Sığınmacı Hakları Platformu'ndan Taha El Gazi ile deprem bölgesindeki mültecilerin durumunu, Suriye’nin kuzeyinde depremden etkilenen bölgeleri ve ırkçılık konusunu konuştuk.
Deprem mültecileri nasıl etkiledi?
Taha El Gazi: Çok kötü bir deprem yaşıyoruz. Mülteciler 10 yıldır Türkiye’de hayatta kalmak için çalışıyorlardı. Suriye'de iç savaşta kaybettikleri kişilerin hâlâ daha hatıraları, acıları vardı. Bombaların düşmesi, evlerin yıkılması, insanların, çocukların bağırması, sesleri hala daha her ailenin hafızasında vardı. Ne yazık ki deprem olurken bu acı tekrar ortaya çıktı. Yine aynı şekilde evleri yıkıldı, binaların altında kaldılar, evlerini terk etmek zorunda kaldılar.
Bu depremden en çok zarar gören yerler, yoksul mahalleler. Bu mahallelerde yoğun bir şekilde sığınmacılar da var. Zaten bütün ülkelerde mülteciler, sığınmacılar yoksul mahallelerde kalırlar. O nedenle deprem olduğu zaman ne yazık ki en çok zarar gören yerlerde, binalarda mülteciler de vardı.
Elimize geçen sayılara ve verilere göre 10 ilde hayatını kaybeden Suriyeli sığınmacıların sayısı 6 bin 700 civarında. Bunların kimisi Türkiye’de toprağa verildi kimisi ailelerine teslim edilmek üzere Suriye’ye gönderildi. Suriye’ye, Hatay sınır kapısından bugüne kadar bin 500 civarında cenaze çıkışı yapıldı. Kilis sınır kapısından, Öncüpınar kapısından bin civarında cenaze çıkış yaptı.
Antakya’da en çok sıkıntı Emek Mahallesinde yaşanıyor. İlk 3-4 gün hiç yardım gelmedi. İnsanlar ne yapacaklarını bilmiyorlar. Zaten deprem öncesinde ötekileştirilmişlerdi, şimdi daha da kötü durumdalar. 4. 5. günden sonra yardım ekipleri geldi. Ama Türkçe bilmeyenler enkaz altından ses çıkarmaktan bile korktular.
Deprem sonrası bazı insanlar hala sokaklarda kalıyorlar. Bir çadırda 6-7 aile kalıyor. Çünkü yardım noktalarına gitmeye çekiniyorlar. Yardım istemeye gittiklerinde kötü davrananlar oluyor.
Bazı mülteciler hayati tehlike olduğu halde yer bulamadıkları için hasarlı camilerde kalıyorlar.
Deprem öncesi en kalabalık Geri Gönderme Merkezlerinden birisi Gaziantep’ti. İkincisi, Hatay'daki Apaydın Geçici Barınma Merkezi’ydi, orası boşaltıldı. Şu an sadece 20 kişi kaldı orada. Depremden 2 gün sonra 400 civarında kişi serbest bırakıldı. Zaten bunlar suçlu değildi. Sadece idari gözetim altındaydılar, çünkü yol izni yoktu, eksik evrakı vardı vesaire, bunlar serbest bırakıldı. Bazı geçici barınma merkezleri ve geri gönderme merkezleri de şu an Türk vatandaşları için geçici barınma merkezleri oldu.
Suriye’de durum nasıl, arama kurtarma çalışmaları nasıl gidiyor?
Suriye’nin kuzeyinde ve İdlib’te durum çok daha kötü. Çünkü Suriye’nin kuzeyinde bir devlet yok, herhangi bir hükümet yok. Ne yazık ki buradaki insanlar, akrabalarımız, yoldaşlarımız kaşıkla, tencereyle enkazı kazmaya, yakınlarını aramaya çalışıyorlar. Birleşmiş Milletler çok geç kaldı. Yani uluslararası yardım ekipleri gelmedi. Gelenler de maalesef sadece durumu değerlendirmek için geldi. Antakya’ya ya da Maraş'a hem bizim kendi devletimizin yardım ekipleri hem de uluslararası yardım ekipleri geldi. Ama Suriye’nin kuzeyine hiçbiri gelmedi.
Beyaz baretler aslında o kadar geniş bir kadro değil. Beyaz baretlilerin İdlib'deki sayısı 150-160 kişi. Aynı zamanda da elle çalışıyorlar. Yani bir vinç yok, kepçe yok. Suriye’nin İdlib bölgesinde ölenlerin sayısı 5 bin 800 civarında. Esed bölgesinde de şu ana kadar 600 civarında can kaybı var. Afrin bölgesinde insanlar hala daha yıkılmış binaların altında, enkazların altından çıkartılamadılar. Bazı yerlere ulaşılamadı. İnsanlar zaten önceden çadırlarda yaşıyordu, şimdi tekrar çadıra geçtiler ve yardım konusu da şu an sıkıntılı. Kış mevsimi olduğu için şartlar daha da kötü. Evini barkını, iş yerini kaybeden kişilerin sayısı şu an Suriye coğrafyasının tümünde 1 milyon 300 bin kişiye ulaştı. Yani sanki Suriyeliler için her 5 yılda, 10 yılda bir hayatta bir ışık, bir umut gördükleri zaman maalesef tekrar sıfırdan bir acı sayfası açılıyor.
İnsanlar Suriye’nin içinde göç ediyorlar. Çoğu Cerablus, El Bab gibi diğer yerlere gidiyor. Suriyeli sığınmacıların şu an Türkiye'ye giriş yapmaları kesin bir şekilde imkânsız. Çünkü depremden önce Suriyeli sığınmacı toplumunun yoğun bir şekilde yaşadığı iller; Maraş, Antep, Hatay, Antakya yıkıldı, oradaki Suriyeliler depremden sonra buraları terk ediyor. Yani orada evleri kalmadı. Oralarda aileleri yok artık. Yani buradaki sığınmacılar da iç mülteci oldu. Göçmen üstüne göçmen oldular.
Depremzede mülteciler diğer illere nasıl gidiyor, seyahat yasakları kaldırıldı mı?
Antakya’dan diğer illere insanlar tahliye edilirken göçmenler hep son sırada kalıyorlar. Yardım için gelen araçlar çoğunlukla göçmenleri almıyor. Bugün bile Antakya otogarında göçmenler var, gitmeye çalışıyorlar, ama araçlara binemiyorlar. Ya da çok yüksek ücret isteniyor, veremeyenler gidemiyor.
Diğer bölgelere giden depremzede mülteciler, önce gittikleri illerdeki barınma merkezlerine yerleştirildiler, ama sonra çıkarıldılar, buralara vatandaşlar yerleştirildi. Hâlbuki deprem kimseye kimlik sormadı, herkes zarar gördü. Burası zaten sığınmacı bölgesi, Hatay’da 400 bin sığınmacı vardı büyük bir kısmı evsiz kaldı, binlercesi öldü.
Deprem öncesi 2022’de çıkarılan bir İçişleri Bakanlığı kararıyla seyreltme uygulamasına geçildi. Sonra mahallelerin göçmenlere kapatılması kararı çıktı. Bin 169 mahalle göçmenlere kapatıldı. Yani mülteciler ve yabancılar bu mahallelerde artık ikamet edemeyeceklerdi. Bir de Suriyeli sığınmacılar için iller arası seyahat yaparken yol izni gerekiyordu.
Depremden sonra Göç Başkanlığı, deprem bölgesinde yaşayan Suriyeli sığınmacıların diğer illere 90 süreyle gidebileceğine dair bir karar yayınladı. Sadece İstanbul'a gidemezler deniyordu, diğer illere gidiş 90 gün süreyle serbest bırakıldı. Biz insan hakları örgütleriyle birlikte bu karara itiraz ettik. O yüzden iki gün önce Göç Başkanlığı bir ek karar çıkarttı. Karara göre, en çok zarar gören beş ildeki Suriyeli sığınmacılar İstanbul'a gidebiliyorlar. Ama İstanbul'da bir akrabaları olması şartı getirildi. Ayrıca İstanbul'a gittikten sonra en yakın yabancılar şubesine ya da Göç Müdürlüğü’ne müracaat edip durumunu ibraz etmesi gerekiyor, kalma süresi de 90 günden 60 güne düştü. Dün İstanbul, Adana, Bursa ve Mersin’le ilgili karar yayınlandı, “depremzede sığınmacılar eğer akrabaları varsa bu illerde 60 gün kalabilirler” dendi.
60 veya 90 gün süre bittiğinde ne olacak?
Göç başkanlığı başka illere giden sığınmacılara 60 gün izin verdi. Ama insanlar 60 gün sonra nereye dönecek, en az bir yıl bu enkazın kaldırılması ve yeniden bina yapılması mümkün değil.
Suriyeliler diğer illere gittiler ve doğal olarak pek çok sıkıntı başladı. Bu gidenlerin çocukları okula nasıl gidecek, sağlık hizmeti nasıl alacaklar. Çünkü yakın zamanda çıkarılan kararlara göre, geçici koruma kimliği başka ile bağlı olanlar diğer ilde hizmet alamazlar. Şimdi bu konularda ne olacak, eğitim, sağlık ne olacak. Bu konularda Göç başkanlığının acilen yeni kararlar alması lazım. Bu ailelerde yaralılar var. Yaşlılar var. Kanser hastası var. Böbrek hastası var. Bunların da hastanede tedavisi var. Suriyeli sığınmacıların zaten bütün eğitim, sağlık, sosyal hizmetlere dair masraflarını Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği karşılıyor. Biz bu konuyu Göç Başkanlığı’yla konuşarak yeni bir sistem kurmak için görüşüyoruz. Çünkü mültecilerin barınmalarının gittikleri ilde 60 gün, 90 gün süreyle sınırlandırılması insani bir şey değil.
Seyreltme projesi askıya alınmalı, mahallelerin kapatılması kararı kaldırılmalıdır. Aileler başka ile gittiğinde kimliklerini de o ile almalılar, bu insan hakkıdır. Deprem bölgesi 1-2 yıldan önce imar edilemez. Ne vatandaşlar ne sığınmacılar 2 yıldan önce buralara dönemezler.
Depremden önce iktidar 1 milyon insanı geri göndereceğini ilan etmişti. Şimdi dönün dediğinde insanlar dönemeyecek. Ya Avrupa’ya göç dalgası başlayacak, ya da Suriye’ye dönecekler. Hükümet muhtemelen seçimlere doğru göçmenlerin sayısını böyle azaltmayı planlıyor.
Hükümet ilk önceliği vatandaşlarına veriyor. Bu yüzden en az 6 ay STK’lar da sığınmacılara destek vermeyecek. İktidar sığınmacılara destek vermekten çekiniyor. Yani en az 6 ay, seçimlere kadar sığınmacıların durumu kötü. Vatandaşın ardında devlet var, sığınmacının ardında kimse yok. Sığınmacıların durumu önümüzdeki 6 ay daha da kötüye gidecek.
Deprem sonrası gelişen ırkçılık konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Antakya merkezde deprem sonrası yardıma gelen gençlik grupları vardı, başlangıçta iyi davranıyorlardı, ama Ümit Özdağ ziyaret ettikten sonra hava değişti. Hırsız diyerek saldırmaya başladılar. Bu yüzden yardıma giden Suriyeliler bile Antakya’dan çekildiler. Depremzede Suriyeliler ise yardım merkezlerine gitmemeye başladılar.
Bir siyasetçi diyor ki “Hatay'daki Türk vatandaşlarımız Hatay'ı bıraktı. Hatay'ı bırakmaları yanlış. Çünkü Hatay Suriyelilere kaldı.” Sanki Suriyelilerin evleri yıkılmadı! Burada farklı bir şey, mülteci düşmanlığı var. Deprem ortamında insanlığın olması gerekiyor. Ben Antakya'da en azından 4-5 gün kaldım. Yemin ederim halkın arasında, ne ayrımcılık var ne ırkçılık var, ne de nefret var. Millet birbirine yardım ediyor. Komşu komşuya yardım ediyor. Bence sığınmacı meselesi ve azınlık meseleleri de dahil Türkiye'nin kendi halkı arasında öyle bir nefret, kin, ayrımcılık yok. Sosyal medyaya bakıyorsunuz sanki Suriyeli sığınmacıyı ya da yabancıyı kafasını pencereden çıkarsa kesecek.
Bu ırkçılığı yapanların bir kısmı siyasetçi, bunu söyleyen siyasetçilere hayret ediyorum. Bütün bunlara çok üzülüyorum. Ne yazık ki böyle siyasetçilerimiz var. Ülkemizin geleceği için çok kötü bir ayrımcılık dili bu.