Göçmenlerle dayanışmaya

01.07.2018 - 13:28
Özdeş Özbay
Haberi paylaş

Trump, Putin, Orban ve benzeri militarist, ırkçı, cinsiyetçi liderler kendi ülkelerinde işçi sınıfının en yoksul kesimlerinden ciddi destek buluyorlar. Bunun bir nedeni solun radikal, sistem karşıtı taleplerle toplumun ezilenlerine alternatif sunmak yerine merkez hatta sağ politikalara yönelmesi ise bir diğeri de otoriter liderlerin kitlelere beka sorunu anlatması ve onlara gerçek olmayan hedefleri sorumlu olarak ilan etmeleri.

Göçmenleri hedef alıyorlar

Ekonomik krizin başladığı dönemden Ortadoğu devrimlerinin yenildiği döneme giden süreçte sağın krizlerin ve kaosun ana sorumlusu olarak ilan ettiği temel grup göçmenler oldu. Trump işsizliğe karşı açıkça göçmen karşıtı bir kampanya sürdürmüştü. Macaristan’ın ırkçı Başbakanı Orban da ülkesinde göçmen düşmanı uygulamalar gerçekleştiriyor. Geçen ay İtalya’da seçimlerden en yüksek oyu alan iki parti de göçmen karşıtı seçim kampanyası yapmışlardı.

İşçi sınıfının en ezilen kesimi

Türkiye’de işçi sınıfının en alttaki, en örgütsüz, en uzun çalışan, en az ücret alan kesimi olan göçmenler sağ popülizm tarafından krizin sorumlusu olarak gösteriliyor veya krizden çıkış yolu olarak göçmenler gönderilirse işsizlik azalır gibi yaygın ırkçı propaganda seslendiriliyor. Oysa göçmenler işsizliğe neden olmuyor, patronlar göçmenlerin mağduriyetinden faydalanarak ücretleri düşürüyor, iş saatlerini arttırıyor. Böylece kâr oranlarını yükseltebiliyorlar. Örneğin İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi 2014 yılında verdiği röportajda “Suriyeli göçmenlerin Doğu’da istihdam bakımından sorun oluşturduğunu kabul ediyorum. Ancak Marmara Bölgesi’nde bizim sektör bakımından önemli bir kaynak oluşturuyorlar, bölgeyi onlar kurtarıyor” demişti. Tekstil sektörü bu ucuz emek gücü sayesinde toparlanmıştı. Ücretlerin düşmesi elbette Türkiyeli işçileri öfkelendiriyordu ancak göçmen işçileri de örgütleyerek yasal emek haklarını çiğneyen patronlara karşı savaş ilan etmesi gereken sendikalar maalesef üyelerinin işlerini korumak adına göçmen işçi çalıştırmaya karşı çıkmışlardı.

Bugün geldiğimiz noktada kabul edilmesi gereken iki gerçek var. Bunların ilki, sayıları 4 milyona yaklaşan Suriyeli göçmenlerin büyük çoğunluğunun burada artık bir hayat kurdukları, işçi sınıfının bir parçası oldukları ve iç savaş bitse dahi büyük çoğunluğunun geri dönmeyeceğidir.

İkincisi ise devlet hala göçmenleri mülteci olarak tanımamakta ve en temel sosyal haklardan yararlanmalarını engellemektedir.

Türkiye’de solun ve sendikaların yapması gereken göçmenleri örgütlemek, işçi sınıfının bir birine karşı değil kendilerini sömüren ortak düşmana yani patronlara karşı ortak hareket etmelerini sağlamaktır. İktidarından muhalefetine HDP dışındaki bütün partiler göçmenleri hedef gösterirken şimdi acilen göçmenlerle dayanışmayı büyütmeli ve ırkçılığa karşı işçilerin ve ezilenlerin birliğini savunmalıyız.

Özdeş Özbay

[email protected]

(Sosyalist İşçi) 

Bültene kayıt ol