Yargıç Riehl de faşist bir örgütlenmenin üyesiydi. Tarihe “Schattendorf Duruşması” olarak geçen 14 Temmuz tarihli düzmece yargılama, Avusturya’da işçiler arasında büyük bir öfke dalgasına ve infiale neden oldu. Hemen ertesi gün Viyana Elektrik İdaresi’nde çalışan işçiler Viyana tramvay sisteminin elektriğini keserek, şehirdeki trafiği felç ettiler. Bu aslında bir işaretti. Binlerce işçi şehrin dört bir yanından merkeze doğru ilerlemeye başladılar. İşçiler polis karakollarına saldırdılar, faşist yayınlar yapan “Wiener Neuesten Nachrichten” gazetesini ateşe verdiler.
İşçiler parlamento binasının önünde güvenlik kordonu oluşturan polislere taş atmaya başlayınca, polisler kalabalığı adliye sarayına doğru çekilmeye zorladılar. İşçilerin öfkesi bu kez adliyeye yöneldi. Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin güvenlik örgütü işçileri engellemeye çalıştıysa da, işçiler adliye sarayını işgal etmişlerdi bile. Evrak dairesi derhal tahrip edildi, içinde işçilere karşı açılmış davaların bulunduğu dosyalar ateşe verildi. Bir süre sonra itfaiye olay yerine geldiyse de, işçiler yangının söndürülmesine engel oldular. Civardaki bütün yangın musluklarını açarak basıncın düşmesini ve hortumlara yeterli su gelmemesini sağladılar.
Şehrin emniyet müdürü ve ileride başbakan olacak olan Johann Schober, elindeki polis gücünün işçileri durdurmaya yetmeyeceğini öne sürerek ordunun müdahalesini talep etti. Ancak Savunma Bakanı Carl Vaugoin bu talebi reddetti. Bunun üzerine Schober elindeki polis kuvvetlerine askerlerin ağır silahlarını vererek işçilerin üzerine yürümelerini emretti.
Ancak işçilerin dağılmaya niyeti yoktu. Binlerce işçi polislerin üzerine yürümeye başlayınca silah sesleri duyuldu. Polis kuvvetleriyle işçiler arasında gün boyu yoğun çatışmalar yaşandı. Akşam olduğunda polis kayıtlarına göre 89 işçi ve 5 güvenlik görevlisi ölmüştü. Polislerin 120 kadarı ağır, 480 kadarı da hafif yaralıydı. İşçilerden de 548 yaralı vardı.
“Temmuz Olayları” olarak anılan bu işçi gösterisi, aslında Avusturya’da yaşanan siyasi ve toplumsal yarılmanın bir sonucuydu. Ağır ekonomik krizin etkisi altında giderek güçlenen faşistlere karşı direnişin ilk kıvılcımıydı. Nitekim 30’lu yıllarda faşistlerle işçiler arasında çok daha yoğun, bir iç savaş halini alan çatışmalar yaşanacak, ancak işçi sınıfının birleşik mücadelesini siyasi talepler temelinde örecek bir devrimci partinin yokluğu yüzünden faşistler Alman Nazileriyle birlikte iktidarı ele geçireceklerdi.