Darbeci ölmüş: Ölünün arkasından konuşulur

10.05.2015 - 12:08
Memet Uludağ
Haberi paylaş

Galiba yaşı 40'ı geçmiş herkesin bir 12 Eylül anısı var. Normal bir çocukluğun, normal bir gençliğin yaşanmadığı yıllardan kalma anılar bunlar.

Daha gençler ise, ne mutlu ki 'ressam' olarak değil darbeci olarak biliyor Kenan Evren'i.

Resim sanatına ilgileri olmadığından değil, herif ressam olmadığı için.

Ressam olmadığını, darbeci olduğunu, yargılanması ve hesap vermesi gerektiğini söyleyenler, yetmese bile, halkların tepesine getirdiği darbe anayasasındaki koruyucu maskesinin düşmesi için sokakta amansızca mücadele edenler sayesinde.

İşte o çocuklardan biriydi. Tam kitap okumayı sevmeye başladığı günlerdi. Sağolsun, babacığının tonlarca kitabı vardı. Bir de kendi el yapımı kütüphanesi. O eski evin yaşlı bir kokusu olurdu. Yemek-küf-kitap karışımı bir koku.

Ve hiç unutmayacağı bir anıydı onunkisi; bir gece, annesiyle beraber banyo kazanında o kitapları yakması.

Tek, tek, tek...

Haberi olsa yaktırmazdı babası.

"Kitap yüzünden insanlar yıllarca mahkum oluyor, işkence görüyor’’ demişti annesi.

Sen çok iyi bilirsin Paşam, çok yaktırmışlığın var, kitap öyle kolay yanmaz, sayfalarını yırtmak, kitabı parçalamak gerekir.

Listesini tutmuştu, çocuk aklıyla, yanan kitapların. "Büyüyünce hepsini yeniden alacağım" diye. Listeyi kaybetti ama o uykusuz kitap yakma gecesini hiç unutmadı. Patlamasın diye banyonun kazanından saatlerce kaynar su akıtmıştı annesi.

Bugün onun yaşındakiler, yani yaşı şimdilerde 40’larda olanlar, 12 Eylül döneminde belki de en çok kazık yiyenlerdendi. Büyük değillerdi ki anlasınlar her olan biteni ve bir tavırları olsun, ona göre davransınlar. Babası giden, ablası giden, mahalledeki top oynadıkları liseli abileri giden, anlamadıkları bir korkuyla yaşayan çocuklardı onlar.

Geri gelmeyenler oldu ama gelenler de vardı. Biz henüz büyümemiştik ama gidenler, nedense, yaşlı amcalar/teyzeler gibi geldiler geri. Ya onların zamanı daha hızlı akmıştı cezaevinde, ya da onlara çok kötü birşeyler olmuştu oralarda.

Çıkanların pek çoğu bir daha pek konuşmadılar.

Sen bizim mahalle futbol takımlarımızın hocalarını yaşlandırdın Paşam. Bir daha top oynamadılar.

Ama hakkını yemeyelim, büyük iş çevirdin. Senin 12 Eylül'ünü biz sadece çocukken yaşamadık. Beraber büyüdük. Sayende, dünyanın belki de en berbat müfredatlarını okuduk ders diye.

Sayende, senin askerlerin derslerimize girdi. Yalanları tarih dersi diye okuttular bize. Yerine doğruları koymamız epeyi zaman aldı, ama bil ki koyduk sonunda.

Sayende izleyemediğimiz bir sürü film, okuyamadığımız bir sürü kitap oldu.

Büyümeye devam ettik. Hakkını yemeyelim, 12 Eylül bizi terk etmedi. YÖK’ünle okuduk üniversitelerde. Yarım yamalak kurduğumuz öğrenci derneklerinin yasaklanmasına alıştık. Azmayalım, kudurmayalım diye dayadılar sınavları bize. Bizim bilimimiz, fenimiz çok ama çok daha iyi olurdu Paşam. Sonradan kitaplarından okuduk, sen bizim hocalarımızı bezdirmişsin. Kürsülerini dağıtmışsın. Yerlerine robotları getirmişsin, biz de yazıp ezberimizdekileri bir kağıda, geçivermişiz dersleri.

Sen koca bir ülkenin, halkların aklını, dilini tuttun. İnsanların göz pınarlarını kuruttun. Üretken, yaratıcı, akıllı, heyecanlı binlerce insanı yok ettin, susturdun, küstürdün. Paşam, sen ve tayfan yaşamın güzelliğini bozdunuz, sonra çekilip villana çocuk gibi resim boyamaya başladın. Unutulsun istedin bütün bunlar.

Unutulmadı. Sen de ressam olamadın.

Paşam, o günlerin çocukları bugün 50'sine merdiven dayadı. Kimileri unuttu gitti, kimileri zengin oldu, kimileri ise hala mücadelede ve hesabını soracaklar bir sürü şeyin. 12 Eylül'ün, öldürülmüş insanların, yakılmış kitapların, filmlerin, işkencelerin ve daha bir sürü şeyin. Öyle şu baştaki istedi, bu iktidarın işine geldi diye değil, boyunlarının borcu olduğu için yapacaklar bunu.

Senin elinde gençlerin, kadınların, işçilerin, üniversite öğrencilerinin, sendikacıların, yazarların, gazetecilerin, Türklerin, Kürtlerin kanı var. O ellerini, ressam elleri diye bilmeyecek yeni nesiller. O kırmızılık boya değil.

Ressam değil, darbe yapmış bir komutansın. Maaşı bu halkların vergileriyle ödenen bir emekli darbeci generalsin. Şunu bil ki Kenan Evren, tarihte hiç bir zaman halklar darbecilerini sevmemiş ve affetmemişlerdir. Şili’de de, İspanya’da da, İtalya’da da, Mısır’da da bu hep böyle olmuştur. Uzun zaman da alsa darbecilerin zorla konan isimleri, okullardan, sokaklardan silinmiştir.

Sen binlerce yerin ismini değiştirtmiştin. Tek tek geri dönecek o isimler hayata. Sen ise öldün gittin, yok artık dönüşün.

"Gün ola devran döne” derler ya, görecegiz. Umut ola, barış ola, demokrasi ola... Ola ki, bizim çocuklarımızın çocuklukları normal olsun. Olsun ki, sıra paramparça edilen katırcı çocukların hesabını sormaya gelsin, darbe heveslileri hesap versin, hak arayanların açlıkları duyulsun.

Hiç bir şey yetmez. Henüz yetmez. O yüzden “Paşam sana söylüyorum ağalar, paşalar siz anlayın" misali.

Kimi zaman, her şeyini, her çilesini, herkes kadar yaşamadığım o günlerin, o aklımda yarım yamalak kalan hatıralarını düşünüyorum. "Başka bir dünyanın olabilirliği fikri olmasa" diyorum, "acaba nasıl katlanırdı bunca insan o günlere?"

Belki de başka bir dünyanın mümkünlüğüdür, her dönemde, o dönemin aykırılarını ayakta tutan. Her dönemde aykırılık olacaktır Paşam. Bu aykırılar senin gibilerin hiç sevmediği şeyler söyleyecek. Senden sonra gelenler de sevmeyecek bunları; kendi dilinde, başka dilde, ana dilde, yabancı bir dilde, her dilde söylenecek bunlar.

Hiç tasvip etmediğin şeyler yapacak bu insanlar. Barajların aşılacak. Aklın geride kalmasın, senin yerine üzülecek yenileri var şimdi.

Sıkıntıları olacak bu aykırıların, riskler alacaklar, kimi zaman dermanları kalmayacak, yere çöküp öylece kalacaklar orada. Ama Paşam, başka bir dünyanın mümkünlüğü derman verecek onlara..

Bütün bunları düşünerek, gece gözlerini tavana diktiğinde ne düşünüyordun ölmeden önce? Korkuyor muydun olacaklardan? Bence içini derin bir karanlık kaplamıştır her gece.

Ben o zamanlar babamı da içeri atacaklar diye çok korkmuştum? Şimdi artık kormuyorum ama hep düşünüyorum: Ne gerek vardı bütün bunlara?

Senin ölümün yetmez Paşam. Mesele senin gibilerin bir daha olmayacağı bir dünyanın kavgası.

Sana söylediler mi bilmem ama, ölünün arkasından konuşulur.

Söylenenleri bir duysan...

Memet Uludağ

@Memzers

Bültene kayıt ol