Göçmeniz, göçmenlerden yanayız, ırkçılığa karşıyız

08.06.2022 - 10:28
Yıldız Önen
Haberi paylaş

20 Haziran mülteci günü yaklaşıyor. BM Genel Kurulu 2000 yılının sonunda, dünyada zorla yerinden edilen insanların sıkıntılarına dikkat çekmek için her yıl 20 Haziran’da kutlanmak üzere Dünya Mülteciler Günü’nü ilan etti. O günden bu yana göçmen sorununun şiddeti, yaygınlığı daha da arttı. 2020 dünya göç raporu dünyada göçmen sayısının küresel nüfusun yüzde 3,6’sına denk geldiğini söylüyor. 

Rapor, uluslararası göçmenlerin tahmini sayısının son elli yılda arttığının altını çiziyor. 2020 yılında doğduğu ülke dışında bir ülkede yaşayan tahmini toplam 281 milyon insan, 1990 yılına göre 128 milyon, 1970 yılında ise tahmin edilen sayının üç katından fazla.

2000’li yılarda Esad rejiminin barbarlığı ve Suriye’yi savaş alanına çeviren emperyalist ve bölgesel askeri güçlerin yarattığı yıkım nedeniyle milyonlarca göçmen daha eklendi bu sayıya. Son dört ayda Ukrayna’da Putin’in vahşi işgalinden kaçanlar ve Rusya’da rejimin baskılarından kaçan savaş karşıtı Rusyalılarla göçmen sayısı artıyor. İklim krizi nedeniyle yeni bir iklim göçü dalgası da son yıllarda göç sorununu boyutlandırıyor.

Irkçı bir dalga

Göçmenler gittikleri her yerde, ırkçı bir dalgayla karşılaşıyorlar. Göç sırasında devletlerin uyguladıkları göçmen karşıtı ırkçı uygulamalar nedeniyle binlerce insan hayatını kaybetti. Kış aylarında Avrupa ülkelerinin sınır kapılarında ölen ya da Akdeniz’de batan botlarda tüm dünyanın gözleri önünde hayatını kaybeden göçmenler göçmenlerle dayanışmanın ne kadar acil bir mesele olduğunu gösteriyor. 

20 Haziran işte bu dayanışma için çok önemli bir gün. Türkiye’de, ayrıca büyük bir öneme sahip göçmenlerle dayanışma. Bunun iki nedeni var: Birisi iktidarın göçmenleri bir pazarlık unsuru olarak kullanması. Mülteci haklarının tanınmaması ve göçmenlerin geçici misafir gibi garip statüyle aslında hiçbir statüye sahip olmayan bir konuma indirgemesi.

Bu, göçmenler hakkında estirilen yalan fırtınasını güçlendiriyor.

Nefret dili ve yalan fırtınası

Diğer nedense Türkiye’nin içine girdiği seçim ikliminde iktidarı köşeye sıkıştıracağını düşünen milliyetçi, ulusalcı sosyalist ve sağcı, ırkçı muhalefetin göçmen düşmanlığını bir nefret söylemiyle körüklemesi. Örneğin, görevi sadece göçmen düşmanlığı yapmak olan bir parti kuruldu. Bunun başkanı sosyal medyadan şöyle şeyler yazabiliyor: “Türkiye kıtlığa doğru ilerlerken, sularımız azalır, tarımsal üretim düşerken, ‘10 milyon sığıntı dönmesin, yenileri gelsin’ diyenler Türk Milleti’nin düşmanlarıdır.”

Oysa 10 milyon sayısı bir yalan. Ama önemi yok bu türden insanlar için.

Örneğin şunu da söyleyebiliyor aynı isim: “Bugün kaç Suriyeli, Mısırlı, Yemenli, Algan’a vatandaşlık verilecek biliyor musunuz? Kimler vatandaşlık verilmesine aracılık edip zenginleşecekler? Seçim günü yüzbinlerce Türkçe bilmeyen seçmeni sandık başında göreceğiz. Egemenliğimiz, seçme-seçilme hakkımız gasp ediliyor.”

Bu adam göçmenleri tehcirle tehdit ediyor.

Helalleşme kapsamı dışında bir ırkçı

Bir de bir belediye başkanı var. Bu ırkçı belediye başkanı “geçici sığınmacılara son çağrı” başlıklı Türkçe ve Arapça yazılan bir ilan yayınladı. İlanda, “Geçici sığınmacılara sesleniyorum; 11 yıl önce ülkemize misafir olarak geldiğinizi söylediniz. Türk milleti de kıt kaynakları ile yılardır size sahip çıkıyor. Artık bu misafirlik fazla uzadı. Ülkemizdeki ekonomik buhranı görüyorsunuz. Gençlerimiz işsiz, aileler açlık sınırının altında yaşıyor. Bu şartlarda artık sizinle paylaşacak ekmeğimiz ve suyumuz kalmadı. Geldiğiniz gibi gitme zamanınız geldi. Artık istenmiyorsunuz, dönün ülkenize” ifadeleri yer aldı.

Irkçılara yanıtı örgütleyelim

Sadece bu adam değil, iktidar karşıtı muhalefetin toz kondurulmayan isimlerinden Akşener de “Bu doğum hızıyla 2053’te nüfusun 35 milyonu Suriyeli olacak” diyebildi.

Ana muhalefetin sevilen ve helalleşme çağrıları yapan lideri Kılıçdaroğlu ise “En geç iki yıl içinde Suriyeli kardeşlerimizi davul ve zurna ile ülkelerine yolcu edeceğiz. Onların kendi iradeleri ile kendi ülkelerine gitmelerini isteyeceğiz. Elbette gitmek isteyeceklerdir, can ve mal güvenliklerini sağlanmasını isteyeceklerdir. Bunun altyapısını oluşturacağız.” dedi.

Göçmenlerle dayanışmak, göçmenleri tüm ezilenlerin aktif bir parçası olarak görmek, göçmen dayanışmasını sınıf mücadelesinin en önemli başlıklarından birisi olarak ele almak çok önemli. Bu nefret dalgasının amacı sokakta linç kampanyası örgütlemek.

Buna izin vermemek için sokakları ırkçılara bırakmamalıyız.

Irkçılıkla mücadele günüdür de Dünya Mülteci Günü aynı zamanda. 

Yıldız Önen

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol