1 Aralık 1928: Türkiye'de insanlar bir gecede okumaz-yazmaz oldular

01.12.2016 - 07:26
Haberi paylaş

Türkiye'de halkın yüz yıllardan bu yana kullandığı Arap alfabesi, "kargacık burgacık" olduğu ve Türkçe yazım kurallarına uymadığı gerekçesiyle kaldırıldı ve yerine Latin alfabesi kabul edildi. Devrim olarak adlandırılan bu uygulama, hem batılı devletlere modern bir görünüm sergilemek hem de halkın geçmişiyle olan bağlarını bir hamlede koparıp atmak amacını güdüyordu.

Arap harflerinin Türkçenin yapısına uygun olmadığı düşüncesi, 1860'lı yıllardan, yani kapitalizmin Osmanlı İmparatorluğu'na giderek daha fazla girmesinden ve batılı devletlerle olan kapitalist ilişkilerin güçlenmesinden sonra ortaya çıkmaya başlamıştı.

O dönemlerde Feth Ali Ahundzade, Münif Paşa gibi isimler Arap alfabesinin Latin alfabesine benzer şekilde ayrık yazılmasını öngören birtakım düzenleme önerileri getirmişlerdi. Şemsettin Sami Bey tarafından geliştirilen Latin ve Yunan temelli Arnavut alfabesi ilgi görmüş; Arnavutların 1908'de tümüyle Latin alfabesine geçmelerinden sonra İstanbul'da da yeni bir alfabe faaliyetleri hızlanmıştı.

Enver Paşa bu konuda çalışmalarda bulunmuş; Enveriyye ismiyle hazırlattığı ve ayrık harf esasına dayanan yeni bir alfabenin orduda kullanılmasını bir süre zorunlu kılmış; ancak bu yazıyla verilen emirlerin anlaşılamaması ve çeşitli felaketlere sebep olması yüzünden kullanımından vazgeçilmişti.

1923 yılında batılı kapitalist devletlerle anlaşarak cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal ve ekibi, batılı devletlerin güvenini tam olarak kazanabilmek için "modernleşme" adı altında radikal bir karar atarak Latin alfabesini kabul ettiler ve süratle uygulamaya koydular.

Mustafa Kemal, Ağustos 1928'de Latin esasına dayanan yeni alfabenin hazırlanması emrini verdi. Kendisine geçiş dönemi için 5 ila 15 yıllık bir süreyi tavsiye edenlere, "3-5 ayda olur ya da hiç olmaz" karşılığını verdi. 1 Kasım 1928'de Harf Kanunu kabul edildi. Kanunun 4. Maddesi, kanunun yayın tarihinden iki hafta sonra başlamak üzere eski yazıyla her türlü gazete ve mecmua yayınını yasaklıyordu. 5. Madde, ertesi yıl itibarıyla eski yazıyla kitap basılmasını suç haline getiriyordu. 9 Madde ise en radikal olanıydı; bütün okulların Türkçe eğitiminde Latin harflerinin kullanılmasını zorunlu kılıyor, derslerde eski harfli kitap kullanılmasını yasaklıyordu.

1 Aralık 1928'de Latin harflerinin kullanımı zorunluluğu başladı. Bu zorunluluk Türkiye'de deprem etkisi yarattı; çünkü Latin alfabesini bilen bir avuç seçkin aydın hariç herkes bir anda okuyamaz ve yazamaz durumuna düşmüştü. Bunun üzerine Kemalistler hızlı bir okuma yazma seferberliği başlattılar ve 16-45 yaş arası bütün vatandaşların okuma yazma kurslarına katılmasını zorunlu kıldılar. Elbette bu sadece göstermelik bir düzenlemeydi; ülkenin genelinde ders verebilecek sayıda öğretmen mevcut değildi; açılan sözde geçici kurslar sadece lafta kalmıştı.

Latin harflerinin kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, Türkiye yayıncılığı ağır bir darbe almıştı. Gayet yüksek tiraja sahip olan gazete ve dergiler bir anda satamamaya başlamış ve maddi sıkıntıya düşmüşlerdi. Kemalistler bu durumu değerlendirerek muhalif basını susturmak için yayıncılık koşullarını daha da ağırlaştırmış, böylece devletin resmi yayın organları dışında her türlü yayını fiilen ortadan kaldırmışlardı.

Eski yazının her türlü kullanımı şiddetle yasaklanmış ve bu emre uymayı reddeden insanlar ağır cezalara çarptırılmışlardı. Daha da önemlisi, eski yazıyla yazılmış olan orijinal Osmanlıca metinlere uylaşmak neredeyse imkânsız olmuş, Kemalistler eski yazıyla yazıldıkları ve işe yaramaz oldukları gerekçesiyle paha biçilmez Osmanlı arşivlerini hurda kâğıt olarak Bulgaristan'a satmışlardı. Bunu yaparken aslında temsilcisi oldukları İttihatçılık geleneğinin işlediği başta soykırım olmak müzere çeşitli suçların belgelerini ortadan kaldırmayı amaçlıyorlardı.

Arap alfabesiyle Kuran basımı ve okunması da yasak kapsamında olduğu için Kemalistler köy köy dolaşarak Arapça Kuran okuyanları tutuklamış ve ağır cezalara çarptırmış, böylece potansiyel muhalif olabilecek bu kişileri de kılıfına uydurarak kendileri için etkisiz hale getirmişlerdi.

Halen Arap alfabesiyle yazılmış Osmanlı arşivlerinin büyük kısmı araştırmacıların kullanımına kapalı. Ancak çok az sayıda özenle seçilmiş, İttihatçıları ve Kemalistleri vatan kurtaran kahraman gibi göstermeye çalışan belgeler Latin harflerine aktarılarak araştırmacılara açılmıştır. Ancak Ermeni soykırımı gerçeğini ortaya koyan Osmanlı belgeleri, yazışmaları, Emval-İ Metruka İdaresi kayıtları, Osmanlı tapu kayıtları halen yeni yazıya aktarılmamıştır ve araştırmacılara tümüyle kapalıdır. Kemalistler bu sayede temsil ettikleri geleneğin suçlarının üzerini örtmeyi kısmen de olsa hâlâ başarmaktadırlar. Harf devrimi denilen hadisenin özünde de bu amaç yatmaktadır.

Bültene kayıt ol