Suriye’de savaşa hayır ya da katiller katilleri caydırabilir mi?

07.04.2017 - 10:24
Şenol Karakaş
Haberi paylaş

Esad güçlerinin Suriye’de kimyasal silah kullanması bütün insanlık için bardağı taşıran son damla olmuş görünüyor. Oysa 2013 yılında da Esad rejimi kimyasal silah kullanmıştı, o vakitler de bardağı taşıran sond amla gibi algılanmıştı. Bugün farklılık, ABD emperyalizminin Trump’la birlikte yeni bir yönelime girmiş olması.

Trump, Esad rejiminin canavarlık yaptığını söyleyerek rejim güçlerinin üslendiği Al-Shayrat üssünü 59 Tomahawk füzeyle vurma emrini verdi. Trump sadece rejimin kimyasal silah kullanmasının bardağı taşıran son damla olmasından değil, ayrıca ABD’nin çıkarlarından da söz etti. Şöyle dedi: “Bu gece, Suriye'de kimyasal saldırı gerçekleştiren uçakların kalktığı hava alanına saldırı emri verdim. Suriye'deki füze operasyonu ABD'nin güvenliği için elzemdi.”

Suriye rejimi saldırının ardından “kaygılarımız var” açıklaması yaptı. Rusya’dan ise, saldırının ABD ile Rusya ilişkilerini çok kötü etkileyeceğini açıklaması yapıldı. Türkiye’nin resmi açıklaması, ABD’nin Esad rejimini vurmasını desteklemek ve bu müdahalenin barışa katkı sunacağını umduğunu açıklamak oldu. ABD emperyalizminin bir ülkeyi bombalamasından barışa katkı sonucu çıkartmanın tuhaflığı bir yana, Türkiye, ABD’nin daha da ileri gitmesi gerektiğini ve Türkiye’nin koalisyon güçleriyle bu konuda ne yapılacaksa yapmaya hazır olduğunu söyledi. İsrail, Suudi Arabistan ve İngiltere ABD’nin saldırısını destekleyen açıklamalar yaptı. İran ise Esad rejiminin yanında ABD saldırısını kınadı.

Humus Valiliği 5 kişinin öldüğünü, 7 kişinin yaralandığını, IŞİD’e karşı kullanıldığını iddia ettiği askeri üssün kullanılamaz hale geldiğini açıkladı. Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü de üsle ilgili benzer bir açıklama yaptı.

Trump’ın seçim kampanyasında içe kapanmayı hedefleyen açıklamalarından, ABD’nin iç sorunlarıyla ilgileneceği yeni bir döneme girdiği sonucunu çıkartanlar yanılıyordu. Bunun nedeni, sadece Trump’ın ırkçı ve hoyrat bir üsluba sahip olması, Müslüman ülkeler haritadan silinse üzülmeyecek bir karakter taşıması değildi, bunun nedeni, 2003 yılında G. W. Bush Irak’ı niye işgal ettiyse oydu. Obama döneminde Bush politikalarının aldığı ağır yenilgiden geri adım atmak zorunda kalan ABD, Trump’la birlikte yeniden “sahalara dönmek” zorundaydı. Zira mesele ABD açısında hiçbir zaman insan hakları, masumları öldüren canavarlardan hesap sormak meselesi olmadı. ABD açısından mesele, 21. yüzyılda imparatorluğunu garanti altına almak. 21. yüzyılın da tıpkı 20. yüzyıl gibi bir ABD yüzyılı olmasını kesinleştirmek. Yoksa Musul’da ABD’nin koordine ettiği harekât, sivil ölümlerde beklenmedik artışlardan bir süre durdurulmuşken, İsrail’in Filistin’de yaptığı her canavarlığı destekleyeceğini şimdiden ilan etmiş, Mısır’da kanlı bir askeri rejimin şefini daha kısa süre önce ağırlamış bir Trump’ın meselesi, İdlip’te Esad rejiminin yarattığı canavarlık değil. Esas olan, kasabanın şerifinin geri döndüğünü göstermek. Esas olan Rusya’ya gözdağı vermek. Rusya, son bir yıldır elde ettiği mevzilerin bu beklenmedik saldırıyla ellerinin arasından kayıp gittiğini görüyor şimdi. Bunu hissettiği için ABD saldırısından önce Esad rejiminin vazgeçilmez olmadığı açıklamasını yapmıştı. Ama 11 Eylül İkiz Kuleler saldırılarının Bush ve ekibine Ortadoğu’ya müdahale etmek için fırsat vermesi gibi, İdlip kimyasal silah saldırısı da Trump için dünyaya bir kez daha meydan okumak ve ABD dış politikasının artık değiştiğini göstermek için bir fırsat sundu.

Henüz ABD ordusunun eline su dökecek bir cinayet mekanizması bulunamadı dünyada. Bu dev cinayet şebekesinin her hangi bir ülkeye özgürlük, eşitlik getireceğini düşünmek, yakın ve uzak tarihi inkâr etmek olur. Bugün yüz yüze kaldığımız Irak, ABD’nin Irak işgalinin ürünü. Bugün yüz yüze geldiğimiz IŞİD, ABD’nin katliamlarının ürünü. Bu nedenle, cinayet şebekelerinden birisini tercih etmek barıştan ve ezilen halklardan yana tutum almak olamaz. Suriye halklarını Esad’ın katliamlarından kurtaracak olan, Suriye’ye askeri müdahale değildir. Esad’a yaptırımlar, Suriye halklarının iradesini esas alan, demokratik bir süreci kapsamadığı sürece, Suriye’ye askeri her müdahale emperyalist güçlerin ve bölgesel aktörlerin çıkar çatışmasının bedelini Suriyelilerin ödemesi anlamına gelecektir.

Bu nedenle Suriye’de savaşa hayır!

Kimyasal silah kullanan Esad rejimine hayır!

Başka ülkelerin Suriye’yi bombalamasına ve askeri müdahalelere hayır!

Bültene kayıt ol