Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete

28.08.2015 - 11:03
Mehmet Dağ
Haberi paylaş

Bu yaz çok sıcak geçiyor. Havalar bilmem kaç yıldır bu kadar sıcak olmamış diyor meteoroloji uzmanları. İklim değişiyormuş. Asıl özlediğimiz yaz, bu yaz değil tabiî ki, onca sıcağına rağmen. İşte o özlediğimiz yaz, o baharın arkasından gelecek. Ama bir türlü gelmiyor.

Baharın kokusunu hissetmiştik oysa. Yaklaşmıştık bir şeylere, umudumuzu da koruyorduk işte. Ama olmadı. Yitirdik baharı, yazı, bir kısır döngüde sağa sola savrulup duruyoruz. Elimizden tutanlar bir anda bırakıverdiler işte. Öylece kalakaldık, yapayalnız. En kötüsü de umutsuz… Bahar gelir mi tekrar, sevinçler kursağımızda kalır mı yine, bilmiyorum… Çok karanlık bir tünelden geçiyoruz. Ucu sonu yok sanki… Kapkaranlık her şey... Gece gibi…

Bundan sonra ne olur… Kasım ayında yeni, erken bir seçim olacak. Bu seçim, kaybettiklerimizi kazandırır mı, orası da meçhul ne yazık ki. Sonuçların 7 Haziran seçimlerinden çok farklı çıkacağını düşünmüyorum hiç. Aşağı yukarı yine aynı sonuçlarla karşılaşacağız bence. Beraber yaşamayı öğrenemedik bir türlü. Farklılıklarımızı hep tehdit unsuru saydık, gördük ve ona göre tavırlar aldık, geliştirdik. Uzaklaştıkça birbirimizden nefret etmeye de başladık. Sevgiyi, aşkı yitireli çok zaman oldu zaten.

Savaşa, kana susayanlar maalesef barış isteyenlerden çok. Bu, onların rüyasıydı belki de. Nasıl olsa ölen, kaybolan, yiten, biten hayatlar onların değildi. Bedelli askerlikten en çok parası olan varlıklı aileler yararlanabiliyor zaten. Onlar ırgatlık olarak bir yerlere de gitmiş değiller hiç. Onların tuzu kuru. Olan yoksula ve çocuğuna oluyor işte. Savaş isteyenlerin günü şimdi. Barış isteyenlerin sesi kısık… O barış masasının devrilmesini ne çok isteyen varmış, bundan ne kadar da hoşnut olan varmış da haberimiz yokmuş meğer.

Memleket havadisleri, acı ayrıntıları ile evlerimizde ekranlarımıza yansıyor her gün. Bu gidişat hiç iyi görünmüyor. Biz, elini taşın altına koyup, onca zorluğa, engellemelere rağmen beyaz gömleğimi giydim diyen siyasetçileri arıyoruz, özlüyoruz. Kuşkusuz zor bir görevdi, düşünün analar ağlamayacaktı artık. Yılların kangrenleşmiş sorunlarını halının altına atıp gizleyen anlayıştan kurtulmuştuk. Artık alışılagelmiş yollar ve yöntemlerden vazgeçilmişti oysa. Ne oldu da yeniden savaş ister olduk; savaştan, kandan medet bekler olduk? Oysa bu yöntemlerin hepsi denenmişti, binlerce cana mal olmuştu hem de. Yakın geçmiş bu tür manzaralarla hâlâ hatıralarımızda taptaze.

Mesela Suruç’ta katledilen çocukların, Mavi Marmara’daki yüreği güzel insanlardan ne farkı vardı? Ya da evlerinde uykuda enselerinden öldürülen yoksulların polis olan çocuklarından…  

Bu yaşananların sadece bir seçim yenilgisinden kaynaklandığını düşünmek istemiyoruz. Hayır, bu işten, bu kadar kanın dökülmesinden kimlerin çıkarı var acaba, bunu oturup bir düşünmek gerekiyor. Sorumluluk sahibi olan kurumların, yöneticilerin sorumluluklarını yerine getirip getirmedikleri çok önemli bu süreçte. Bunları ayrıntı görüp, kavgaya tutuştuktan sonra unutmak başlı başına bir sorun.

Öfke ile kalkan zararla oturur. Bunu yaşıyoruz belki de. Yıllardır birbirinin bileğini bükemeyenler, bir yerde bir şeklide anlaşmak ve ortayı bulmak zorunda. Bu millete bu hayatı zehir etmenin bir anlamı kalmadı artık. Eski Türkiye'de neler kaldıysa kalsın. Onları unutmak ve önümüze umutla bakmak istiyoruz sadece. Hedefler koymuştuk önümüze oysa. Ne oldu bize? Bir körün attığı taşı kırk akıllı çıkaramayacak mıyız yani? Siyaset başka ne işe yarar ki Allah aşkına? Eğer bunu da beceremeyeceksiniz, bırakın, bilen birilerine yer verin lütfen…

Umudumuzu ertelememize neden olanlar, savaş isteyenler; savaştan, kandan, ölümden beslenenler, gölge etmeyin başka ihsan istemiyoruz...

Mehmet Dağ

Bültene kayıt ol