Hırsızlara, tecavüzcülere ve katillere dokunun

17.04.2016 - 12:22
Şeref Işıldak
Haberi paylaş

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyerek başlayım bu sefer yazıya: CHP, başkanlık konusunda AKP ile anlaşmıştır.

Çok geçmedi, daha bir yıl kadar öncesinde Demirtaş’ın “Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız” açıklaması sonrası “aklı başında” olduğu sanılan CHP’liler dahi “HDP, AKP ile başkanlık konusunda anlaştı. Özerklik karşılığında başkanlığa evet diyecekler” diye konuşuyordu. Hatırladınız değil mi? Bugün sarayın önünde diz çökmüş olan CHP’li saray soytarılarına soruyorum bunu. Hatırladınız mı? 

7 Haziran seçimlerinden bu yana yaşananlar gösterdi ki, rejimin bekaası adına AKP’nin ardında ip gibi sıraya dizilmiş olanlara karşı, barışı ve demokrasiyi savunan yegane güç HDP olmuştur. Bu sebeple de HDP, devletin bütün hışmını üzerine çekerek her türden saldırının muhatabı olmak zorunda kalmıştır. Diz çöktürülemeyen HDP’nin barış ısrarı karşısında devlet terörü sınırsız bir şekilde, (Cizre’de görüldüğü gibi) sivilleri de alenen hedef alarak göstere göstere yapılmıştır. Saray meczubunun sözcülüğünü yaptığı “yeni, yerli ve milli ergenekoncular”, bununla da yetinmeyerek sonunda HDP’li vekilleri katakulli yöntemlerle meclisten atarak-hapsederek kendi egemenliklerini perçinleyerek, tahkim etmeye karar vermiş durumdalar. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları sonrası Cemaatle yollarını ayırıp Ergenekon ile nikah tazeleyen AKP iktidarı hergeçen gün, ergenekon ekibinin siyaset yolunda daha güçlü ve istekli bir şekilde sürüklenmeye devam etmektedir. Belli başlı kilit noktalarda yeniden örgütlenerek, denetimlerini eski usul Gladyo yöntemleri ile perçinleyen bu ekibin AKP ile zerre kadar bir uyum sorunu olmadığı açıktır. Devletin Kemalizm temeli üzerinde yükselen tek ideolojisi “türk-islam sentezciliği” dönem dönem türkçülük, dönem dönem de islamcılığın ön plana çıktığı bir rejim ideolojisi olarak cumhuriyetin kuruluşundan bu yana zaten hep var olagelmiştir. Bugün yaşanan gelişmeler de istisnai bir durum değildir, bu “devlette-rejimde devamlılığın” bir göstergesidir. CHP’nin AKP ile dokulmazlıklar konusundaki ortak tavrı, rejimin bekaası konusunda CHP’nin kemikleşmiş bir devlet partisi olduğunu herkese yeniden göstermiştir. Bu nedenle aslında Ahmet Altan, Cengiz Çandar, Mehmet Altan, Hasan Cemal vb. gibi 1990’larda bir dönemler 2. Cumhuriyetçi diye anılan liberal kesimlerin, “acaba AKP mi orduya, ordu mu AKP’ye daha hakim” minvalinde sordukları ve/ya yanıt aramaya çalıştıkları ikilemli sorular anlamsızdır. Hele ki CHP’nin dokunulmazlıklar konusundaki şu son açıklamaları, HDP ile birlikte CHP’nin AKP’ye karşı güçlü bir muhalefetin parçası olabileceği ham hayaline sahip olan bu kesimler için umarım ders niteliğinde olmuştur. Kimse kendisini kandırmamalı hıyarı bol, yoğurdu az bir devlet partisi olarak CHP’den bir cacık olmaz. Esas CHP, başkanlık konusunda AKP ile anlaşmıştır. Bundan rahatsızlık duyan CHP’liler varsa eğer, onların da lafı eveleyip gevelemeksizin gidecekleri adres bellidir.

Bugün AKP eli ile devletin izlediği savaş politikası, siyasetin devlet terörü-şiddeti aracılığı ile sürdürülmesi demektir. Bu şiddet-savaş siyasetine karşı yürütülecek en güçlü silah ise ham hayallerden arındırılmış kitlesel bir barış mücadelesinin tabana yayılarak büyütülmesi olacaktır. Bugün dokunulmazlıkları kaldırılması gerekenler barışın sesi olan HDP’liler değil, hırsız-tecavüzcü ve katil olanlardır. Kürt halkının bütün şiddet, ölüm ve devlet terörüne karşı barış talebinin sesi olan HDP’nin parlamentodaki varlığı sanılandan daha da önemlidir. HDP’siz bir meclis, 30 seneyi aşkın bir süredir devam eden 40 binden fazla insanın ölümüne sebep olan bu savaşı daha da büyüyerek, geri dönülmez noktalara sürükleyebilme tehlikesine sahiptir. Bir de hatırlatmakta fayda var; ne PKK eski PKK ne de Kürtler eski Kürtler artık. Yaşadığımız dönem ne 80’ler ne de 90’lardaki gibidir. Türkiye uluslararası camiada izole olmuş, ayakları yere basmayan dış siyasetinin iflas ettiği, uluslararası ittifakları ile büyük sorunlar yaşadığı, algı-kurgu üzerine inşa ettiği bir “Alice Harikalar Diyarında” kitabını mumla aratacak kadar hayallerle süslü bir dönemi yaşamaktadır. Ve ayakları yere basmayan her siyaset gibi büyük hüsranlar onu da kapıda kucaklayacaktır.

S. Şeref Işıldak

Bültene kayıt ol