Referandumda “Evet” istikrarsızlığı giderebilir mi?

28.02.2017 - 06:55
Özdeş Özbay
Haberi paylaş

25 Şubat’ta AKP referandum kampanyasını ilan etti. Kampanya ilan edilmezden önce AKP sözcülerinin tek yaptığı “teröristler hayır diyor bu nedenle evet de” argümanını dolaşıma sokmaktı. Eğer Hayır çıkarsa kaos gelir, istikrarsızlık hakim olur da deniyordu.

Ancak tüm bu korkutma propagandası belli ki fazla işe yaramadı çünkü 25 Şubat öncesi anketlerde AKP’nin kesin olarak kazanacağını gösteren sonuçlar yoktu. En fazla %50’den biraz fazla Evet çıkar diyen anketler vardı ama Hayır’ı benzer şekilde az farkla önde gösteren de çok sayıda anket vardı. Hükümetin ilan ettiği referandum kampanyasına bakılırsa bu korkutma üzerine kurulu dil terk ediliyor. Yerine, Evet’ten sonra sükûnet, ekonomik kalkınma, yollar, köprüler, istihdam vs. anlatılıyor yani güzel bir gelecek anlatılıyor.  

AKP’nin düşmanlaştırıcı bir dilden umut anlatan bir kampanyaya doğru evrilmesi sanırım önceki taktiklerinin bir karşılık bulmamasının bir sonucu. AKP’nin düşmanlaştırıcı bir kampanya yapması kararsız AKP seçmeni üzerinde etki etmesi zor bir kampanyaydı çünkü neden evet demesi gerektiği anlatılmıyor, kararsız olmasına neden olan kaygıları giderecek yanıtlar üretilmiyordu.

Şimdi ise AKP kararsızlara, “Referandumda Evet çıkınca artık düzlüğe çıkacağız” Diye sesleniyor. Bu tarz bir kampanyanın kararsızları “denemeye değer, zaten başka bir alternatif de yok” demeye ikna etmesi mümkün. Yapmamız gereken bu söylemin doğru olmadığını hatta esas Hayır çıkarsa ülkenin biraz olsun sükûnete kavuşabileceğini anlatmak olmalı.

Şuradan başlamak lazım, AKP istikrarın önkoşulu olarak hızlı karar alma sürecine ihtiyacı olduğunu söylüyor. Oysa hızlı karar alabilmenin anlamı muhalefetin ve sivil toplumun (dernekler, sendikalar vs.) eleştirilerine kulak dahi vermemek demektir. Bu da demokrasinin işletilmemesi anlamına geliyor. Dolayısıyla kararlar, toplumsal sonuçları doğru düzgün düşünülmeden alınacak. Bu durumun sonucu da daha önce “tecavüz yasası”nda olduğu gibi AKP tabanını dahi rahatsız edecek ve kalabalıkları sokağa indirecek yasaların çıkarılması olacak. Kısacası, hızlı karar almak istikrar demek değil aksine belirsizlik demektir.

İstikrar meselesinde diğer bir önemli nokta ise istikrarsızlığın neden kaynaklandığını iyi açıklamak olmalı. Hükümet eskiden istikrar için demokratikleşme, Kürt sorununda çözüm ve komşularla sıfır sorun politikası öneriyordu. Bu politikalar gerçekten de göreceli bir istikrar süreci yaratabilmişti ancak 2011’den itibaren hükümet, politikalarını değiştirmeye başladı. AKP Ortadoğu devrimlerine destek veriyor gibi görünürken, aslında kendi çıkarlarına hareket eden çeşitli gruplara destek vermeye başladı. Böylece Türkiye, tüm Ortadoğu’da istikrarsızlığa neden olan koşulların ortaya çıkmasına neden olan ülkelerden biri oldu. Ayrıca bunu yaparken de muhalefete hiç kulak vermeyip son derece hızlı karar aldığını hatırlatmak gerekiyor. Ardından Suriye’deki gelişmeleri bahane ederek Çözüm Süreci’nden vazgeçti, Ergenekoncuları serbest bıraktı ve 15 Temmuz darbe girişimine karşı demokratikleşmeyi değil otoriterleşmeyi öne çıkardı. Yani artık her hangi bir reform sürecinden söz etmiyoruz, ekonominin büyüme rekorları kırdığı bir dönemde değil aksine ekonominin gerilemekte olduğu bir dönemdeyiz, Ortadoğu’da savaşan bir devletin yurttaşları durumundayız, üstelik sadece 7 ay önce gerçek bir darbe girişimi atlattık ve aylardır OHAL altında yaşıyoruz. Kısacası ekonomik, politik ve bölgesel bir istikrarsızlık koşullarından geçiyoruz ve referandumdan Evet çıkarsa bu durum değişmeyecek. Tüm bu istikrarsızlık koşulları içerisinde politik gücü elinde toplayan Erdoğan’ın hızlı ve dikkatsizce alacağı kararlar, sonucu öngörülemez yeni çalkantılara yol açacaktır çünkü istikrar için öncelikle ülke içinde ve dışında barış gerekiyor. En azından ülke içinde barış olabilmesi için de demokratikleşme yani Kürt sorununda demokratik çözüm gerekiyor.

Hükümet “Evet çıkarsa terörü bitireceğim” diyor ve Kandil’e operasyon yapacağını söylüyor. Yine Evet çıkarsa Suriye’de IŞİD ve YPG kontrolündeki bölgeleri temizleyeceğini söylüyor. Tüm bunların üzerine bir de ekonomik kalkınmadan söz ediyor. Oysa savaş hiçbir zaman ekonomik kalkınma ve istikrar getirmez. Ancak ölüm, karmaşa ve kriz getirir. Evet çıkarsa bizi bekleyecek senaryo bu.

Peki, Hayır çıkarsa. Burada iki ihtimal söz konusu. Hayır çıkınca iktidar değişmeyeceği için Erdoğan Hayır’ın bedelini ödetmek üzere sertleşebilir ve şimdikinden çok daha istikrarsız koşullarda bulabiliriz kendimizi. Bu ihtimalin nedeni Hayır oyları değil Erdoğan ve hükümetin intikamcı politikaları olacaktır.

Diğer bir ihtimal ise Erdoğan’ın kendi tabanının dahi 1 Kasım’dan beri uygulanan politikalardan ve yaşananlardan memnun olmadığı mesajını alması. Kaybetmekte olduğu toplumsal desteği geri kazanabilmek için bugüne kadar uyguladığı politikaları yeniden gözden geçirebilir. Öyle olursa elbette ilk olarak Kürt sorununda savaş politikalarından vazgeçme ihtimali belirebilir. Ekonomide zorunlu bireysel emeklilik yasası ve tazminat hakkının kaldırılması gibi politikaları uygulamaktan vaz geçebilir. Bu seçenek gerçekleşirse ancak biraz olsun ülkeye sükûnet gelebilir.

Özdeş Özbay

[email protected]

Bültene kayıt ol