Osmanlı İmparatorluğu’nun saldırgan devletlerden biri olarak girdiği Birinci Dünya Savaşı, Osmanlıların ağır bir mağlubiyetiyle sonuçlanmıştı. Anadolu’nun çeşitli bölgeleri İttifak Devletleri tarafından işgal edilmişti. Ancak İtalya, Fransa ve İngiltere savaşı sürdürebilecek durumda değildi. Bu ülkelerin hepsi dünya savaşından yıpranmış bir şekilde çıkmıştı, kendi ülkelerinde işçiler de barış için büyük gösteriler düzenliyorlardı.
Fransa ile İtalya arasında Ankara Hükümeti ile ciddi bir tek çatışma bile yaşanmamıştı. Hatta İngiltere’nin çok fazla güçlendiğini düşünen ve Yunanistan’a verdiği destekten rahatsız olan İtalya kısa sürede işgal ettiği toprakları boşaltmış, geri çekilirken elindeki mühimmat ve malzemeyi Ankara Hükümeti’ne vermişti. Ankara’ya gitmek isteyen pek çok kişi İtalyan gemilerini kullanmıştı.
Fransa da aynı şekilde 1921 yılında Ankara Anlaşması’yla işgal ettiği topraklardan çekilmişi Ankara Hükümeti’nin bütün dikkatini Yunan ordusuna vermesinin önünü açmıştı. Ancak Yunanistan’da da büyük bir siyasi ve ekonomik kriz yaşanıyordu. Aslında barış yapması için seçilen hükümetin Küçük Asya macerası işçileri ve halkı canından bezdirmiş, yüksek enflasyon, işsizlik ve yoksulluk devasa barış gösterilerinin yapılmasına neden olmuştu. Bu baskılara dayanamayan Yunan Hükümeti 1922 ortalarından itibaren birliklerini geri çekmeye başlamış, Anadolu Hükümeti de bundan faydalanarak, Küçük Asya’nın binlerce yıllık Rum halkını da katletmek suretiyle İzmir’i ele geçirmişti.
Bunun üzerine İtilaf Devletleri ile Ankara Hükümeti arasında Mudanya Mütarekesi imzalandı. Aslında bu mütareke gerçekte sadece Ankara Hükümeti ile İngiltere arasında imzalanmıştı; Fransa ve İtalya temsilcileri zaten İngiltere’yi denetlemek maksadıyla görüşmelere katılmış, Yunan temsilcileri ise görüşmelere katılmayarak bir gemide beklemişlerdi.
14 maddelik Mudanya Mütarekesi’nin en önemli hükümleri şunlardı:
– Mütareke imzalandıktan üç gün sonra, 14/15 Ekim gecesi yürürlüğe girecekti.
– Ankara Hükümeti ile Yunan kuvvetleri arasındaki silahlı çatışma sona erecekti.
– Yunanlılar Doğu Trakya’yı 15 gün içerisinde boşaltacaklar ve bölge, İtilaf Devletleri aracılığıyla 30 gün içerisinde Ankara Hükümeti yönetimine devredilecekti.
– Barış antlaşması imzalanıncaya kadar Ankara Hükümeti ordusu Trakya’ya geçemeyecektir. Buna karşılık iç güvenlikle ilgili olarak sayısı 8000’i aşmayacak bir jandarma kuvveti gönderilebilecekti.
– Barış antlaşmasının imzalanmasına kadar Meriç’in batı sahili (yani Batı Trakya) ve Karaağaç İtilaf Devletleri’nin işgali altında kalacak, Ankara Hükümeti kuvvetleri Çanakkale Boğazı ve İzmit’te belirlenen çizgiyi geçemeyeceklerdi.
Bu mütareke ile savaş tümüyle sona ermiş ve Lozan Konferansı’nın önü açılmıştı. Mustafa Kemal Paşa da daha fazla güç kazanmış, – örneğin liberal İslamcılar ve Kürtlerle – yaptığı geçici ittifakları hızla bozmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra kontrolü tümüyle ele geçirecek, cumhuriyet adı altında tek parti ve tek adam diktatörlüğü kuracak, İttihat ve Terakki’nin “Anadolu’yu Türkleştirme” projesini tamamlayacaktı.