Suriye'ye savaşa, Rojava'yı işgale hayır

01.07.2015 - 09:15
Şeref Işıldak
Haberi paylaş

Son MGK toplantısının ardından gündeme Suriye'ye yönelik bir savaş ve adına “güvenli koridor” denilen bölgenin, yani Rojava'nın işgal planı geldi.

Bedeli ne olursa olsun Suriye'nin kuzeyinde yeni bir oluşuma izin veremeyeceğiz” diyen Tayyip Erdoğan, bu savaş tamtamını çalan “baş reyis”tir. Zamanında benzer tamtamları Güney Kürdistan için 1990'ların başında Özal çalmıştı.

Bedeli ne olursa olsun Irak'ın kuzeyinde bir Kürt oluşumuna göz yumamayacaklarını söylüyordu. Ve “1 koyup 3 alacağız, çok iyi olacak” diyerek Güney Kürdistan'ı işgal etme, Musul ve Kerkük'ü Misak-ı Milli sınırlarına katma hayallerine kaptırmıştı kendisini. Daha tohumu bile atılamadan bazı aracılar ile Kürt Özgürlük Hareketi lideri sayın Öcalan ile ateşkes ve savaşı sonlandırma görüşmelerinin arkasında da aslında bu heves ve hayal vardı kısmen. Sonrasında da fazla yaşayamadan, şaibeli bir şekilde öldü. Ve sırma saçlı, badem gözlü oluverdi.

1991'deki 1. Körfez Savaşı'ndan, öldüğü 1993 yılına kadar geçen 3 sene içerisinde bir değil üç koydu ve üçün kaçını aldığını hepimiz biliyoruz. Daha fazla söz söylemeye gerek yok sanırım, şimdi benzer bir sonuca namzet, heveskâr olan kişi Erdoğan gözüküyor.

Benzer bir şekilde, kendisinin “bölgesel bir emperyal güç” olduğu hezeyanına kapılan Erdoğan ve şürekası da iyi biliyor ki, bölgede başta ABD'nin ve NATO'nun onayı ve desteği olmaksızın böyle bir deliliğe kalkışamayacaklardır. Ayrıca, herkesin de malumu ki, bir zamanlar bağıra bağıra “'Ben BOP'un eş başkanıyım' diyen zat artık DAIŞ'in eş başkanı olarak anılıyor, en azından dünya genelinde genişçe bir kesim tarafından artık böyle gözüküyor.

"İsyan nelere kadirmiş" demekten alamıyor insan kendisini. Gezi İsyanı ile başlayan direniş dalgası, dünya liderliği hayallerinden nerelere getirdi Erdoğan'ı...

Aradan geçen bir senenin ardından, bugün çok daha net bir şekilde görülüyor ki, AKP'nin 13 yıllık iktidarına ve Erdoğan'ın saltanat hayallerine son veren esas ana “kırılma”, Kobanê siyaseti oldu.

“Düştü düşüyor” denilerek adeta keyf ile söylenen o sözlere Kürtlerin yanıtı sert oldu, AKP Kürdistan'da ağır darbe aldı. Kobanê Direnişi ve 6-8 Ekim serhıldanları ile de görüldü ki, Rojava ve barış süreci birbirinden kopmaz bir şekilde birbirine göbekten bağlı olduğunu gösterdi.

2003 yılında George W. Bush yönetimindeki ABD ve koalisyon güçlerinin Irak savaşına karşı tüm dünya çapında milyonlarca insanın katıldığı devasa savaş karşıtı gösteriler yaşanmıştı.

Ben şahsen o savaş karşıtı gösterilerden sonra, o çapta dünya genelinde yaygın bir gösteriler zincirini geçen sene Kobanê Direnişi için Kasım ayındaki Dünya Kobanê İle Dayanışma Günü'nde gördüm.

Kobanê direnişinin başlangıcından bu yana, bizler biliyoruz ki “fiilen” ABD ve koalisyon güçleri Erdoğan ve ekibinin dillendirdiği “güvenli koridor”u PYD öncülüğündeki YPG ve ÖSO güçlerine sunduğu destekle kuruyor zaten.

Bu arada hatırlatmakta da fayda var, durdurulan MİT TIR'ları nedeni ile süren ve Youtube üzerinden yayınlanan başsavcıların savunmaları ve iddianameler ile, 2000 TIR askeri mühimmatın gittiği de resmi olarak kayıtlara geçmiş ve kabul edilmiş oldu. Savcılardan birisi ifadesinde “Ya bize bıraksalardı, usulüne uygun bir şekilde dosyaları kapatırdık ama vatan hainliği ile suçlanıyoruz” diyor. Korkan insan sürekli hata yapar, Erdoğan'ın bu TIR'lar konusunda yaptıkları da sürekli bir “hatalar silsilesinden” ibarettir.*

Tel Abyad'ın DAIŞ'ten temizlenmesine karşı “Maalesef bölgeye PYD teröristleri yerleşiyor” diye hayıflanan Erdoğan ve şürekası, hiç bu kadar aleni bir şekilde DAIŞ-severliğini dışa vurmamıştı. Şimdi akılları sıra El-Kaide ve DAIŞ'e karşı müdahaleymiş imajı yaratarak Rojava'yı nasıl işgal edeceklerini konuşuyorlar. MGK zirvesinde neler konuşulduğunu merak etmiyorum, adım gibi de biliyorum ki, Mart 2014'de Youtube a düşen kayıtlardakine benzer konuşmlar yapıldı.

Acaba hangi türden bir algı yaratalım ki, arkamıza dünya genelini alıp Suriye'ye savaş açalım, 8 değil 80 roket attırıp daha sonra tanklarımızı hattın altına sürelim, 2000 TIR dolusu silah ve mühimmat gönderdikleri gruplara karşı savaş açıyormuş algısı yaratma gevezelikleri vs. konuşulmuştur.*

Ama artık çok geç, bu kafa ile giderlerse, şu saaten sonra başta Kürtler olmak üzere tüm dünyayı, alsalar alsalar ancak karşılarına alabilirler.

Savaşa ve işgale karşı sesimizin yükselmesi, bu tür savaş planlarına karşı kitlesel bir şekilde tepki gösterilmesi, kalıcı bir barışın ve barış sürecinin devamının sağlanabilmesi için savaş karşıtlarının bir araya gelmesi elzem ve acil görevlerin başında gelmektedir.

Diyelim ki böyle bir deliliği yaptılar, neler olur hiç tahayyül edebiliyor musunuz?

Ben düşünmek bile istemiyorum.

Ya siz?

Selahattin Şeref Işıldak

https://www.youtube.com/user/GMVAS/videos

Bültene kayıt ol