Seçimler ve devrim

04.06.2015 - 09:48
Özdeş Özbay
Haberi paylaş

Her seçim döneminde, hem sosyalist hareketler içerisinde hem de sosyalizme ilgi duyan insanlar arasında seçimlere girip girmeme ve girilecekse kime oy verileceği konularında tartışma yaşanır. Bu seçim döneminde de aynısı oldu. Sosyalist hareketlerin büyük bir kısmı HDP’ye destek veriyor. Daha az bir kısmı başka partilere. Çok azı ise seçimleri boykot ediyor.

HDP’ye oy isteyenler de iki temel çizgide kümelenebilir. İlki, enternasyonalizmin bir gereği olarak, kitlesel bir sosyalist hareketin olmadığı koşullarda Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve onun etrafında bir araya gelen toplumsal muhalefet unsurlarına destek vermek. Diğeri ise stratejik olarak AKP’yi geriletmek için oy vermek.

Seçim çalışması yapan bizler, sokakta bildiri dağıtırken, sosyalist fikirlere ilgi duyan insanların ilginç tepkilerine şahit oluyoruz. Kimi “seçimlere girerek devrimden uzaklaşıyorsunuz” diyor. Kimi “HDP Kürt milliyetçisi”, “HDP sosyalist değil ki” diyor. Yani sosyalizm, seçimler ve devrim konusunda bir karmaşa var. Bu karmaşaya biraz yanıt vermeye çalışacağım.

Evet, seçimler bir ülkenin yasaları ile sınırlıdır ve elbette hiçbir parti seçimlerde kazanınca devrim yapacağını düşünmez (klasik “Komünist” partiler hariç). Devrim ile oy kullanmak ayrı şeylerdir. Ancak unutulmaması gereken bir şey var. Bugün bütün bir sosyalist solu birleştirseniz dahi %1 oy almayacak iken, devrim nasıl olacak? Daha doğrusu devrimi kim yapacak? Devrimler, büyük yığınların kendi politik eylemlilikleridir. O ülkedeki rejimi tamamen yıkmak üzere harekete geçtikleri eylemlerdir. Yani büyük yığınlar politika sahnesine zorla dâhil olarak yasaların çizdiği sınırları aşarlar. Bu hareket, rejimi değiştirmekle sınırlı olursa politik devrim olur. Yaşamı yeniden örgütlerse sosyal devrim. Her politik devrim ise sosyal bir devrime dönüşme potansiyelini içinde barındırır. Tahrir meydanında başlayıp tüm ülkeye yayılan devrim, politik bir devrimdi. İspanya’ya sıçrayan meydan işgali ise devrim değildi. Hem Mısır’daki gibi toplumun büyük çoğunluğunu mobilize etmedi İspanya’daki İndignados (Öfkeliler hareketi) hem de talepleri rejimin yıkılması değil yeniden düzenlenmesiydi. Gezi direnişi de öyle. Yine de kitle hareketi, hareket içerisinde yer alanlara özgüven verir, katılanlar radikal fikirlere açık hâle gelirler ve sola kayma ihtimalleri yüksektir. İspanya’da Podemos’un yükselişi, Türkiye’de HDP’ye olan desteğin artması, radikal sol fikirlere kitlelerin daha açık olduğunun kanıtıdır.

Sosyalistler, devrimin büyük kitlelerin kendi eylemliliği ile yapılabileceğini düşündüklerinde dolayı (gerillacı ve parti iktidarını savunan hareketleri dışarıda tutuyorum) devrimci fikirleri yaymak için bütün fırsatları ve araçları kullanırlar. Kaba bir propaganda yapmak işlevsizdir çoğu kez. O nedenle radikal fikirleri program hâline getirirler. Troçki buna geçiş programı demişti. Yani ulaşılması mümkün olan ama kapitalizmin işleyiş mantığı nedeniyle gerçekleştirmesinin mümkün olmadığı talepler bütünü. Halkların kendi kaderini tayin hakkının tanınması, yani Kürdistan’da özerkliğin veya doğrudan bağımsızlığın elde edilmesi, Ermeni soykırımın tanınması, LGBTİ bireylerin eşitliği, asgari maaşın arttırılması ve taşeronluğun kaldırılması, parasız eğitim ve sağlık hizmeti sağlanması vb. Bu talepler aslında ulaşılmaz değildir ancak uluslararası rekabetin had safhada olduğu neoliberal bir düzen içerisinde, bu taleplerin bütünü, egemenler açısından karşılanması zor olan devrimci taleplerdir. Burjuvazi, karşısında kitlesel bir işçi sınıfı hareketi görmedikçe bu talepleri asla yerine getirmez. Günlük koşuşturmanın derdinde olan işçi sınıfının büyük çoğunluğu, eğer o ülkede cılız bir toplumsal mücadele sürmekte ise, seçimler dışında politikayla fazla ilgilenmez. Seçim döneminde ise bütün toplum politize olur. Dolayısıyla farklı düşüncelere de normal zamanlarda olduğundan çok daha açık olur. Bir yandan radikal talepleri dile getiren partilere oy isterken, bir yandan da 5 dakikalık demokrasi ile sınırlı kalmadan sokakta ve işyerlerinde bu talepler etrafında hareket örmek o nedenle önemlidir. Devrimciler seçimleri bu hareketi örmek için kullanır.

HDP’nin oy artışı, batıda yüz binlerce kişinin Türk milliyetçiliğinden uzaklaştığının ve sol fikirlere sempatiyle baktığının kanıtı. Ancak bu kitleler HDP’de örgütlü değiller. Örgütlenmeleri de zor. Dünyada, son 5 yılda çeşitli başarılar elde etmiş sol hareketlere baktığımızda, bu partileri kitlelerin bizzat kendilerinin oluşturduklarını görüyoruz. Özellikle Podemos bunun en iyi örneği. HDP barajı geçerse umut dolu olacak örgütsüz kitleleri bir sol alternatif etrafında bir araya getirmek, o nedenle devrimci sosyalistlerin en büyük amacı olmak zorunda. Eğer geçemez ise de umutsuzluğun hâkim olmaması için, insanların politik faaliyet yapmaktan vazgeçmemesi için yine bir hareket inşa etmek zorundayız.

Özdeş Özbay

[email protected]

Bültene kayıt ol