Ütopik olan ne ve kim?

03.03.2022 - 20:07
Sibel Erduman
Haberi paylaş

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından sonra, Ukrayna’dan Polonya sınırına doğru can güvenliği olmadığı için yola çıkan bir milyon kişi içinde Polonya, Nijeryalılara giriş izni vermedi ve hatta twitter’da bu insanların trenden atıldığının görüntüleri mevcut. Bir twitter kullanıcısı olan Kachi Nate, Ukrayna'daki arkadaşının siyah tenli olduğu için Polonya'ya giremediğini tüm siyah tenlileri vizesiz oldukları gerekçesi ile geri çevirdiklerini ve uluslararası öğrenci statülerini doğrulamak için başka herhangi bir belgeyi kontrol etmediklerini belirtti.

Avrupa’nın kendi göçmen politikalarını, kurallarını ihlal ettiğini zaten biliyoruz. Suriyeliler için Türkiye ile yaptığı anlaşma tam da böyle bir şey. Bu arada bir iki sene önce Türkiye’nin koz olarak kullandığı Suriyeli göçmenleri “sınırlar açık gidin” diyerek bıraktığı yüzlerce Afganlı, Suriyeli, Afrikalı göçmen Yunanistan’a girmeye çalışırken zorla nehre atılma yoluyla içeri sokulmadı, girebilenlerin de çoğu resmen soyulup soğana çevrilerek geri çevrildi. Türkiye’den sınıra yardıma gidenler olsa da sonunda çoğu göçmen bu duruma maruz kaldı. Polonya sınırında bu son yaşananlar, Avrupa’nın egemenlerinin ırkçılık konusunda artık pervasızca davranabildiğini gösteriyor, alarm zillerinin çalmasını gerektiriyor.

Bildiğimiz ya da bildiğimizi sandığımız Avrupa (kapitalist düzende Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik değerlerinin de mücadeleler sonunda elde edildiği) artık yok. Bu değerlerin yaşatılması için mücadele edenler yok değil ve hatta artık kapitalizme bol gelen bu değerlerin bu düzende yeşermeyeceğini bilenler de yok değil. Ama bu neoliberal düzen artık altta kaynayan başta işçi sınıfı olmak üzere düzenden mustarip olan sınıfların taleplerini karşılayarak denge sağlamak gibi bir kaygısı olmadığı gibi, başka ülkelerin doğal kaynaklarını yağmalamaya devam ediyor. 

Dünyada doğal kaynaklar azalıyor, bunun yerine başka gezegenlerde alternatif yaşam kurma hayalleri var dünyanın en zenginlerinin. Binlerce dolar harcayıp uzay yolculukları yapıyorlar. Yani sınıflar arası bir uçurum var. Daha fazla göç yaşanması da oldukça muhtemel, çünkü gene alarm zilleri çaldıran iklim felaketi çok yakın bir zamanda dünyadaki birçok ülkeyi etkileyecek. Ve bu göçenlerin çeşitli başka yerlere yerleşmesi sırasında yaşanacak felaketleri şimdiden düşünmek kolay değil. Ama Ukrayna meselesinde karşılaştıklarımızı düşünürsek, bazı konuları ön görmek zor değil. En başta kesinlikle ırkçılığın artacağı muhtemel. Çünkü sağ hiçbir zaman kendi oligarklarına karşı gelmez ve belki de daha da kışkırtıcı olacaklardır, göçen yoksul insanların kendi ülkelerine girmelerini engellemek için.

Baş başa kalabileceğimiz vahim ırkçılığa karşı ve eşitlik özgürlük için uluslararası barış, silahsızlanma ve orduların kademeli olarak imhasını isteyecek bir hareket örgütlemek gerekmekte. Bunu yaparken, kendi ülkemizde ve diğer birçok yerde yaşanan işçi grevleri umut verici oluyor.

Bu hareketin programına başta iklim adaleti olmak üzere eşitlik, kardeşlik, özgürlük, hadi buna bir de laikliği (ki Türkiye’de bundan, hükümet öncesi laikliğe dönmekten başka bir şey anlaşılmıyor, bu yüzden laiklik derken ne demek istediğimiz açık açık yazılmalı) eklemek lazım. 

Taleplerimizin içinde belki de açık açık (Taner Akçam’ın önerisi olan) yeni laik Cumhuriyet kurulmak isteniyorsa Hrant Dink’in sembolik olarak bu dönemin başlatıcısı olarak kabul edilmesi gerektiğini yazmak lazım. 

Kürtlerin başta anadilde eğitim hakkı olmak üzere her türlü demokratik haklarını sağlayan yeni laiklik anlayışıyla bir Anayasanın oluşturulması gerekir. Tarımın yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi, nükleer santraller başta olmak üzere santrallerin ve kömür madenlerinin kademeli olarak kapatılması, yerine hem istihdam sağlayacak hem de fosil yakıta gerek kalmayacak şekilde enerji üretimi için gerekli yatırımların yapılması gerekir. 

Yeni oligarklar yaratmayan bir sistem inşa etmek istiyorsak bunları yapmak durumundayız. Aslında bunların yapılması mümkün değil diyenlere de esas bu sistemle gidersek hiçbir şey yapmak mümkün olmayacak demek gerekir, yani ütopik olanlar biz değil onlar. Zaten hâlihazırda hiçbir şey yapamıyoruz, pahalılık hepimizin boğazına çöktü. Egemenler yoksulluktan korkmuyorlar, çünkü biliyorlar ki yoksullaştıkça ne olursa yapacak insanlar, ama belki de yapılacak hiçbir şey bulamayacak derecede de kilitlenecek ekonomi. Ama tarım seferberliği olsun yeni enerji biçimlerinin kullanılması olsun, sadece ve sadece politik kararlılığa bağlı. Yoksa olmayacak şeyler değil. Bunların nasıl yapılabileceği sarih bir şekilde ortaya serilmeli. 

Sibel Erduman

Bültene kayıt ol