Brüksel katliamı ve bazı sorular

27.03.2016 - 13:37
Şeref Işıldak
Haberi paylaş

Brüksel'de salı günü Zaventem Havalimanı ve Maelbeek metro istasyonundaki intihar saldırılarında, saldırganlar hariç 31 kişi hayatını kaybetti ve yaklaşık 300 kişi yaralandı.

Belçika İçişleri Bakanı Jan Jambon, “Bir polisimiz çuvalladı” diyerek bütün sorumluluğu bir tek polisin ihmalkârlığı ile açıklamaya çalışsa da hakikat öyle değil. Brüksel Havalimanı'na yönelik bir saldırı planlandığı Ocak 2015'ten bu yana yetkililerce biliniyordu.

Yunanistan televizyonu Skai'de yayınlanan bir haberde, Yunanistan polisinin, Paris saldırılarının koordinatörü olarak bilinen ve daha sonra Paris'in Saint-Denis semtinde öldürülen Abdelhamid Abaaoud'un Atina'da kiraladığı iki ev olduğu, bu evlerde yapılan aramalarda Brüksel'deki Zaventem Havalimanı'nın ayrıntılı planlarının bulunduğu ve bu bilgilerin Yunanistan makamlarınca Belçikalı yetkililerle paylaşıldığı açıklandı. Haberde ayrıca, Abaaoud ile bağlantılı 33 yaşındaki bir zanlının da Belçikalılara teslim edildiği belirtiliyor.* Yani içişleri bakanının sözü ile belirtirsek, aslında çuvallayan bir tek polis değil, komple olarak hükümet-devlet görevlileridir. 

Dün, Belçika parlamentosunda Brüksel saldırılarında ihmâlin araştırılması amacıyla kurulan komisyonda İçişleri Bakanı Jan Jambon, Adalet Bakanı Koen Gees ve Dışişleri Bakanı Didier Reynders, milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Adalet Bakanı Geens, Bakraoui'nin terör bağlantısını Aralık 2015'te tespit ettiklerini belirterek, "Kardeşinin (Halid El Bakraoui) Paris saldırılarıyla bağını ortaya koyan delillere ulaşmıştık. Bunlar bizi İbrahim El Bakraoui götürebilirdi" diyerek özeleştiride bulundu. 

Dışişleri Bakanı Didier Reynders ise konuşmasında Türk basınında belirtildiği gibi Ankara’daki büyükelçiliklerine İbrahim El Bakraoui’nin iki defa değil bir defa tutuklanıp gönderildiğine ilişkin bilgi verildiğini söyledi. 

Havuz medyasından Milliyet gazetesinde, konuya dair haberin çarpıtılarak verildiğini görünce başta kısa yazmayı düşündüğüm bu yazıyı ayrıntılandırmaya karar verdim.

Milliyet, Reuters ve AA'ya dayandırarak verdiğini belirttiği haberinde şu ifadelere yer veriyor:

“...Olayın ardından istifasını sunan ancak Belçika Başbakanı tarafından istifası reddedilen Jambon, Türkiye'de elçilikte görevli Belçikalı irtibat görevlisinin Türkiye’nin uyarısına gerekli yanıtı vermediğini söyledi. Hollanda polisine ‘yakala’ talimatı gelmedi. İbrahim El Bakraoui, Türkiye’de 11 Haziran’da yakalandı, ilk kez temmuz ayında sınır dışı edilerek Amsterdam’a gönderildi. Türk yetkililer, Belçika elçiliğine şahsın 14 Temmuz’da Amsterdam’a uçakla gönderildiğini bildirdi. Fakat Hollanda polisi havaalanında şahsı yakalamadı çünkü Belçika’dan gerekli bilgi gelmedi.Türkiye, Belçika ve Hollandalı yetkilileri şüphelinin Suriye’ye giderek eğitim almayı düşündüğü konusunda uyardı.”**

Komisyondaki tüm görüşme VTM televizyonunda canlı olarak yayınlandı ve Jambon, vekillerin sorularını yanıtlarken yukarıda Milliyet gazetesinden alıntıladığım haberden daha farklı şeyler anlattı. Acaba kaçırdığım, kulak vermediğim bir şey var mı diye konuya dair referans verilen Reuters ajansının haberine de göz attım.

Reuters’taki haberde; Hollanda Güvenlik ve Adalet Bakanı Ard van der Steur’ün Perşembe günü yaptığı basın açıklamasına yer verilmiş. Ne demiş Steur?

“Bakraoui, (veri bankasında) hiçbir yerde kayıtlı değil ve Türkiyeli yetkililer onun neden sınırdışı edildiğine dair bir bilgi vermedi bize. Türkiye normal prosedürü izlemedi ve (...) bize Bakraoui’nin Hollanda’ya sınırdışı edildiğini söylediler.”*** demiş. (Belçika’dan bahsetmiyor, sınırdışını yapan Türkiye’den bahsediyor) Steur; parlamentoya yazılı olarak verdiği yanıtta ise Bakraoui’nin Türk yetkililere Hollanda’ya gönderilmek istediğini ve 14 Temmuz'da Amsterdam’a ulaştığını doğruluyor.**** Ancak Türkiye’nin gönderdiği “çok acil” ibareli bilgi notunda neden sınırdışı edildiğine ilişkin bir bilgi olmadığını belirtiyor.

Yine Milliyet'te “Belçika ise şahsın daha önce silahlı soygundan sabıkası olduğunu fakat militan olabileceğine dair işaret göremediklerini söyleyerek Türkiye’den daha fazla bilgi istedi. Jambon, bu aşamada elçilikte görevli memurun Brüksel’i olaydan 6 gün sonra yani 20 Temmuz’da haberdar ettiğini, Türkiye’den gelen ayrıntılı bilgiyi ise 6 ay sonra, 11 Ocak’ta Belçika'ya ilettiğini anlattı”** deniliyor.

Şimdi kısaca aşağıda aktardığım parlamentoda İçişleri Bakanı Jan Jambon’un verdiği kronolojik bilgilere bir göz atalım:

11 Haziran 2015: İbrahim El Bakraoui Türkiye-Suriye sınırında bir köyde yakalanıp tutuklanıyor.

26 Haziran 2015: Türkiye'deki irtibat subayı, yani Belçika polisi, tutuklamaya ilişkin olarak Türk yetkililer tarafından bilgilendiriyor.

29 Haziran 2015: İrtibat subayı aldığı bilgiyi Belçika emniyetindeki adli polis içerisindeki ağır kriminal suçlarla mücadele eden (terörle mücadele de dahil) birime (DJSOC) iletiyor. İrtibat subayına cevaben, El Bakraoui'nin adli sabıka kaydı olduğu ve daha önce 10 yıl hüküm giydiği, şartlı salıverildiği söyleniyor ve El Bakraoui'nin neden dolayı tutuklandığına ilişkin bilgi isteniyor.

14 Temmuz 2015: Türkiye, saat 10:14'de Belçika Büyükelçiliği'ne, El Bakraoui'nin aynı gün saat 10:40'da Hollanda'ya gönderildiği bilgisi veriliyor. Aynı gün saat 14:30'da Belçika Büyükelçiliği’ne bir fax geliyor. Saat 16:30'da elçilik bu bilgiyi irtibat subayına iletiyor.

15 Temmuz 2015: Türk yetkililer, irtibat subayına El Bakraoui'nin terör nedeni ile tutuklandığını bildiriyor, irtibat subayı bunun üzerine yazılı olarak daha fazla bilgi verilmesini talep ediyor. Saat 10:38'de irtibat subayının asistanı El Bakraoui'nin Suriye sınırında bir köyde tutuklandığını Belçika Büyükelçiliği'ne bildiriyor. Saat 10:50'de Belçika ve Hollanda irtibat subayları iletişime geçiyor; ancak zaten El Bakraoui bir gün önce Türkiye'den ayrılmış bulunuyor.

20 Temmuz 2015: 29 Haziran ve 20 Temmuz tarihleri arasında irtibat subayı ve terörle mücadele birimi DJSOC arasında herhangi bir iletişim kurulmuyor. İrtibat subayı 20 Temmuz’da DJSOC'ye El Bakraoui'nin terör nedeni ile tutuklandığını ve 14 Temmuz'da da Hollanda'ya gönderildiğini belirtiyor ve Türkiye'den tutuklama ile ilgili olarak daha fazla bilgi beklediğini söylüyor. Ve hemen ardından e-mail yolu ile yazılı olarak da Türk yetkililerden yeniden bilgi istiyor. (Çünkü 15 Temmuz'da Türk yetkililer, daha fazla bilgi alabilmek için irtibat subayının yazılı olarak başvuruda bulunması gerektiğini söylemiş.)

28 Temmuz'da, 10 Kasım'da 8 Aralık'ta ve 14 Şubat tarihlerinde irtibat subayı ve Türk yetkililer bir araya gelerek toplantı düzenliyor. Ama El Bakraoui hakkında daha fazla herhangi bir bilgi paylaşılmıyor.

11 Ocak 2016: El Bakraoui'nin Türkiye'den gönderilmesinden altı ay sonra irtibat subayı yazılı olarak yaptığı başvuruya yanıt alıyor. Cevapta; El Bakraoui'nin çatışma bölgesinden (Suriye'den) bir şüpheli zanlı olduğu ifade ediliyor.

22 Mart 2016: El Bakraoui, kendisini Zaventem Havaalanı'nda patlatıyor.*****

Yani altı ay sonra bilgi verilmesinin ana sebebi, Türk yetkililerin yazılı olarak ayrıntılı yanıtı altı ay sonra vermiş olmalarıdır. Ayrıca, El Bakraoui'nin terör nedeni ile tutuklanmasına ilişkin ilk bilgi, irtibat subayının 29 Haziran’daki ilk sorusundan tam iki hafta sonra, 15 Temmuz’da, El Bakraoui'nin 14 Temmuz'da Amsterdam’a gönderilmesinden bir gün sonra veriliyor. Yani kuş kafesten uçtuktan sonra.

İrtibat subayının ihmalkârlığı hakkında konuşulacaksa (ki İçişleri Bakanlığı, hakkında soruşturma süreci başlattı) bu, 29 Haziran ve 20 Temmuz tarihleri arasında irtibat subayının Belçika emniyetindeki ağır kriminal suçlarla ilgili birimiyle (DJSOC ile) bir iletişime geçmemiş olmasıdır. Belki de "Ya zaten bu hükümet akademisyenine, insan hakları savunucusuna, sendikalistine, STÖ temsilcilerine, gazetecisine kadar, her önüne gelene 'terörist' diyor" diye savsakladı, belki de tatildeydi bilmiyoruz. Ancak bu bilgiyi 15 Temmuz’da ilk duyduğunda Belçika ve/ya Hollanda’ya iletmiş olsa da bir gün önce gönderilen El Bakraoui’nin Amsterdam havaalanında yakalanma şansı zaten yoktu. Bununla beraber Belçika emniyeti 20 Temmuz itibari ile El Bakraoui’nin terör nedeni ile sınırdışı edildiği ön bilgisine sahipken, Türk yetkililerle irtibat subayının 3-4 kez toplantı düzenlenmesine rağmen yazılı yanıt ancak 11 Ocak 2015 tarihinde geliyor. Yani 13 Ocak’ta düzenlenen Paris saldırılarından iki gün önce.

Paris’teki saldırganlar arasında İbrahim El Bakraoui’nin abisi Halid El Bakraoui ve Brüksel saldırılarından 3 gün önce 18 Mart 2016'da yaralı yakalanan Paris saldırısının zanlılarından Salah Abdelselam’ın abisi İbrahim Abdelselam da bulunuyordu. Yani bu kişilerin terör bağlantıları Aralık 2015’den bu yana iyi biliniyordu. Salah Abdelselam 3 ay boyunca, kaçtığı yerden 400 metre ilerde bir yan sokaktaki bir adreste saklandı. Mechelen karakoluna gelen bir ihbar saklandığı adrese ilişkindi ancak polis bu ihbarı değerlendirmeyerek hata yaptıklarını açıkladı. Bitmedi, dahası da var.

Brüksel saldırıları sonrası Schaarbeek'teki eve yapılan baskınlarda birçok belgenin yanısıra video kayıtlarının da bulunduğu açıklandı. Açıklanan bilgilere göre Bakraoui kardeşler, Belçika’nın nükleer araştırma programının başındaki direkörün evinin önüne gizli kameralar yerleştirmiş. Operasyonda ele geçirilen 10 saatten uzun görüntü kayıtlarına bakılırsa, direktörün her adımı takip edilmiş. Paris saldırıları sonrasında olduğu gibi Brüksel saldırısı sonrası da Tihange nükleer santralinin net bir açıklama yapılmaksızın boşaltılması dikkat çekmişti. Öte yandan bu sabah Belçika basınında çıkan sonradan değişikliğe uğrayan bir haber de oldukça dikkat çekiciydi. 

Gazetelerde salı günü gerçekleşen saldırılardan sadece iki gün sonra, Belçika Ulusal Radyoaktif Elementler Tesisi'nde güvenlik görevlisi olan bir kişinin evinde ölü bulunduğu yazıyordu. Haberlerde, Charleroi kenti yakınlarındaki Froidchapelle kasabasındaki evinin banyosunda köpeği ile birlikte ölü bulunan güvenlik görevlisinin güvenlik kartının da çalındığı yazıyordu. Çalıştığı tesiste kritik ve hassas bölgelere girmesini sağlayan güvenlik kartının, güvenlik merkezince de-aktive edildiği bir diğer haberdi.  Charleroi savcısı ölen güvenlik görevlisinin kartının çalınmadığını, cinayetin motifinin ne olduğu konusunda konuşmak için henüz erken olduğunu belirtti. Emniyet yetkilileri de davanın gidişatını etkilememek adına konuşmayacaklarıını söyledi. 

Velhasıl, yazı giderek polisiye-gerilim romanlarına dönüşmeden bitirelim. 

Ve bitirirken de bir kaç soru soralım.

İlk olarak; madem sen Belçika kimlikli bir terör zanlısını-şüphelisi birisini yakaladın, bu kişiyi iade edeceğin yer Belçika mı olmalıdır? Yoksa, terör şüphelisi-zanlısının talebi doğrultusunda Hollanda gibi başka bir ülke mi olur?

İkincisi; madem ki (terör zanlısının talebi doğrultusunda) bu kişiyi Belçika’ya değil de Hollanda’ya “çok acil ibaresi” ile göndererek sınır dışı ediyorsun, konuya ilişkin “açık ve net bilgi” yani sınırdışı edilme gerekçesi, neden zanlı gönderildikten bir gün sonra yetkililere bildiriliyor?

Üçüncüsü; madem bir terör zanlısı-şüphelisi söz konusu, neden yazılı ve ayrıntılı açıklama 6 ay bekledikten sonra Belçikalı makamlara gönderiliyor?

Benim burada gördüğüm, Belçikalı yetkililerin ne kadar beceriksiz olduğu değil. Onu zaten biliyoruz. Ocak 2015'ten bu yana Brüksel havaalanına saldırı yapılacağını bilip engelleyemeyen, havalimanına saldırı sonrası bir saat boyunca kriz masasında “acaba metroyu kapatsak mı kapatmasak mı?” diye gevezelik ederek, havaalanı saldırısından 1 saat 20 dakika sonra yapılan metro saldırısını izleyen adamlardan bahsetmeye gerek yok. (Ki bu iktidarın beceriksizliği Belçika kraliçesi Mathilde'nin twitter hesabındaki bir paylaşımla ironik olarak eleştirmişti.******

Benim bu uzun yazıda anlattıklarımdan, esasen gördüğüm ve kapatırken söylemek istediğim şey klasik AKP geleneğine ilişkin olacak.

AKP hükümetinin bütün bu süreç boyunca yapmış olduğu şey tam anlamı ile bir manipülasyon, toplumsal mühendiscilik oyunudur. Alışkanlık haline getirdikleri; gerçekleri deforme ederek, çarpıtarak zeytinyağı gibi su üstüne çıkmak ve amorf bir açıklama ile hakikati ters yüz etmektir. Tıpkı insanlık tarihinin bizlere bırakmış olduğu tarihi ve arkeolojik miraslara “restorasyon” adı altında yaptıkları katliamlar gibi.*******

S. Şeref Işıldak

26 Mart 2016

http://www.demorgen.be/buitenland/-griekse-politie-ontdekte-vorig-jaar-al-plannen-voor-aanslag-brussels-airport-bf427d99/MFVdM/

** http://www.milliyet.com.tr/belcika-icisleri-bakani-bir/dunya/detay/2216063/default.htm

*** http://www.reuters.com/article/us-belgium-blast-turkey-dutch-idUSKCN0WQ28B

**** https://twitter.com/Med_Selahattin/status/713718652672086021

***** http://deredactie.be/cm/vrtnieuws/politiek/1.2611838

****** https://twitter.com/Koningin_BE/status/710883083902455812

******* http://onedio.com/haber/-restorasyon-konusunda-adeta-bir-dunya-markasi-oldugumuzun-ispati-15-mimari-facia-544863

Bültene kayıt ol