Referandum, Kürdler, ‘biz’

19.02.2017 - 16:43
Hakan Tahmaz
Haberi paylaş

16 Nisan anayasa referandumu, 7 Haziran seçimleri sonrasında yaratılan korku rejiminin ömrünü ve niteliğini tayin edecek.

Toplumun geniş kesimi, demokratik, yeni anayasa tartışmalarında; nasıl ve neden bu dar ve bambaşka yola girildiğini henüz anlamış ve anlamlandırabilmiş değil. Anketlerdeki kararsızların ve sandığa gitmeme eğiliminin yüksekliği buna dair bir gösterge niteliği taşımakta.

Bu sonucun ortaya çıkmasının bir başka önemli etmeni de referandumun, ekonomik kriz, OHAL ve savaş koşullarında toplumsal kutuplaşmanın çok derinleştiği ve buna bağlı olarak toplumsal ayrışma ve kopuşun hız kazandığı siyasal, sosyal, kültürel ve yönetsel bir süreçte yapılıyor olmasıdır.

Bu nedenlerle toplumda, referandum sonuçlarının mevcut krizin aşılmasına yetmeyeceğini ve krizin sürmeye devam edeceğine dair düşünce oldukça yaygın. Referandumdan evet veya hayır çıkması yapısal sorunlara çözüm getirmeyecek, sadece krizin nasıl bir hal alacağını ortaya çıkaracak kanısı güçlü.

Bu durumu, referanduma katılım oranı, kararsızların tavrındaki değişikliğin ne yönde olduğu ve iki ay boyunca yürütülecek “Evet ve Hayır” kampanyalarının içerikleri değiştirebilir. Bir anlamda referandumun kaderini kamuoyu araştırmaları sonuçlarına göre kararsız ve sandığa gitmeme eğilimi içinde olanların referandum günü ne yapacakları belirleyecek.

Kararsızlara ve sandığa gitmekten uzak duranlara güven verici ve tereddütlerini giderici kampanya yürütebilenler referandum sonucunu belirleme gücüne erişecek.

16 Nisan’da sandıkta partiler değil, ülke insanlarının geleceği ve kaderi oylanacak. Kararsızlık ve pasif boykot yurttaşlık görevini yerine getirmekten imtina etmekle sınırlı bir sonuç üretmeyecektir. Güçlünün hak etmediği bir sonucu elde etmesine neden olacak ve ülke kaderini etkileyecektir.

Bu nedenlerle seçmenin %18’ini oluşturan Kürdlerin, referandumda nasıl tavır takınacağı en fazla tartışılan, merak edilen ve üzerine senaryolar yazılan konuların başında geliyor. Metropoll şirketinin araştırma sonuçlarına göre Kürd seçmenin yüzde 48’i “Hayır”, yüzde 30’u “Evet’, yüzde 22 ise kararsız yani sandığa gitmeme eğiliminde görünüyor.

Kararsız Kürdler

Kararsız veya sandığa gitmeme eğilimi içinde olan Kürd seçmenin bu politik tutumunun çok farklı gerekçelerini şu başlıklar altında toparlamak mümkün:

1-Bu anayasa değişiklik sürecinde Kürdler dışlandı, değişiklik maddeleri Kürdlerin herhangi bir derdine deva olacak içeriğe sahip değil gibi nedenle Kürdleri fazla ilgilendirmiyor yaklaşımıyla tutum alanlar,

2-AK Parti’nin 2015 sonbaharından sonra, Kürd sorununu yeniden güvenlik konusuna indirgeyen yaklaşımına ve politikalarına öfkeli, tepkili olanlar ve kopuş yaşayanlar,

3- AK Parti’nin, MHP ile ortaklık kurmasından tedirgin olanlar, Türkçü bir dil ve içerikle “devletin bekası” yaklaşımla ve vatan millet edebiyatıyla ‘Evet’ kampanyası sürdürmesinin yarattığı ve yaratacağı tehlikeyi fark edenler, bu nedenle AK Parti’den uzaklaşanlar,   

4- ‘Hayır’ cephesinde yer alan cumhuriyetçilerin Çözüm Süreci karşıtlığı ve Kürd korkusuyla kampanya yürütmeleri ve bazı noktalarda “Evetçi” blokun “devletin bekası” teziyle ortaklaşmalarının, statükoyu koruma ve eskiyi olduğu gibi savunma tutumunu sürdürmeleri ve bu cephede yer alan Perinçekçiler gibi siyasi Ergenokcuların varlığının yarattığı kafa karışıklığı,  

5- Çözüm Süreci’nin bitirilmesi, sonrasındaki sürecin doğru yönetilmemesi ve çeşitli politik yanlışlar nedeniyle HDP seçmeninde yarattığı kırgınlık ve kızgınlık gibi durumların Kürd seçmenlerde kararsızlığa veya sandığa gitmeme tutumuna yol açacağını bütün kamuoyu araştırmalarının ortak güçlü bulgusu.

Bütün bunlarla birlikte referandum sürecinde Kürd ana akım siyasetin güçlü olduğu yerlerden seçim kanunun, YSK kararlarının farklı uygulanması olasılığı, OHAL’in varlığı, devletin güvenlikçi, yasakçı, baskıcı politika ve uygulamaları sandığa gitmeyi büyük ölçüde zorlaştırıcı faktörlerdir. Polisiye tedbirlerle ‘Hayır’ kampanyası yürütülmesinin engellenmeye çalışılması, ülkenin siyasal atmosferi, iktidarın korku yaratma stratejisi ve ana akım Kürd siyasetine karşı yürütülen; tasfiyeye varan tutuklamalar, gözaltılar, cezalandırmalar etkin “Hayır” kampanyası yürütülmesini imkansızlaştırdığı gibi Kürdleri sandıktan uzaklaştırma taktiğine dönüşmüş durumda.  

1 Kasım seçimleri sonrası savaşın büyük ölçüde kentlere taşınmasının yarattığı yıkım, yaşanan iç ve dış göç Kürdlerin katılım oranını etkileyen önemli unsurlardır. Bölgede 360 binin üzerinde seçmenin sandıklarını konabileceği bir sokak ya da bir bina dahi yok bugün. Bir milyona yakın seçmen kayıtlı olduğu seçim bölgesini çatışma nedeniyle terk etmiş durumda. 1 Kasım seçimlerinde yasal olmayan bir biçimde sandıkların birleştirilmesi ve sandık görevlilerinin tutuklu olması gibi nedenler sonuçları etkileyecektir.

Ana akım Kürd siyaseti ve ittifak içinde olduğu Kürd güçleri bütün bunları gözeten ve yeniden güven tazeleyecek bir siyaset izler ve açılıma yönelirse, kararsız ve sandıktan uzak duran Kürd seçmeni referandumda ‘Hayır’ diyebilir. 

Hatta 7 Haziran seçim sonuçlarını aşan bir sonuca ulaşmak mümkün olabilir. Bu başarılması zor, sonucu elde etmenin imkânsız olmadığı çok açıktır. Kürdler, 2015 sonbaharından sonra yaşananların hesabını sandıkta sormak için sandığa gittiklerinde bu zor başarılacaktır.

 Hayırlı olmayan tutumlar

Ana akım Kürd siyasetinin bu başarıya ulaşmasını kolaylaştıracak en önemli unsur toplumsal muhalefet dinamiklerinin, özelikle de cumhuriyetçilerin, “Hayır” kampanyalarını, devletin bekası sorunu ekseninden çıkarmalı, toplumun bölünme ve Kürd Korkusu’nu canlı tutma ve Kürd siyasal hareketini ötekileştiren yaklaşımlarını terk etmeleri olacaktır.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu gibi, bu günkü sorunu PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşülmesine ve hendeklerin kazılmasına indirgeyen bir sığlıkta yürütülecek kampanya ile elde edilecek bir sonuç yoktur. Bu eksende kampanya yürütmek, örtük bir biçimde AK Parti, MHP blokunun politik çerçevesi ekseninde “Hayır” kampanyası yürütmektedir. Bu yolla elde edilecek bir sonucun ne Kürdlere, ne demokrasi güçlerine, ne de ülkeye bir hayrı dokunur.

Kürd siyaseti batıda hayır kampanyası yürütmesin, gözükmesin gibi ahlaktan yoksun dahice öneri sahiplerinin, referandumu altın tepsi içinde Beştepe’ye sunduklarının farkında dahi olamamaları ne derece kurak bir siyasal ortamda yaşandığının kanıtı olsa gerek.

Referandum başarısı, Türkiye siyasetinin bu sağlı sollu kuraklıktan çıkışı için bir imkân yaratabilir. Normalleşmenin önünü açabilir. Değişiklerin referandumda kabul edilmesi daha uzun ve sancılı bir dönemin habercisi olacaktır.     

Türkiye yakın siyasal tarihini takip etmiş olanlar politikleşmiş Kürdlerin desteğini almayı başarmayanların sandıkta kazanma şansının olmadığını biliyor olması gerekiyor. 1980 sonrası Kürdlere sırtını dönen siyasal aktörlerin hep kaybeden taraf olduğu çok aleni siyasal ve sosyal bir gerçeklik. Bunun farkında olanlar kararsız ve sandığa gitmeme eğilimi içinde olan Kürd seçmenin “Hayır”a yönelecekleri bir referandum süreci için azami cesaret, duyarlılık göstermek ve siyasal atmosfer oluşturma sorumluluklarını artık hatırlamalılar.

Özgürlükler için risk almayı beceremeyenlerin/becermeyenlerin başkaları için bedel ödemesini beklemek ahmaklıktır.

Hakan Tahmaz

[email protected]

(IMP News)

Bültene kayıt ol