Meksika’da başkanlık seçimlerini ilk kez sol kazandı

05.07.2018 - 09:28
Özdeş Özbay
Haberi paylaş

Meksika'da 1 Temmuz’da gerçekleşen devlet başkanlığı seçimini solun adayı Andres Manuel Lopez Obrador oyların %53’ünün alarak kazandı. Obrador'un en yakın rakibi Ulusal Hareket Partisi’nin adayı Ricardo Anaya seçimleri %27 ile ikinci olarak bitirdi. İktidardaki Kurumsal Devrim Partisi adayı ise sadece %16,4 alabildi.

Obrador seçim konuşmasında Meksika’nın bütünün dışlanan sınıfları, yoksulları ve cinsiyetleri adına adaletli bir yönetim sergileyeceğini, önceliğini toplumun en zayıflarına vereceğini ve halka ihanet etmeyeceğini söyledi.

1 Temmuz’da sadece Başkanlık değil Senato ve Temsilciler Meclisi seçimleri de yapıldı. Bunların yanı sıra çok sayıda şehirde yerel seçimler de gerçekleşti. Başkent Mexico City’i de Obrador’un partisinin adayı kazandı.

Meksika siyasi tarihi oldukça ilginç bir geçmişe sahip. 1910’da başlayan devrim Pancho Villa ve Emiliano Zapata gibi devrimcileri dünya tarihine kazandırmıştı. Ancak ülkede siyasi kriz 1929 yılına kadar sürmüştü.  1929’da devrimden sonraki iç savaşta bir birine giren çeşitli partiler bir araya gelerek Ulusal Devrim Partisi’ni (PNR) kurmuşlardı. 1938’de Meksika Devrim Partisi adını, 1946’da ise Kurumsal Devrim Partisi (PRI) adını aldı. Bu parti ülkeyi tam 70 yıl boyunca, 2000 yılına kadar kesintisiz bir şekilde yönetti. İsminden de anlaşılacağı üzere devrimin meşruiyetine yaslanan ancak onu kendi iktidarı altında kurumsallaştırarak sindiren bir parti PRI. Devrim retoriğini kullanması da ülkede gerçek bir solun inşasında zorluk çıkarıyordu. Zaten seçimleri kaybettiği iki dönemde de (2000-2012) sağcı Ulusal Hareket Partisi başkanlığı kazanmıştı. 2012 yılında ise tekrar başkanlığı PRI kazanmıştı.

Meksika bu partilerin döneminde hızla neoliberal uygulamalara yöneldi ve ABD’nin arka bahçesi durumuna düştü. Artan eşitsizlikler ve uyuşturucu ticaretinin sonucu olan şiddet ülkenin yoksullarının huzursuzluğunu arttırdı.

Yeni sol parti MORENA

Obrador 2014 yılında Ulusal Yenilenme Hareketi’ni (MORENA) kurdu. Dünyanın birçok ülkesinde yaşanmakta olduğu gibi ve aynı dönemde özellikle İspanya’da kurulan Podemos örneğinde olduğu gibi MORENA da sistem karşıtı (anti-establishment) bir retorik kullanıyordu.

Yeni bir sol partinin kurulmasının kökeni 2011’de dünyayı saran “işgal et” (occupy) hareketlerinin Meksika’daki ayağı olan Yo Soy 132 hareketiydi. 2012’de başlayan gösterilere çok sayıda şehirde yüzbinlerce genç ve işçi katılmıştı. Ülkedeki bütün egemen sınıf partilerine karşı bir başkaldırı olan hareket bir merkez sol parti olan PRD’de tartışmaların başlamasına neden olmuştu.

2014 yılında ise PRD’nin yönetiminde olan Iguala kentinde öğrenci eylemine katılmak için Mexico City’e gitmekte olan 43 öğrenci polis tarafından gözaltına alınıp bir çeteye teslim edilmişti. Öğrencilerin çete tarafından vahşice öldürülmesi yeni bir öğrenci isyanını tetiklemişti.

MORENA kurucusu ve başkanı olan Obrador aslında PRD üyesi bir politikacı iken bu gelişmelerin ardından partisinden ayrılarak yeni partiyi kurdu. Kapitalizm karşıtı olmamakla birlikte Meksika’da süregiden sağ iktidarlara, çetelere ve yaygın yolsuzluk ağına karşı bir söylem öne çıkardı partide.

MORENA ilk başarısını 2016 yerel seçimlerinde başkent Mexico City’de elde etti. Şehirde yaygın olan yolsuzluk, çevre ve hava kirliliği gibi konular MORENA’nın kentte en yüksek oy alan parti olmasını sağladı.

1 Temmuz seçimlerinde MORENA hem Senato’da (%37,5) hem de Temsilciler Meclisi’nde (%37,2) açık ara birinci parti oldu.

Başkanlık için sol ittifak: Birlikte Tarih Yazacağız

Obrador, 2018 Başkanlık seçimleri için diğer sol partileri de birleştirmek amacıyla Birlikte Tarih Yazacağız (Juntos Haremos Historia) ittifakını kurdu. Bu ittifak içerisinde MORENA, İşçi Partisi ve Sosyal Mücadele Partisi yer alıyor.

MORENA dışındaki iki sol parti seçimlerde fazla bir varlık gösteremedi. Senato ve Meclis’te İşçi Partisi %4, Sosyal Mücadele Partisi ise %2,5 civarında oy alabildi.

Başkanlık seçimlerine PAN ve PRI adayları dışında diğer partiler aday çıkarmadılar ve Obrador Yeşiller ve Emek Partisi gibi Meclis seçimlerinde %4-5 gibi oy alabilen diğer partilerin seçmenlerinin de oylarını alarak başkan olabildi.

Obrador 89 milyon kişinin oy kullandığı ülkede özellikle ilk kez oy kullanan 13 milyon genç seçmenden büyük oranda destek aldı.

Kanlı seçimler

Bu seçimler şiddetin oldukça yaygın olduğu Meksika’da en fazla politik cinayetin yaşandığı seçimler olarak da tarihe geçti. Ülke çapında 138 politikacı, vekil adayı ve aktivist öldürüldü.

Uyuşturucu çetelerinin kendi aralarında ve devlet güçlerinin çetelerle mücadele altında sürdürdüğü şiddet eylemlerinde bugüne kadar 200 bin kişi hayatını kaybetti. Dolayısıyla şiddet, rüşvet ve yolsuzluk seçimlerin en önemli konusu oldu.

Meksika için olasılıklar

Obrador zafer konuşmasında ABD ile uyum içerisinde çalışmayı umduğunu belirterek ve toplumun bütün kesimlerini kucaklayacağını söyleyerek ortalama bir tutum sergileyeceğinin sinyallerini verdi.

Zaten PDR gibi merkez sol bir partide siyasi hayatını geçirmiş biri olarak hiçbir zaman kapitalizm eleştirisi yapan biri olmamıştı. Ancak Meksika’da 1929-2000 yılların arasında süren tek parti rejimine ve daha sonra ülkede kurulan iki hegemonik parti rejimine muhalefet etti ve özellikle çetelerle ve yolsuzlukla mücadelede kararlı bir duruş sergiledi. Bunun sonucunda yoksulların, işçilerin ve gençlerin sistem karşıtı tavırları Obrador’da temsiliyetini buldu.

Obrador önümüzdeki dönemde merkez sol politikalar izleyecek olmakla birlikte Meksika’da çok daha solda olan partiler de var. Ülkede 1929’dan beri ilk kez sol bir adayın başkan olması işçi sınıfının güvenini ve moralini toparlayarak radikal bir sol alternatifin de yükselme zeminini kuvvetlendiriyor.

Özdeş Özbay

[email protected]

Bültene kayıt ol