Kamp Armen direnişinden

08.05.2015 - 07:58
Özdeş Özbay
Haberi paylaş

Çarşamba günü sosyal medyada paylaşılan Ermeni yetimhanesi Kamp Armen’de yıkım başladığına dair paylaşımlar üzerine Tuzla’ya gittim.

Tuzla’ya ulaşmanın ve kampı bulmanın zorluğu nedeniyle yolculuk uzun sürse de gittiğimde olayı ilk öğrenip giden Garabet Orunöz, Garo Paylan, Uras Kaspar dışında çoğunlukla HDP Tuzla örgütünden gelen 15 kadar kişi bulunuyordu. Garabet Orunöz’ü, haber yapmak için gelen basın mensuplarına yetimhaneyi ve orada geçirdiği yılları anlatırken dinledim. Gözlerinden yaşlar geldiğini gördüm. Bir yandan çok üzgün bir yandan da çok öfkeliydi. Bugüne kadarki sessizliğe duyduğu sitem ve kızgınlık vardı başlangıçta. Fakat saatler ilerledikçe durum değişti.

Saat 19.00 için HDP Tuzla örgütü Tuzla sahiline çağrı yaptı. Sahilden yürünerek kampa gelinecekti. Bu sırada sosyal medyada paylaşımlarla hızla arttı. Bizler de geride bir iki kişiyi bırakarak yürüyüşe gittik. Yürüyüş 150 kişi kadar bir kalabalığa ulaştı. Kampa vardığımızda işten çıkıp gelen insanlar da oradaydı. “Dokunma dokunma Kamp Armen’e dokunma,” “Kamp Armen vakfa geri verilsin,” “Hrant için adalet için” sloganları atan kalabalığın içeri girdiğini gördüğünde Garabet Orunöz’ün yüzündeki umutsuzluğun değiştiğini görebiliyorduk. Birkaç saat öncesine kıyasla çok daha umut doluydu. Kampı yıktırmayacağımızı haykırdı. Kendi aramızda bir forum yaptık ve yıkımın durdurulduğu güvencesi alınana kadar kampta kalmaya karar verdik.

Saat ilerledikçe bu kez dayanışma için gelenler olmaya başladı. Işık ihtiyacımızı yan evin verdiği uzatma kablosuyla; yastık, yorgan, yiyecek gibi ihtiyaçlarımız HDP Tuzla’nın yardımıyla karşıladık. Yakında oturanların sandviç ve içecek desteğiyle, zamanı olmayanların arabalarıyla gelip yine yiyecek ve içecek getirmeleri sayesinde geceyi sorunsuz bir şekilde geçirdik. Bu sırada Garabet Orunöz bize yetimhanede çocukların nasıl yaşadığını, bir gün içerisinde neler yaptıklarını anlattı. Gece olduğunda kamp yerini süslemek için pankartlar boyandı. Ertesi sabah ise toplanan forum kampta dersler verilmesi, ekim yapılması, konser verilmesi ve film gösterilmesi gibi bir dizi etkinlik programı belirledi. Programı ve gelişmeleri şu hesaptan takip edebilirsiniz: https://www.facebook.com/pages/Kamp-Armen-Y%C4%B1k%C4%B1lmas%C4%B1n/463969750425832?fref=ts

Kampın başına gelenler ve onu yıktırmamak için gerçekleşen mobilizasyon bana iki şeyi düşündürdü. Garabet Orunöz’ün yetimhanenin tarihine dair anlattıkları, söz konusu olan Ermenilerse hükümetlerin teferruat olduğunu düşündürdü bana. Azınlıklara mal varlıklarını iade etmekle övünen bir hükümet döneminde yaşanan bir olaydı bu. Öncesinde birçok hükümet iktidar olmuş ama kampın yüzü hiç gülmemişti. Bu nedenle Ermeni soykırımının hala bir devlet politikası olarak sürdüğünü son bir örnekle daha görmüş olduk.

Ancak bir şey daha düşündürdü beni. Tuzla gibi İstanbul’un merkezine çok uzak olan bir yerde, Ermenilere ait eski bir yetimhaneyi yıktırmamak amacıyla, hızla harekete geçen insanlar vardı. Bu insan kalabalığının ve örgütlenme hızının arkasında ne olabilir? Belli ki bugüne gelmemizi sağlayan iki dönüm noktası var. Birincisi, 2007’de sokaklarda “hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeniyiz” sloganının atılması ve 2010’dan beri Taksim meydanında soykırım anmasının yapılıyor olması. İkincisi ise Gezi direnişin bıraktığı deneyim.

İlki, Ermeni soykırımı üzerine toplumda bir duyarlılık yarattı. Ne kadar uzakta olursa olsun, Ermeni vakfına ait bir yerin talan edilmesine karşı harekete geçebilecek bir kitlenin ortaya çıkmış olduğunu görmüş olduk. İkincisi, yani Gezi deneyimi ise böyle hızlı bir mobilizasyonu sağlayabilecek dayanışma ağlarını ve oraya gelindiğinde ne yapacağını bilen bir eylemci kitlesini oluşturmuştu. Sosyal medyada hızla yayılan yıkım haberi insanların kamp yerine gelmesini, yürüyüş örgütlemesini ve basının haberdar olmasını sağladı. Oraya geldiğimizde ise foruma geçildiğinde aslında herkes o gece kalınacağını biliyordu. Hatta ilk olarak akla forum örgütlemenin gelmesi de Gezi’nin bıraktığı bir deneyimdi. Yine ilk iş ihtiyaç listelerinin sosyal medyadan paylaşılması oldu. İnsanlar araçlarla gelip ihtiyaç listesinde gördükleri malzemeleri kampta kalanlara bıraktılar. Kurulan sosyal medya hesapları bir gün içerisinde 4 bin takipçiyi aştı.

Kısacası bu kez Taksim meydanının bir köşesinde başlayan soykırım anmaları ile öteki köşesinde yaşanmış olan Gezi Parkı işgali birleşti. Kamp Armen direnişi bize hükümetler ne yaparsa yapsın artık ülkenin eskisi gibi yönetilemeyeceğini gösteriyor. Mücadele kesin bir zafer elde etmedi henüz ama bugüne kadar verilen hiç bir mücadelenin boşa gitmediğini göstermiş oldu.

Özdeş Özbay

[email protected]

Bültene kayıt ol