7 Ocak 1936: İranlı kadınlar da zorla “kurtarıldı”

Emperyalist devletlerle anlaşarak bir ulus devlet olarak Türkiye’yi kuran askeri-sivil bürokrasi, bir yandan da hem batılı devletlere güven vermek, hem de halkı dilediği şekle sokabilmek için peş peşe tepeden inme sözde reformlar yapıyorlardı. Halkın yüzlerce yıldır giydiği kıyafetler yasaklanırken, direnenler asılıyor ve şehirler topa tutuluyordu. Aynı dönemde İran’da da benzer bir süreç yaşanıyordu.

1908 yılında İran’da petrolün bulunması, ekonomik ve sosyal hayatta hızlı değişimlerin yaşanmasına neden oldu. Özellikle petrolün yoğun olarak çıkartıldığı kentler hızla sanayileşti, bu sanayi merkezlerinde binlerce işçi çalışmaya başladı. Köylerden kentlere göç hızlandı, işçi sınıfı giderek büyümeye ve radikalleşmeye başladı. 1920’li yılların başında işçi sınıfı yaklaşık %250 oranında büyümüştü. Bin kişiden fazla işçi çalıştıran 8 büyük tekstil fabrikası vardı. Petrol sanayinde 30 bin, demiryollarında 14 bin, inşaat sektöründe ise 60 bin işçi çalışıyordu.

Ekim Devrimi’nin verdiği güç ve destekle 1921’de ülkenin birçok yerinde sendika konseyleri kuruldu, pek çok yerde konseyler fiilen yönetimi ele geçirdiler. Ancak bu durum fazla uzun sürmedi. Sovyetler Birliği’nde iktidarı ele geçiren Stalinist bürokrasi, petrol şirketlerinin ve orta sınıfların temsilciliğini yapan Rıza isimi bir subayın şah olmasını destekledi.

Şah Rıza ilk iş olarak işçi hareketlerini ezdi, sonra da Türkiye’dekine benzer bir şekilde bir ulus devlet inşasına başladı. Rıza Şah, her şeyden önce İran’ın 2500 yıllık muhteşem geçmişini cilalayıp parlatmaya başladı. İran’ın şanlı ataları da Türklerin şanlı atalarına benzer bir şekilde devletler kurup devletler yıkmış, sonra tekrar kurup tekrar yıkmış, ama her defasında eskisinden daha görkemli devletler kurup, tekrar yıkmayı başarmışlardı. Türkiye’de Kemalistlerin çıkardığı ilk paraların üzerinde şanlı tarihe vurgu yapan bozkurt vb. figürleri bulunurken, İran paralarına da Perslerden kalma antik şehirlerin harabelerinin resimleri basılıyordu.

Türkiye’de halkın yüzlerce yıldır giydiği kıyafetler, “çağdaşlaşmanın önünde engel” oldukları gerekçesiyle çıkartılan bir yasayla yasaklandı. Yasağa uymayanlar idam edildi. Trabzon’un Of ilçesi topa tutuldu. Kadınların çarşaf giymesi yasaklandı. Askeri-sivil bürokrasiye mensup bir avuç insan dışında, bu sözde reformlar halkın genel nefretiyle karşılandı. İran’da da Rıza Şah batıya rüştünü ispat etmek için benzer reformları uygulamaya başladı. Türkiye’dekine benzer bir kılık kıyafet yasası çıkardı. Bu yasaya göre batılı olduğu iddia edilen giysiler dışında başka bir giysi giyenler ağır şekilde cezalandırılıyordu.

1934 yılında Türkiye’yi ziyaret eden ve gördüklerinden ilham alan Rıza Şah, 7 Ocak 1936’da yeni bir hamleyle çarşaf giyilmesini yasakladı ve bu günü “Kadınların Kurtuluş Günü” ilan etti. Ne var ki görünüşe göre kadınlar kurtulmak niyetinde olmadıkları için, ülke genelinde çarşaf yasağına karşı direnişler baş gösterdi. Yer yer ayaklanmalar çıktı, birçok kadın yıllar boyunca eve kapanmayı ve çarşafsız sokağa çıkmamayı tercih etti. Böylece “çağdaşlaştırılan” kadınlar pratik olarak ev hapsine mahkûm edildi.

Rıza Şah’ın 1941 yılında devrilerek yerini oğlu Şah Muhammed Rıza Pehlevi’ye devretmesiyle birlikte, başta çarşaf olmak üzere kılık kıyafet üzerindeki yasaklar gevşetildi ya da kaldırıldı.

Fotoğraf: Çarşafın yasaklanması nedeniyle yapılan tören.

ilginizi çekebilir

evil
Tanju Özcan ırkçılık saçmaya devam ediyor: “Ermeni baban”
imamoglu-3
İktidar partisinin toplumdan kopuşu hızlandı
GnMr-b9XgAAAA6n
Okullarda boykot, işyerlerinde grev