Plaza çalışanları akademisyenlerin yanında: “Şirket ve siyaset zorbalığı barışın sesini kısamaz”

14.01.2016 - 13:16
Haberi paylaş

Plaza Eylem Platformu, barış talep eden bir bildiri yayımladıkları için AKP'nin hedefi hâline gelen akademisyenlere destek için bir açıklama yaptı.

Açıklama şöyle:

Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi tarafından hazırlanan bildiriye, sonradan gelen imzalarla sayısı iki bini aşan akademisyen imza attı. Barış ve silahların susması talebini taşıyan, devleti göreve çağıran bu bildiriye imzamızı atıyor, akademisyenlerin yanında olduğumuzu, barış talebi etrafında kenetlendiğimizi, barış olmaksızın yaşamanın mümkün olmadığını, çıkarımızın ve düşlerimizin barıştan yana olduğunu açıklıyoruz.

Biz beyaz yakalılar, emeğimize, tüm haklarımıza el konulan bir sistemde çalışmaya devam ederken yaşam hakkımızın elimizden alındığı, barış hakkımızın gasbedildiği bir ülkede yaşamak istemiyoruz. Barış hakkının yüksek sesle söylenmesi karşısında akademisyenlerin işsizsizlik baskısı ve ölümle tehdit edilmesini kaygıyla izliyoruz. İfade özgürlüğünün tehdit ve baskılarla elimizden alınması karşısında sessiz kalmayacağız.

Üniversiteler, çalıştığımız şirketlerin çok uzağında değil. YÖK’e ve devletin ezici baskısına karşı ilaç gibi önerilen şirket disiplini, üniversitelerin üzerine mafya gibi çöküyor. Bir yandan da YÖK’le ve siyasi zorbalıkla (ve mafya bozuntularıyla) el ele barış isteyen öğretim görevlilerinin başına çorap örüyor. Vakıf üniversitelerindeki uygulamalarla geliştirilen performans, iş baskısı ve diğer şirket disiplini yöntemleri hazırlanan yasal düzenlemelerle devlet üniversitelerine uyarlanıyor. Bir yandan da YÖK ve siyaset eliyle “terörle mücadele” adı altında vakıf üniversiteleri ve üniversite çalışanları da bu ülkede darbeleri gerçekleştiren ve savaştan beslenen zihniyetin kontrolü altına alınmaya çalışılıyor. Barış isteğini dile getiren, devlete rolünü ve görevini hatırlatan bir bildiri hazırlayıp olağanüstü bir katılımla yayınlayarak cesaret örneği sunan üniversite çalışanları, nefretin ve şiddetin hedefi haline getirildi. Bildirileri, medyada, mafyanın ve devlet görevlilerinin ağzında, Hrant Dink’in sözlerine yapıldığı gibi içeriği tümüyle görünmez kılınana kadar bağlamsız, provokatif ifadelerle toplum için “tanımlandı”: Devlete görevini hatırlatmanın ve barış istemenin adı “teröre destek” oldu. Bununla da yetinilmedi, bu tanımlama, ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmanın ve daha önce gazetecilere de yapıldığı gibi YÖK ve üniversite yönetimleri eliyle öğretim görevlilerine baskı uygulamanın gerekçesi sayıldı.

Ülkemiz karanlık günlerden geçerken, beyaz yakalılar olarak daha önce de  insan hayatının değersizleşmesine iş yerinden yapılan acı katkıya, çalışanlara siyasi tutumlarından dolayı yapılan ayrımcılığa, çalışanların kendi aralarında ayrımcılığa itilmesine ve düşmanlaştırma politikasına, savaş diline, nefret söylemine, ırkçılığa ve şiddet diline karşı dayanışmayı güçlendireceğimizi ve barıştan yana olacağımızı bildirmiştik. Şimdi de, sadece çocuklarımıza bir şeyler öğretmesini beklediğimiz hocalarımızı değil, artık bizim gibi şirket disiplinine tabi olan sınıf arkadaşlarımızı da savunduğumuzu bildiriyoruz.

İşten çıkarmalar, işyerindeki hiyerarşik ilişkiler ve iş güvencesinin çalışanların aleyhine olan mevcut koşulları, siyasi baskının aracı olarak çalışanlar üzerinde kullanılamaz. İfade özgürlüğünü engellemek ve belirli bir siyasetin haricindeki sesleri susturmak için kimse işsizlikle terbiye edilemez. Üniversitelerde işten çıkarma tehdidi olarak yürütülen soruşturmalar derhal durdurulmalı, uzaklaştırılan üniversite çalışanları işlerine geri dönmelidir.

Herkesi şirket ve siyaset zorbalığına karşı ifade özgürlüğünü savunmaya, savaşın akılsızlığına karşı barışın akademisyenlerine destek olmaya davet ediyoruz.

Gelecekten korkmuyoruz. Bizi zorla içine hapsettikleri, iş arkadaşımıza bile düşman ettikleri, susturulduğumuz, sustukça umudumuzu kaybettiğimiz, güvencesizlik korkusuyla yalnızlaştığımız bu dünyaya razı gelmeyeceğiz. Barışın sağlandığı, silahların sustuğu, her gün verdiğimiz emeğin bir karşılığının olduğu, çocuklarımızın hepimizin üzerine sinen umutsuzluk ve çaresizlikten uzak bir geleceğe, gerçek bir geleceğe sahip olduğu günleri yine biz kuracağız, biz talep edeceğiz.

Plaza Eylem Platformu

Bültene kayıt ol