet iktidar kalacağını, Türkiye halkının değişmeyeceğini iddia eden karamsarlar yanılıyor. Tarih boyunca bir sürü hükümet, ya derin krizler ve sokak mücadeleleri ya da seçimler sonucu çöktü. Bir dizi siyasi gelişme AKP için de aynı sonucu yaratabilir.

Bugüne gelinmesini özgürlük için mücadele edenler sağladı. Gezi direnişi, AKP’yi bir arada tutan ittifakları kırılgan hâle getirdi. Kürt sorununun Kürtler lehine çözümünden Ermeni Soykırımı’nın tanınmasına, yolsuzluk ve rüşvetle hesaplaşılmasından İç Güvenlik Paketi’ni durdurmaya, sokakta verilecek bir dizi mücadele, önümüzdeki dönemde AKP’nin güçsüzleştirilmesi açısından kritik öneme sahip olacak.

Ekonomide çatlak

AKP gücünü önemli ölçüde ekonomideki istikrar borçlu. Koalisyon hükümetleri döneminin aksine bazı göstergelerde iyileşme var. Ekonomik büyüme zenginler için geçerli ve yoksulların hayat şartlarında muazzam bir düzelme yok; ancak daha önceki dönemlerdeki gibi krizlere rastlanmıyor.

Fakat bugünlerde ekonomi alanında da işler eskisi kadar iyi değil. “Dünya lideri” olma ve ilk 10’a girme hedefleri rafa kaldırıldı. Üstüne, Tayyip Erdoğan devamlı olarak faiz kararları dolayısıyla Merkez Bankası’nı eleştiriyor. Ali Babacan ise Merkez Bankası’na destek veriyor.

Seçimden sonra ekonomi alanındaki görevleri Yiğit Bulut ve Cemil Ertem gibi “millî” isimlerin alacağı yorumları yapılıyor. Bazı AKP’lilere göre Babacan da -tıpkı Geziciler ve diğer tüm “düşmanlar” gibi- küresel faiz lobisine hizmet ediyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu ise Yiğit Bulut’un milletvekili olmasını dahi istemiyor.

Eski dostlar: Gül ve Arınç

Tayyip Erdoğan, bir dizi konuda kendisine göre “ılımlı” politikalar izleyen yol arkadaşı Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanlığının sona ermesinin ardından siyasetin dışına itti. Şimdi ise sırada Bülent Arınç’la kapışması var.

Arınç, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarda, %50’nin kendilerine nefretle baktığını söyledi. Eskiden AKP’ye muhalif olanların bile saygı duyduğunu söyleyen Arınç, bunun artık böyle olmamasının sebebi olarak sert bir dil kullanılmasını, yani Erdoğan’ı gösterdi.

Bülent Arınç, Gezi direnişi sırasında da Abdullah Gül ile birlikte Tayyip Erdoğan’ın aksine daha yumuşak bir uslup kullanmış ve aktivistlerle görüşmeyi kabul etmişti. Erdoğan ise Kuzey Afrika gezisinden döndüğü gibi Gezi aktivistlerine saldırmaya başlamıştı.

Arınç ayrıca AKP içindeki sorunlara işaret ederek ANAP’ın ve DYP’nin sonunun böyle geldiğini hatırlattı.

Yolsuzluklar aklanamadı!

Hükümet, 17 ve 25 Aralık 2013’te başlatılan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının üstünü örterken, bunun bir “darbe girişimi” olduğu yalanına sarıldı ve “paralel yapıyla mücadele” adı altında Gülen cemaatine savaş açtı. Meclis’te yolsuzlukları araştırmak için kurulan komisyonun işlemesi engellendi ve AKP’li bakanlar Yüce Divan’a gönderilmediler.

Fakat AKP liderliği, tabanını hırsızlık yapmadıklarına ve ceplerini doldurmadıklarına ikna edemedi. Birçok kamuoyu yoklamasında AKP’ye oy verenlerin yarısının yolsuzluk iddialarının gerçek olduğunu düşündüğü ortaya çıkıyor.

Bu, bakanlar için yapılan Yüce Divan oylamasında bir kez daha ortaya çıktı. 50’ye yakın AKP’li vekil, Egemen Bağış’ın Yüce Divan’a gönderilmesi yönünde oy kullandı. Buna, daha önceden istifa eden Gülen cemaatine yakın vekiller de eklendiğinde, AKP’deki kopmaların 60 civarı milletvekilini kapsadığı görülüyor. Erdoğan’a muhalif bir grup vekilin ise örgütlenmeye çalıştığı, seçimden hemen önce veya sonra istifa edebilecekleri iddia ediliyor.

AKP’nin mezar kazıcısı: Türkiye işçi sınıfı

AKP’yi devirmenin yolu ona destek veren yoksulları, Türkiye işçi sınıfının geniş kesimlerini kazanmaktan geçiyor. Son haftalar, bunun ne kadar mümkün olduğunu gösterdi.

15 bin metal işçisi grev kararı aldı. Kayseri’de binlerce işçi patrona karşı iş bıraktı. Bilecik’te seramik işçileri direnişte. Yozgat’ta madenciler isyan etti. Kağıt sektöründe 7 fabrika grev kararı aldı. Sivas’ta Hak-İş üyesi demir çelik işçileri eylem yapıyor ve Başbakan Davutoğlu’nu protesto ediyorlar.

Bu işçilerin hepsi aynı şeyi söylüyor: “Kriz nedeniyle bizden fedakarlık yapmamız isteniyor ama patronlar büyüyorlar. Biz ise ayın sonunu zor getiriyoruz. Ekonomik büyümeden pay istiyoruz.”

Daha önce 2008 yılında da AKP’nin tabanını oluşturan işçiler, sağlıktaki neoliberal dönüşüme karşı kitlesel eylemler gerçekleştirmeye başlamışlardı. Mücadele, AKP’ye kapatma davası açıldığında, siyasetin laik-dindar kamplaşmasına sıkışmasıyla bölündü. AKP’ye oy veren işçiler, bu hükümetin demokrasi dışı yollarla devrilmesini istemiyorlardı.

Ancak bugün o günler geride kaldı. Çözüm süreci, askeri vesayetin gerilemesi, siyasetin normalleşmesinin yolunu açtı. Şimdi bu yolu açan dinamiği yaratan yoksullar, AKP’ye karşı mücadeleye atıldılar. Hükümetin sonunu getirmek için bakmamız gereken en önemli yer burası.

(Sosyalist İşçi)

ilginizi çekebilir

test
Şenol Karakaş ile perspektifler 3 | Sırrı Süreyya Önder, Çözüm Sürecine Saldırılar, 19 Mart Sonrası Hareketin Geleceği
rm
Şişli’de söyleşi: Roni Margulies’in polisiye edebiyatı
Haber Görsel Şablonu Kopyası (1080 x 1080 piksel) (604 x 340 piksel) - 22
Muhalif maskeli sosyal şovenistler yine Kürtlere karşı