İki farklı ruh hâli

11.02.2016 - 10:39
Yıldız Önen
Haberi paylaş

Çözüm süreci bittiğinden beri ne zaman iyi bir haber gelecek diye dikkat kesilmiş durumdayız. O iyi haber bir türlü gelmiyor. Gelmedikçe, karamsarlık daha fazla büyüyor, sonu olmayan karanlık bir tünelde ilerlediğimiz duygusuna kapılıyoruz.

Bu kadar çok ölümün yaşanmasına tanık olunca bazılarımız ölmekten kıl payıyla kurtulunca karamsarlığın böylesine yaygınlaşmasına şaşmamak gerekli. Fakat karamsarlığın yaygınlığını anlamak bir şey, karamsarlığa teslim olmak başka bir şey.

Karamsarlığı yenmek zorundayız.

Bunun için, bu köşede daha önce de vurguladığım gibi devletin batıda inşa ettiği korku duvarını yıkmamız gerekiyor.

Devlet bu korku duvarını adım adım inşa etti. 7 Haziran seçimlerinden sonra tüm enerjisini bu duvarı inşa etmeye harcadı. Seçimlerin ardından yaşanan her gerginliğe, patlayan her bombaya devletin yanıtı, “İstikrar istiyorsanız tek parti çoğunluğunda meclis” propagandası oldu.

AKP liderliği ve Erdoğan, “biz yoksak gerisi tufan” diyerek özellikle Gezi direnişi günlerinden beri sandık da sandık demişlerken, sandıkta açığa çıkan iradeyi yok saymakta çok hızlı davrandılar.

Suruç ve Ankara katliamları, bu korku duvarını inşa eden virajlar oldu.

Temmuz ayında Kürt sorununda savaş politikaları yeniden devreye girdi. 7-9 Eylül’de savaşta çok sayıda asker ve polisin ölmesi üzerine birçok şehirde ırkçı gösteriler örgütlendi. Korku duvarının tuğlaları adım adım inşa edildi.

Şimdi sorun, bu tuğlaların zayıf, üflesek yıkılacak kadar dayanıksız olduğunu düşünenlerin farkında olarak ya da olmayarak karamsarlık yayanların argümanlarını çürütmelerinde. Bunun için ilk adım, egemen sınıfın, hükümetin ve devletin uyumlu görünümüne rağmen çelişkilerle dolu politik eğilimlerini görmek ve göstermek. Suriye politikasında devlet hem çelişkili eğilimlere sahip hem de bölge ülkeleri içinde sürece müdahil olma şansını yitirmiş pozisyonda. Her dediğinin tersini yapıyor hükümet. İsrail’le uzlaşmaz düşmanlıktan dostluk ilişkilerine, Başika’ya asker gönderip Irak’taki her tüzel kişilikten fırça yemesine kadar, Fırat’ın batısı kırmızı  çizgimizdir deyip Kürtlerin Türkiye’nin kırmızı çizgilerine aldırmamasına ses çıkartamaması, ABD’nin YPG ile artık siyasi ilişkiler de geliştirmeye başlamasını sessizce izlemek zorunda kalmasına kadar dış politikada böbürlenen bir devlete göre oldukça aciz bir devletle karşı karşıyayız.

İç politikada Kürt halkı geri adım atmış değil AKP karşısında.

Erdoğan’ın başkanlığına AKP’nin tabanının bile yüzde 40’ı karşı.

Bülent Arınç’ın çıkışı, belli ki AKP içinde ilerleyen günlerde daha da görünür olacak çatlakların varlığının kanıtı. Gülay Göktürk ve Mahçupyan gibi zor gün dostlarını bile tasfiye eden AKP içi çelişkiler, mücadele etmek için, mücadele edip kazanmak için sayısız fırsata sahip olduğumuzu gösteren birkaç örnek.

Yıldız Önen

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol