Trump - Kim zirvesi: Orta yolu buldular

14.06.2018 - 13:14
Mühdan Sağlam
Haberi paylaş

Aylardır hazırlığı yapılan ve bir haftadır küresel gündemin üst sırasında yer alan ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un nihayet bir araya geldi. Tarihi görüşme 12 Haziran’da Singapur’da Türkiye saatiyle sabaha karşı dörtte gerçekleşti. Uluslararası yayın yapan ünlü televizyonlar, haber ajansları, gazeteler hem kendi mecralarında hem de sosyal medyadan adım adım gelişmeleri aktardı. Medya öyle yoğun ilgi gösterdi ve öyle kalabalıktı ki, Trump zirve sonrası yaptığı basın toplantısında basın mensuplarına teşekkür etme ihtiyacı hissetti. İki liderin birer kilometre arayla kaldıkları otellerden koruma ve araç konvoyuyla zirvenin yapılacağı mekana gidişleriyle hareketlenme başladı. Kore liderinin zirvenin yapılacağa mekana ulaşmasının ardından, zirvenin başlamasına bir dakika kala Trump da kapıda belirdi. Trump’ın alana erken gelmesine karşın toplantıya manidar biçimde geç kalışı stratejik üstünlükten ziyade “kesin tweet atıyordu, saate bakmadı” şeklinde yorumlandı. Zirvenin gündemine ve konuşulanlara bakalım.

Egemen eşitliğine saygılı düzenleme ve yapma çiçek

Liderlerin mekana girmesinin ardı sıra tokalaşma ve küçük bir sohbet gerçekleşti. Kim, İngilizcesi çok iyi olmadığı ve ilk defa böylesi büyük bir zirveye katıldığı için daha gergin görünüyordu. Liderlerin arkasındaki ülke bayrakları muntazam yerleştirilmiş, sayıları eşit tutulmuştu. Kim ve Trump’ın birebir görüşmesi için hazırlanan oturma düzeninde de ortada küçük masa ve birer sandalye vardı. Burada da eşitliğe dikkat edilmişti. Ancak Singapur Başbakanı Lee’nin, “20 milyon dolarlık harcama yaptık” vurguna rağmen masadaki yapma çiçek tepki çekti, en azından benim tepkimi çekti (ayrıca güvenlik açısından çiçeklerin kullanılmadığı biliniyor).

Değinilen atmosferde başlayan ve 38 dakika süren baş başa görüşmeden heyetler arası toplantıya geçildi. Heyetlerin görüşmesi Trump ve Kim’in dört maddelik bir beyanı basın önünde imzalamasıyla noktalandı. Metne kısaca bakacak olursak:

• ABD ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC), iki ülke halklarının barış ve refah yönündeki istekleri göz önüne alınarak yeni bir ilişki kuracaktır.

• ABD ve KDHC, Kore Yarımadası’nda kalıcı ve istikrarlı bir barış rejiminin inşa edilmesi için ortak çaba gösterecektir.

• 27 Nisan 2018 tarihli Panmunjom Deklarasyonu uyarınca KDHC, Kore Yarımadası’nın nükleer silahlardan tamamen arındırılması yönünde çalışmayı taahhüt eder.

• ABD ve KDHC, halihazırda kimliği tespit edilenlerin ülkelerine derhal geri gönderilmesi de dahil olmak üzere, savaş esirleri ve kayıplardan geriye kalanları kurtarmayı taahhüt eder.

Trump’ın yaptığı basın toplantısı ve içerikten hareketle metnin bir niyet beyanı olduğun ve başlangıç açısından önem taşıdığı söylenebilir.

Temkinli diplomasi

Zirveye doğru en akılda kalan başlık iki devletin ilişki davranış dilemmasına düşmesiydi. ABD Kuzey Kore’ye önce “o eli indir” dercesine “tavrını değiştir, ilişkiler değişir” derken Kuzey Kore “ilişkilerini değiştir, tavır değişir” demekteydi. Yani, ABD önce füze bölgelerinin imhasını talep ediyordu. Kuzey Kore ise Güney ile yaptıkları tatbikatların durdurulmasını. Metin incelendiğinde Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılması için sürecin başladığı, hatta Kim’in füze denemeleri yaptığı bölgeyi imha ettiği ifade edildi. Bir anlamda Kim, Kore Yarımadası’nın nükleer silahlardan tamamen arındırılmasına bağlılığını yeniden ifade etmiş oldu. Trump’ın “ilişkilerimizde yeni bir dönemin kapısı aralandı” cümlesi de ABD’nin ilişkiler konusunda istekli olduğunu gösteriyordu.

Metinde yer almayan önemli konu ise şuydu: ABD’nin tam istikrarlı ve teyit edilebilir, geri dönüşü olmayacak nükleer silahsızlanma talebi. Bu Kuzey Kore delegasyonun ve Kim’in istediğini almaya dönük iyi bir performans ortaya koyduğunu gösteriyor. Dahası ABD’nin temkinli giderek hem Kim hem de Xi ve Putin ile gerilim yaşamak istemediği de anlaşılıyor.

“Tatbikatlarımızı durdurabilir, askerlerimizi çekebiliriz”

Zirvede dikkat çeken bir diğer unsur ABD’nin Kuzey Kore’ye güvenlik garantisi sözü vermesi. Peki bu ne demek? Kuzey Kore’nin güvenliğine tehdit olarak gördüğü en hayati faktör, Güney Kore’de 32 bin ve Japonya’da sayıları 45 bin bulan Amerikan askeri. Ayrıca, ABD’nin askeri üs ve askeri tatbikatlar da Pyongyang tarafından tehdit olarak görülüyor. Üstelik benzer bir algı Çin ve Rusya’da da var. İşte bu konu Trump’ın basın açıklamasında gündeme geldi.

ABD Başkanı, “savaş oyunlarını, tatbikatları durdurmak istiyoruz” dedikten sonra gerekçelerini açıkladı. Savaş oyunlarının yüksek maliyeti, ABD’nin savaşa değil barışa ve ticarete yatırım yapmak istediği ve bölgenin barış ihtiyacı temel gerekler olarak sıralandı.

Askeri birlikler konusundaysa ABD’li ailelerin çocuklarının geri dönmesi için talepte bulunduğu ve uygun bir zamanda asker çekebilecekleri ifade edildi. Dikkat çekici olan Trump’ın bu konuşmada askeri tatbikatların provokatif bir nitelik taşıdığını ve Kuzey Kore’nin bunu füze denemeleriyle gidermeye çalıştığını ifade etmesiydi. Nitekim Trump’ın bu sözleri ABD medyasından, özellikle CNN’den büyük eleştiri aldı. Medyanın tepkisi bir yana bu çıkış, Kim ve heyetinin derdini ve tehdit algısını ikna edici bir şekilde ifade ettiğini gösteriyor.

Medyanın şüpheciliği

ABD medyası, zirvede ve Trump’ın basın açıklamasında aşırı şüpheci bir yaklaşım sergiledi. Trump karşıtı analistlerin zirve esnasında ABD’nin görüşmeyi kabul etmesinin gerileme olduğu, Trump’ın ABD’nin önceliklerinden feragat edeceğine dönük vurguları dikkat çekiciydi. Hatta Trump’ın Kim tarafından kandırılabileceği dahi söylendi.

Nitekim basın toplantısında “Kim gibi bir katil, diktatör, eli kanlı lider” ifadeleri basının soruya girişinin olağan biçimi haline geldi. Örneğin bir gazeteci “Her şey çok iyi diyorsunuz, imzalanan metin çok bağlayıcı değil, Kim nükleer faaliyetlerine devam ederse ABD’nin askeri cevabı olacak mı?” diye sordu. Trump bu soruya olgun bir biçimde “Bugün müzakere için buradayız, Kim belirli bir güven sağlanırsa zaten nükleer faaliyetlerine son vermek istiyor. Tehdit etmek istemiyoruz. Tehdit olmaması gerekiyor” diyerek yanıt verdi.

Yaptırımlar, Çin, Japonya ve Güney Kore

Liderlerce imza konan metin, sürece dönük bir niyet beyanı ve küçük bir yol haritası. Dolayısıyla pek çok soru işareti gündeme geliyor. Örneğin ABD’nin Kuzey Kore’ye uyguladığı yaptırımlar. Trump, nükleer arınmada gerekli ilerleme kat edilir ve geriye dönüş olmayacak seviyeye gelirse yaptırımları kaldırabileceklerini söyledi. Özetle ilerleme kat edildikçe adım atacağız vurgusu yapıldı.

CNN’de ısrarla analistlerin “Çin süreçten çok rahatsız” yorumlarına karşın Trump konuşmasına Çin ve Güney Kore’ye teşekkür ederek başladı. Çin konusunda anlaşmazlıkları olsa da Kore barış sürecinde Çin’in çok yardımsever ve teşvik edici davrandığını ifade etti. Aslında süreç içerisinde Çin’in tavrı da bu yöndeydi. ABD’li analistlerin bu yorumunun gerçekten ziyade bir niyet okuma ve yönlendirme gayreti taşıdığı söylenebilir.

Öte yandan dün, perde gerisinde kalan Japonya’nın durumunu ele almıştık. Yapılan açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla ABD, nükleer silahlardan arınma konusunda Japonya ve Güney Kore’den yardım alacak. Güney Kore bugüne gelinirkenki rolü ve sorunları barışçıl biçimde çözme gayretiyle biliniyordu. Ancak Japonya’nın açıklamaya kadar geri planda kalacağı sanılırken belli ki ABD, Kore halkları ve Japonya arasındaki tarihsel anlaşmazlığı hafifletmek, Japonya’nın dışlanmışlık algısına düşmesini önlemek ve kendisinin müttefiki olarak ona sadık biçimde bilgi aktaracağından emin olarak Kuzey Kore sürecinde kendisinden yardım talebinde bulundu.

Zirvenin hep ikili mi gideceği, diğer aktörlerin katılıp katılmayacağı önemli bir soru işaretiydi. Trump basın toplantısında ısrarla, pek çok defa bir araya geleceklerini, bölgedeki ülkelere danışacaklarını, süreci onlarla aynı masa etrafında toplanarak sürdüreceklerini ifade etti. Yani belki iki lider bir kez daha baş başa görüşebilir, ancak sonrasında Çin, Rusya, Güney Kore ve Japonya masada bulunacak. Aktif bir katılım olmasa da dışlanmalarına engel olunacak. Zira Pompeo’nun zaten diğer ülkelerin dışişleri bakanlarıyla görüştüğü ve planlama yapmaya çalıştığı biliniyor. Özetle İran Nükleer Anlaşması’nın metnin oluşturulmasının yıllar aldığı ve bu tarz görüşmelerin zamana ihtiyaç duyduğu, zaten nükleer faaliyetleri askıya almanın kendisinin belli bir zaman istediği dikkate alınırsa, sabırlı olmakta, “Zirveden bir şey çıkmadı” yorumlarına fazla kulak asmamakta fayda var.

Mühdan Sağlam

[email protected]

(Gazete Duvar)

Bültene kayıt ol