Çipras Allende’yi hatırlıyor mu?

10.07.2015 - 10:30
Özdeş Özbay
Haberi paylaş

Geçtiğimiz hafta borç ödemeleri konusunda Yunanistan işçi sınıfı %61 ile dış borçların ödenerek kemer sıkma politikaları uygulanmasına OXI (hayır) dedi. Ancak radikalleşen işçi sınıfı rüzgârını arkasına alsa da devrimci sosyalistler açısından pek de radikal sayılamayacak bir lider olan Syriza Başkanı Çipras’ın, referandumdan sonra ilk işi AB tarafından “uzlaşmaz” diye kabul edilen, ekonomi bakanı Varoufakis’in istifasını istemek oldu.

Yunanistan işçi sınıfı IMF, Dünya Bankası ve AB ile müzakere etmesi için değil ilişkileri kesmesi için “hayır” demesine rağmen Çipras yeni bir müzakere için kolları sıvadı. Gerçi Çipras daha seçilir seçilmez tavizlere başlamıştı. Hükümet kurmak için sadece birkaç milletvekilinin dışarıdan desteğine ihtiyacı olmasına rağmen milliyetçi ANEL ile koalisyon yaparak “uzlaşmacı” olduğunu kanıtlamaya çalıştı. Seçim zaferinden sonra yaptığı konuşmada sıradan bir politikacı gibi tüm ülkeyi ve yurttaşları kucaklayacağını söylüyordu. Oysa 2 yıldır işçi sınıfı genel grev ve kitle gösterileri ile egemen sınıfa karşı uzlaşmayı değil mücadeleyi öne çıkarıyordu. İlk borç ödemesi tarihi geldiğinde de borcu ödemişti ancak ikincisinde kemer sıkmak zorunda olduğu için kabul edemedi.

“Hayır” oyunun kazandığı referandumdan sonra katıldığı AB Parlamentosu toplantısında da Çipras “uzlaşma” istediğini ilan etti. Arkasına işçi sınıfının desteğini almış bir lider gibi değil AB’den anlayış bekleyen bir lider profili çizdi. Çipras; “Komşularımızdan antlaşma beklentimiz var. Ama o antlaşma krize son verecek ve tünelin ucundaki ışığı bize gösterecek makul bir antlaşma olmalı… Yunanistan’a verilen paralar hiçbir zaman Yunan halkına gitmedi. Para Yunan ve Avrupalı bankaları kurtarmak için verildi.” Dedi. AB ile bir sorun yaşamak istemediğini belirterek “geçmişin hatalarına düşmeden sosyal olarak adil ve ekonomik olarak makul bir antlaşma” yapmak istediğini belirtti. Böyle bir antlaşma olursa gereken reformları da yapacaklarını söyledi.

Fakat burjuvazinin uzlaşı değil boyun eğme beklediği kriz durumunda, uzlaşı tavrı sadece kendi tabanını kaybetmesine ve burjuvazinin daha saldırgan olmasına neden olur. Bu nedenle konuşmasından hemen sonra muhafazakâr vekil Manfred Weber “yalan söyleme” diye haykırdı. Bir borç silinmesinin bankaları değil Slovakyalı hemşireleri ve Finlandiya’daki sosyal hizmet çalışanlarını etkileyeceğini söyledi. AB Liberal Grup Başkanı ve eski Belçika Başbakanı Guy Verhofstadt ise daha da saldırgan bir üslupla Çipras’a “Yunanistan krizinde sorun siyasetçi sınıfının çaba sarfetmemesidir… Kamu sektörünü küçültmelisiniz, biliyorum bunu yapmak solcular için zordur ama bu yapılmak zorunda. Çünkü 800 bin kamu çalışanı ile bu iş yürümez… Nasıl anılmak istiyorsunuz? Halkını daha da fakirleştiren bir seçim kazası olarak mı? Yoksa gerçek bir reformcu olarak mı anılmak istiyorsunuz?... Sahte bir peygamber değil gerçek bir lider olun.” Dedi. Konuşmasını ayakta, bağırarak ve son derece öfkeli bir beden dili ile yapan Verhofstadt aslında burjuvazinin Çipras’a değil Yunanistan işçi sınıfına olan öfkesini yansıtıyor. Bu bir uzlaşmacı tavır değil “boyun eğin, başka bir yol yok” konuşmasıdır. Çipras ise bu meydan okumanın varabileceği felaketi görmüyor ve işçi sınıfına dayanarak cevap vermektense burjuvaziye taviz veriyor.      

Yunanistan’da yaşananlar 1970-73 yılları arasında Şili’de yaşananları anımsatıyor. Bu nedenle Şili ile Yunanistan’ı kıyaslamak zihin açıcı olabilir.

Egemen sınıfın bölünmüşlüğü

Lenin bir devrimin olabilmesi için egemen sınıfın yönetemez, ezilen sınıfların ise artık yönetilemez duruma gelmesi gerekir demişti. Bu gibi kriz anlarının en önemli belirtisi egemen sınıfın bölünmesidir.

Şili’de radikal sol koalisyon (En büyükleri Komünist ve Sosyalist Parti olan ve 5 partiden oluşan koalisyon) Halk Cephesi, 1970 yılında Salvador Allende’nin Başkanlık seçimlerini kazanması ile yükselişe geçti. Allende aslında oyların sadece %36’sını almıştı. Rakibi merkez sağ aday Alessandri de %35 oy almıştı, diğer rakibi Hristiyan Demokrat aday Tomic ise %28. Yani Allende halkın büyük çoğunluğu tarafından desteklenerek değil egemen sınıfın bölünmüşlüğü sayesinde Başkan olmuştu. Tabi, Şili işçi sınıfının yükselmekte olan mücadele ve örgütlülük düzeyini unutmamak gerek. Örneğin 1969 yılında 1.939 grev yaşanırken bu sayı 1970’de 5.295’e çıkmıştı[1].

Syriza, 2015’in Ocak ayında yapılan seçimlerde %36 oy aldı. Yani referandumda çıkan %61 gibi bir halk desteği almadı. Şili’deki gibi egemen sınıfın bölünmüşlüğü sayesinde iktidar olabildi. Şili’den farklı olarak Yunanistan egemen sınıfı 5 partiye bölündüğü için en yakın rakibi %28’de kaldı.

Reformizm

Allende, aslında antikapitalist denemeyecek sınırlılıkta bir dizi reformu uygulamaya başladığında burjuvazinin saldırısı ile karşılaşmıştı. Burjuvazinin işine geldiğinde sandığı savunurken işine gelmediğinde nasıl başka yollara sapabileceğinin en iyi kanıtı oldu Şili. Aslında Halk Cephesi programı ekonominin sınırlı bir kısmının devletleştirilmesini ve ülkenin karma ekonomik modelle yönetilmesini istiyordu.

Halk Cephesi içerisindeki partilerin bir kısmı daha sağda bir kısmı ise daha soldaydı. Ülke koşullarındaki gidişat bir seçim yapmayı zorluyordu. Sol kanat işçi sınıfı eylemlerine yönelerek işçilerin talepleri doğrultusunda hareket etmeyi savunurken Allende burjuvaziyi korkutmadan hareket etme yanlısıydı.  Çipras, seçimi kazandığı akşam yaptığı konuşmada tüm Yunan halkının iktidarı olmaktan söz ederek daha baştan uzlaşmacı bir tavır takındı ve hatta uluslar arası kuruluşlara olan borcun ilk taksitini ödedi. Ancak koşullar Syriza’yı da bir seçim yapmaya zorluyor. Ya işçi sınıfı taleplerinden yana ya burjuvaziden yana olmak durumda. İkisini birden yapmak mümkün değil.

Şili’de Allende burjuvaziyi tedirgin etmemeye çalışmasına rağmen burjuvazi kopardıkları tavizlerle yetinmiyordu. İşçi ve köylüler ise bir yandan Allende’yi desteklerden bir yandan kendi alternatif örgütlenmelerini yaratıyordu; Cordones. Cordonlar birçok şehre yayılan işçi örgütlenmeleriydi ancak Halk Cephesinin sağ unsurları bu işçi örgütleriyle ilişki kurmama kararı aldı. Onların isteği işçilerin kendi kontrollerindeki sendikalara göre siyaset yapmalarıydı. Komunist Parti bu tavrı takınan partilerden biriydi. Bu arada hükümet “radikal” solun örgütlü olduğu Lo Hermida gecekondu mahallesine saldırdı ve maden bölgelerindeki grevleri yasaklayıp, bu bölgelerde denetimi askeri yönetime verdi. Sosyal gerilimin artması sonucu işçiler Temuz 1972’de Conception kentinde büyük bir Halk Meclisi topladı. Ülkenin dört bir yanından 3000 delege toplantıya katıldı. Komunist Parti bu kongreye “sol maskeli emperyalist toplantı” diyerek katılmadı. Allende ise daha önce örneğini 1917’de Sovyetlerin kurulması ile gördüğümüz ikili iktidarın zararlı olduğunu çünkü Halk Cephesi hükümetinin zaten işçileri temsil ettiğini söyledi.  Yunanistan’ın Şili’den en büyük farkı şimdilik bu alternatif işçi örgütlenmelerinin ortaya çıkmamış olması. Ancak bu kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak. Kapitalizmin kuralları ile devam edilirse ekonomi giderek kötüye gidecek ve işçi sınıfı gündelik ihtiyaçlarını ve politik birliğini sağlamak için bu tarz örgütlenmeleri ortaya çıkaracak.

Ekim 1972’de kamyoncular kontak kapadı. Bu aslında ulaştırma sektöründeki burjuvazinin bir greviydi. Amacı hükümeti zor durumda bırakmaktı. Grevin güvenliğini faşist parti Patria y Libertad militanları sağlamıştı. Greve küçük burjuvazi kepenk kapatarak destek verdi. Burjvazi fabrikalarda üretimi durdurdu, paralarını ülke dışına çıkarmaya başladı ve yatırımlarını durdurdu. Meslek odaları greve destek verdi. Şehirlere başta gıda olmak üzere hiçbir ürün ulaşmıyordu. Cordonlarda örgütlenen işçiler burjuvaziye meydan okudular. Cordonların güçlü olduğu yerlerde işçiler fabrikaları açtı ve üretime devam etti. Binlerce gönüllü kamyonları çalıştırdı ve ürünleri taşıdı. Büyük gösteriler düzenleyerek grevi protesto ettiler. Hekimler, Oda’nın grev desteğine karşı hastaneleri işler durumda tuttu. Faşistlerse sokaklarda işçilere saldırmaya başlamıştı.

Bu tablonun oluşma nedeni giderek artan sosyal gerilimde net bir taraf alması gereken Allende’nin iki tarafı da parlamenter yollarla idare etmeye çalışmasıydı. Oysa iki tarafı da idare edebilecek gibi bir durum yoktu. Hükümet yetkilerini işçi sınıfı yanlısı reformlar için kullanırken, “radikal” dediği sosyalistlere ve işçilere karşı orduyu bile kullandı Allende. 31 Ekim’de kabineye bazı generalleri dahil ederek ülke genelinde olağanüstü hal ilan etti. Yani işçilerin öz örgütlenmelerinin önüne açmak yerine hem burjuvazinin hem işçilerin direnişini kırmak yönünde ordu ile el ele verdi. Sonuçta burjuvazi Pinochet darbesi ile bu süreçten zaferle ayrıldı. Eğer Pinochet bir direniş ile devrilseydi muhtemelen faşistleri de son çare kullanacaktı burjuvazi.

Tek ülkede sosyalizm olmaz

Şili’de yaşananlar Yunanistan’da olabilecekler hakkında ipucu veriyor. Yunan sermayesi daha şimdiden bankalardan paralarını çekmeye başladı. Çipras’ın Allende’ye göre çok daha yumuşak olan reformlarına karşı burjuvazi çeşitli eylemler düzenleyecektir. Faşist Altın Şafak’ı sokağa süreceklerdir, bir darbe hazırlığı içerisinde olacaklardır. Tüm bu gelişmelere karşı Çipras’ın, Allende’nin hatalarından öğrenip hükümet gücünü işçilere değil faşistlere, askere ve burjuvaziye yöneltmesi gerekiyor. Ekonomik sıkıntılar zorladıkça Cordon benzeri yapıları ortaya çıkarmak durumunda kalacak Yunanistan işçi sınıfına destek verilmesi ve işçi hareketinin mutlaka Yunanistan dışında başta İspanya olmak üzere diğer ülkelere de yayılması gerekiyor.

Nasıl ki Sovyet devrimi Rusya’da değil Alman devriminin yenilmesi ile dünyadan izole oldu ve sonucunda Stalinist karşı devrimle karşılaştıysa, nasıl ki Şili’de yükselen mücadele diğer Latin Amerika ülkelerine yayılamayarak ezildiyse, bugün de Yunanistan işçi sınıfı tek başına özgür ve sınıfsız bir toplum elbette kuramaz. Ancak Yunanistan’dan yükselen umut dalga dalga, tüm Avrupa’ya yayılırsa ve Avrupa işçi sınıfı kendi devletlerinin Yunanistan’a uygulayacakları baskılara karşı çıkarsa, başka bir dünyanın nüveleri Yunanistan’da yeşerebilir.

Özdeş Özbay

[email protected]  


[1] Colin Barker, Devrim Provaları, Yordam Kitap.

Bültene kayıt ol