İnsan Hakları İzleme Örgütü, 16 Nisan’da yapılacak olan referandum öncesi Halkların Demokratik Partisi (HDP) vekillerinin tutuklu bulunması ve Demokratik Bölgeler Partisi’nin belediye eşbaşkanlarının görevden uzaklaştırılmasına ilişkin yazılı açıklama yaptı.
“İfade özrgürlüğünü ihlal ediyor”
“Kürt muhalefeti baskı altında” başlığıyla yayınlanan açıklamada, HDP’nin iki eş başkanı ve 11 milletvekili ile DBP’nin seçilmiş 90 eş belediye başkanının cezaevinde olduğu hatırlatıldı. Ayrıca demokratik yollarla seçilmiş yöneticileri hedef alan bu baskılar sadece onların değil, onlara oy veren ve seçildikleri görevde kendilerine hizmet etmekle mükellef oldukları seçmenlerin de politik örgütlenme ve katılım haklarını ve ifade özgürlüklerini ihlal edildiği belirtildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“16 Nisan 2017’de Türkiye’nin geleneksel parlamenter sistemini bir başkanlık sistemine dönüştürecek, yetki ve gücün Cumhurbaşkanlığı makamında toplanmasına yol açacak bir Anayasa değişikliğinin oylanacağı bir referandum yapılacak. Ulusal ölçekte örgütlenmiş Kürt yanlısı Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) ve onun bölgesel kardeş partisi Demokratik Bölgeler Partisi’ne (DBP) karşı yapılan hamle, bu referandumun öncesinde geldi. Söz konusu Anayasa değişikliği teklifi, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü, cumhurbaşkanlığı makamının yetki ve güç suistimallerine karşı koruyabilecek uygun kontrol ve denge mekanizmalarına yer vermediği için yaygın olarak eleştirilmişti. Her iki parti de Cumhurbaşkanlığı yetkilerinin bu şekilde genişletilmesine karşı çıkıyorlar”
…
“HDP’nin eş başkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve bu partinin 11 milletvekili, ‘terör suçları’ndan tutuklu olarak yargılanıyorlar. Şubat ayında, ‘terör propagandası’ yaptığı gerekçesiyle daha önce verilmiş bir mahkumiyet kararının kesinleşmesinin ardından Yüksekdağ’ın önce milletvekilliği, daha sonra da parti üyeliği düşürüldü. Hükümet, Türkiye’nin güneydoğusunda, Demokratik Bölgeler Partisi tarafından kazanılmış 82 belediye’nin yönetimine el koydu ve bu belediyelerin demokratik olarak seçilmiş eşbaşkanlarını ‘terör suçu’ şüphesiyle görevden uzaklaştırdı. Bunlardan 90’ı halen tutuklu olarak yargılanmayı bekliyor.
Milletvekillerinin tutuklanarak hapse atılmasını, 2016 Mayısı’nda Meclis tarafından onaylanan ve o tarih itibariyle haklarında fezleke düzenlenmiş bulunan 154 milletvekilinin dokunulmazlıklarını kaldıran, geçici bir Anayasa değişikliği mümkün kılıyor; bu milletvekillerinin 55’i HDP üyesi. Söz konusu değişiklik Mayıs ayındaki Meclis oylamasından sonra haklarında fezleke düzenlenen milletvekillerini kapsamıyor. Bu milletvekillerinin dokunulmazlığı görevde kaldıkları sürece devam ediyor.”
Venedik Komisyonu raporu hatırlatıldı
“Dokunulmazlığın bir defaya mahsus olarak kaldırılması Avrupa Konseyi’nin Anayasal konularda danışmanlık yapan organı Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından eleştirilmişti.
Dokunulmazlık oylaması öncesindeki dönemde HDP milletvekilleri hakkındaki soruşturmalarla ilgili olarak savcılıklar tarafından Meclis’e yollanan fezlekelerin sayısında ani bir artış olmuş, sadece oylamadan önceki bir ay içerisinde Meclis’e 152 fezleke gönderilmişti.
Demirtaş ve Yüksekdağ ile partinin Meclis Grup Başkan Vekili İdris Baluken’le birlikte partinin 6 milletvekili (Nursel Aydoğan, Gülser Yıldırım, Leyla Birlik, Selma Irmak, Ferhat Encü ve Abdullah Zeydan) 4 Kasım’da gözaltına alındı. Bu isimler çıkartıldıkları mahkemelerce aynı gün tutuklandılar. 3 gün sonra bir milletvekili daha Nihat Akdoğan yakalandı ve hapsedildi. Takip eden aylarda 4 milletvekili daha (parti sözcüsü Ayhan Bilgen, Meclis Anayasa Komisyonu üyesi Meral Danış Beştaş, Besime Konca ve Çağlar Demirel) hapse atıldı. Bu isimlerin hepsiyle ilgili olarak ‘terör suçları’ndan dava açıldı. Başka HDP milletvekilleri de gözaltına alınarak, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar. Leyla Birlik ise 4 Ocak’ta yapılan ilk duruşmasında mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, parti başkanlarının ve milletvekillerinin hapse atılmasının partinin Meclis çalışmalarına ve referandum öncesinde kendi kampanyasını düzenleme hakkına endişe verici bir müdahale anlamına geldiğini belirtiyor. Bu durum 1994 yılında Demokrasi Partisi milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını ve Leyla Zana, Orhan Doğan, Selim Sadak ile Hatip Dicle’nin bir kaç gün sonra ‘terör suçları’ndan tutuklanarak 10 sene hapiste tutulmalarını hatırlatıyor. Bu isimler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin adil olmadığına ve hak ihlali yapıldığına karar verdiği bir yargılama sonucunda ‘silahlı örgüt üyesi olma’ suçundan mahkum edilmişlerdi.”
“Hükümet OHAL yetkilerini belediyelere el koymak için kullandı”
“Hükümet, belediyelerin yönetimine el koymak ve belediye başkanlarını görevden uzaklaştırmak içinse Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hâl yetkilerini kullandı. Belediyeler Kanunu 1 Eylül tarihinde yayınlanan bir Kanun Hükmünde Kararname ile (674 sayılı KHK) terör örgütlerini desteklediğinden kuşkulanılan belediyelerin yönetimine el konulmasını mümkün kılacak şekilde değiştirildi. Demokratik Bölgeler Partisi’nin elindeki 103 belediyenin 82’sinin başkanı ‘terör suçu’ şüphesiyle görevlerinden uzaklaştırıldı ve belediyelerin yönetimine hükümet tarafından atanmış yerel mülki amirler getirildi. Dört belediyede ise, başka partilerden başkanlar görevlerinden uzaklaştırıldı ancak yetkililer bu belediyelerin her birinde seçilmiş diğer yerel temsilcilerin uzaklaştırılanların yerine geçmesine izin verdiler.”
“Hükümetin eylemleri, Türkiye’nin uluslarlarası hukuk altındaki sorumluluklarına ayrkırılık teşkil ediyor”
“Her iki Kürt yanlısı partinin binlerce başka üyesi de hapsedildi. HDP’nin İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne verdiği bilgiye göre, 2016 Temmuzu’ndaki darbe girişiminin ardından bu partinin aralarında il ve ilçe başkanlarının da bulunduğu 5471 yöneticisi gözaltına alındı, bunlardan 1482’si tutuklandı. Kardeş parti DBP ise İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne 2015 Temmuzu’ndan bu yana 3547 parti yöneticisinin tutuklandığı bilgisini verdi. Her iki partinin yöneticileri de, bu gözaltı ve tutuklamaların partinin yaklaşmakta olan referandum ile ilgili kampanya yürütme kabiliyetini sekteye uğrattığını söylediler.
Yetkililerin demokratik olarak seçilmiş yöneticilere yönelik bu eylemleri, Türkiye’nin uluslararası ve bölgesel insan hakları hukuku altındaki sorumluluklarına aykırılık teşkil ediyor ki bunların arasında Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınmış politik katılım hakkı, özgür seçim hakkı, ifade özgürlüğü hakkı ve örgütlenme ve toplanma özgürlüğü hakları sayılabilir.”
148 gazeteci tutuklu
“Nisan ayında yapılacak referandum, Türkiye’nin bağımsız medyasının susturulduğu ve çoğunluğu hakkında henüz bir iddianame dahi hazırlanmamış 148 gazeteci ve medya çalışanının darbe girişiminden bu yana hapiste tutulduğu baskıcı bir ortamda gerçekleşecek. Hükümetin 3 ayda bir uzattığı Olağanüstü Hâl’in, referandum sonrasında, bir sonraki yenileme tarihi olan 19 Nisan’da, bir kez daha uzatılması bekleniyor.”