BBC patronları Günün Maçı sunucusu Gary Lineker'i Muhafazakâr hükümetin Yasadışı Göç Yasasını eleştiren sosyal medya paylaşımları nedeniyle askıya aldı.
62 yaşındaki eski İngiliz golcü, İçişleri Bakanı Suella Braverman tarafından açıklanan yasa tasarısını "berbat ötesi" olarak nitelendirdi ve sonra “Büyük bir akın yok. Diğer büyük Avrupa ülkelerinden çok daha az mülteci alıyoruz. Bu, 30'larda Almanya'nın kullandığından farklı olmayan bir dille en savunmasız insanlara yönelik ölçülemeyecek kadar acımasız bir politika.” demişti.
Tasarı yasalaşırsa, küçük bir tekneyle gelen herkesin sığınma talebinin "kabul edilemez" sayılacağı anlamına gelecek. İçişleri Bakanlığı, örneğin Afganistan ya da Suriye gibi savaştan zarar görmüş bir ülkeden olsalar bile hiçbir talebi dikkate almayacak. Bunun yerine, bu kişiler ya kendi ülkelerine ya da bu mümkün değilse “güvenli bir üçüncü ülkeye” gönderilecek.
BBC yönetimi Lineker’in işini askıya aldığında, sunucunun arkadaşları arasında ve giderek çok daha geniş bir dayanışmayı tetikledi.
Tartışma, BBC'yi son yılların en ciddi kriziyle karşı karşıya bıraktı. Muhfazakarlar, "tarafsızlığını" savunuyor ve yeni BBC başkanı Richard Sharp'ı destekliyorlardı. Sharp, Muhafazakâr Parti'ye 400.000 Sterlin üzerinde bağışta bulunmuş ve Boris Johnson için başbakanlığı sırasında 800.000 Sterlin kredi garantisi ayarlamıştı. Hem İşçi Partisi hem de Liberal Demokratlar, Richard Sharp'ın pozisyonunun savunulamaz hale geldiğini söylediler. Eski şansölye George Osborne, Sharp'ın görevde kalma umudunun yalnızca BBC ile Lineker arasındaki açmazın sona ermesine aracılık etmesi durumunda var olduğunu söyledi ve "Şahsen, bazı Muhafazakârlar tarafından göç konusunda kullanılan dilin bir kısmının - tümü değil - kabul edilemez olduğunu düşünüyorum." dedi. Osborne, Sharp'ın "Boris Johnson'ın kişisel mali durumuna bulaşmaması gerektiğini" ve "Nihayetinde, BBC'nin başkanı, hükümete karşı iyi ya da kötü günlerde, BBC'yi savunmak için orada olmalı." dedi.
Linker’in oğlu George, tweet'i için özür dilemeyi reddettiği için babasının yayından "çekildiğini" söyledi. Twitter'da şunları yazdı: "İyi bir insan olduğun ve sözünün arkasında durduğun için özür dilemene gerek yok. Halkın tepkisi çok büyük oldu.”
62 yaşındaki oyuncunun yayıncı kuruluşa dönüşü, kaosla geçen bir hafta sonundan sonra pazartesi günü onaylandı. Lineker söylediklerinde haklıydı. Ve geri adım atmayı reddetmesinden sonra aldığı büyük destek de bunu gösteriyor.
İngiltere Sosyalist İşçi Partisi, “Bir kamuoyu yoklaması, insanların yüzde 53'ünün Lineker'i desteklediğini, bu sayının BBC'yi destekleyenlerin iki katı olduğunu, yüzde 20'sinin ise bir görüşe sahip olmadığını gösterdi. Medyada ve ana akım siyasette çoğu insanın ırkçı olduğu ve mültecileri reddettiği yönünde içgüdüsel bir kabul var. Lineker'ı destekleyen milyonlar bunun yanlış olduğunu gösteriyor.” yorumunda bulundu.
Ayrıca bazı temel iş yeri dayanışmasını görmek canlandırıcıydı. Diğer futbol uzmanları Ian Wright, Alan Shearer, Alex Scott, Mark Chapman, Micah Richards ve Jermaine Jenas dayanışma içinde Günün Maçı prorgamına katılmayı reddettiler.
“Lineker'e verilen desteği görmek moral verici. Sorun, mülteciler için daha geniş bir destek oluşturmak için kullanılmalı ve sadece ‘ifade özgürlüğü’ hakkında bir tartışma haline gelmemeli.” (İngiltere Sosyalist İşçi Partisi).
Avrupa genelinde maalesef mültecilere yönelik berbat düzenlemeler söz konusu. Türkiye’nin sicili de çok parlak değil. Son depremde de ortaya çıktı ki kamplarından çıkarıldılar, çadır verilmedi ve hatta yardım almaları bile engellendi. En çıplak ‘insanlık’ durumunda bile bu şekilde muamele gördüler. Alanda olup bunun tersi muamele görenler de vardır diye düşünmekle birlikte, gene de göçmenlerin en zayıf halka olmaları durumu devam ediyor. Depremin ilk günlerinde mültecilerin birdenbire ‘yağmacı’ olamkla suçlandığını unutmayalım. 2 Eylül 1923’de Japonya’nın Kanto bölgesinde de bener tartışmalar yaşanmış. Deprem, bölgedeki sayısız binayı yerle bir edip 100 bin kişinin ölümüne neden olmasının yanı sıra çok sayıda yangına da sebep olmuş. Depremin kendisi için kimse başkasının suçlamayı düşünmemiş ama yangınlar ırkçı fantezinin etkinleşmesi için bir fırsat sağlamış. Yangınlar bölgede yaşayan binlerce Korelinin katledilmesine yol açmış. Deprem bölgesinde yalnızca 20 bin Koreli yaşamasına rağmen (toplam nüfusun çok küçük bir kesimi) ırkçı şiddetin hedef tahtası olmuşlar.
Bunları akılda tutmakta fayda var, en ufak bir kıvılcım katliama yol açıyor ki Türkiye’de bu şekilde yakarak öldürülen Suriyeliler olduğunu da hatırlayalım.
Sibel Erduman