Madenlerde iş cinayetleri devam ediyor

09.11.2017 - 09:20
Haberi paylaş

Soma'dan bu yana madenlerdeki iş cinayetleri durmadı. Hükümet başta adım atıyor gibi yaptıysa da taşeron sistemini yaygınlaştırmaya çalışıyor. Son olarak 3000'den fazla madencinin TTK özelleştirilmesin diye kendini yerin altına kapatmasının temel sebebi özelleştirme ile iş cinayetlerinin artacak olmasıydı. 

Soma’da 13 Mayıs 2014’te yaşanan ve 301 madencinin can verdiği facia, Türkiye’nin en büyük işçi katliamı olarak tarihe geçti. Bu büyük facianın ardından bazı iyileştirmeler yapıldı. Madencilerin çalışma saatleri günlük 6 saatle sınırlandırıldı, ücretleri iki asgari ücret olarak belirlendi. Kişisel koruyucu ekipmanların bulundurulması ile ilgili kesin hükümler getirildi. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) madenlerde risklerin en aza indirilmesini öngören sözleşmesi imzalandı.

Başlangıçta denetimler sıkılaştırılmıştı, kurallara uymayan ocaklar kapatıldı, ama kurumsal bir tavır olmadığı için aradan geçen 3,5 yılda denetimler zayıfladı. İş cinayetleri azalmak yerine daha da arttı. En son Şırnak’ta olduğu gibi madenler yine ölümlerle gündeme geldi.

Soma’dan sonra uygulamaya konulan yasa ve yönetmelik değişikliklerinin pek çoğu işçi ölümlerini engellemekten çok, patronların sorunlarını çözmeye yönelik oldu. Pek çok olumlu düzenleme patronların itirazı sonucu değiştirildi:

-Taşeron sistemini engellemek için havza madenciliği yasası çıkarıldı ama hemen ardından yasa ortadan kaldırıldı.

-Pek çok kamu işletmesi kiralama yöntemi ile özelleştirilmeye devam etti.

-Madenlere ruhsat verilmesi ile ilgili kamusal sorumluluk ortadan kaldırıldı, özel firmalara sorumluluk verildi.

-Soma faciası sonrası olumlu bir husus olarak “her ocağa bir daimi nezaretçi” uygulaması getirilmişti, ama patronlar itiraz edince üç sahaya bir mühendis bakabilir kuralına dönüldü.

Soma'dan sonra ölümler durmadı, devam etti

Soma’dan önce ve sonraki 2 yılda yaşanan kazalara baktığımızda rakamların değişmediğini hatta üretim miktarlarına baktığımızda ölüm sayılarının arttığını görüyoruz.

Soma benzeri olaylardan sonra köklü değişikliklere gidilmesi, madencilik ve iş güvenliği yasalarının bütünüyle değiştirilmesi gerekirdi. Sorunun nerede olduğunun tespiti için bilimsel araştırmalar yapılmalı, hukuki olarak hesap vermesi gerekenlerin dışında asıl olarak bu faciaların nedenlerinin tespit edilmesi ve bir daha olmaması için neler yapılması gerektiği araştırılmalıydı. Bütün bunlar yapılmadı.

Türkiye’de Kozlu, Sorgun, Yeni Çeltek, Karadon, Soma, Ermenek, Şirvan ve Şırnak’ta maden faciaları yaşadık. Madencilik alanında her yıl en az 60-70 kişi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Şirvan ve Şırnak’taki son iki kaza açık işletmelerde meydana geldi. Yer altı madenciliği çok riskli olmaya devam ediyordu, ama artık yer üstü madenciliği de tehlikeli hale geldi.

Taşeron sistemine engeldi, kaldırdılar

Soma'dan önce de sonra da sendikaların ve meslek örgütlerinin önemli bir önerisi vardı: Havza madenciliği. Havza madenciliği yapıldığında sahada taşeron sistemine izin verilmez, böylece iş güvenliği zafiyeti en aza indirilir.

Hükümet Soma’dan sonra Şubat 2015’te havza madenciliğini uygulamaya başlayacağını ilan etti, rödevansı özel sektörde yasaklıyoruz dedi, ama 2016 ağustosunda enerji üretim amaçlı kömür sahaları bölünüp parçalanabilir diye yeni bir yasa çıkardı. Havza madenciliğini yeniden ortadan kaldırdı.

Daimi nezaretçilik gevşetiliyor, denetimsizlik ve iş cinayetleri artacak

Soma’dan sonra madencilik kanunundaki en önemli iyileştirme teknik nezaretçiliğin kaldırılıp yerine daimi nezaretçiliğin getirilmesi olmuştu. Daha önce teknik nezaretçi adı altında 10 ayrı ocağa bir mühendis nezaret edebiliyordu. Soma’dan sonra her bir ocak için bir mühendisin daimi nezaretçi olması kuralı getirildi. Ancak mermer ve taş ocakları patronları bu kurala itiraz edince, 3 ocağa bir mühendis kuralına geçildi. Bu da yeni ölümlere, iş cinayetlerine davetiye çıkarmak anlamına gelmektedir.

Sendikaları güçlendirmeliyiz

Özellikle işçi sendikaları tüm süreçlerde işçilerin can güvenliğinin sağlanması konusunda çok daha müdahil olmalıdır. Madencilik deneyim isteyen, riskli bir alan olduğu için Türkiye’de uzun süre kamu eliyle yapıldı. Yaşanan tüm büyük facialar, 1983’deki Armutçuk ve 1992’deki Kozlu kazası haricinde özel sektörde, kiralanan rödevanslı sahalarda ve taşeron şirketlerde oldu. 1992’den sonra kamuda madencilik alanında büyük çaplı kaza olmadı.

Maden sektöründe Soma faciasından beri sendikalaşma oranlarında belirgin bir düşüş yaşanıyor. İstatistiklere göre sektörde çalışan işçi sayısı son üç yılda 200 bin olarak gerçekleşti, sektördeki toplam işçi sayısında bir değişiklik olmadı. Ama sendikalı işçi sayısı 39 binden, 32 bine geriledi. Sendikalı işçilerin büyük çoğunluğu kamuda çalışıyor, kamu giderek küçülüyor, özel sektöre kiralama yoluyla işletmeler devrediliyor. Özel sektörün sendika düşmanlığı nedeniyle sendikalaşma oranı ise gittikçe düşüyor. Bunun çok doğrudan sonucu iş cinayetlerinde artış oluyor.

Esnekleştirme, kuralsızlaştırma ve özelleştirme devam ettikçe ölümler de kazalar da devam edecek. İşçi sendikaları iş cinayetlerini engellemek için kamu ve özel kesimdeki işverenlere baskı yapmalı, sahada iş güvenliğine aykırı hususları tespit ettiğinde üretimi durdurabilmelidir.

(Sosyalist İşçi) 

Bültene kayıt ol