Tanju Özcan ve Ümit Özdağ ne yapıyor?

01.12.2021 - 11:34
Deniz Güngören
Haberi paylaş

Bolu belediye başkanı Tanju Özcan aylardır her fırsatta kendini ortalara atarak çığırtkanlığını yaptığı ırkçı tasarısını belediye meclisinde onaylatarak hayata geçirdi. Tuhaf fakat MHP Bolu il başkanının bile ırkçı bulduğu yeni düzenlemeye göre yabancı uyruklular 10 kat fazla su faturası ödeyecek, evlenmek için ise 100.000 TL ödemeleri gerekecek.

Aslında Özcan göreve gelir gelmez ihtiyaç sahiplerine yapılan yemek yardımından göçmenlerin faydalanmasının önüne geçerek ırkçı uygulamalarına başlamıştı; fakir insanlara bir kap çorba verilmesini engelleyerek kahramanca halkın savunuculuğunu yapıyor yani.

Aparthayd düzenlemesi

Bu resmen bir tür aparthayd düzenlemesidir; belediyenin resmi olarak sakinleri arasında ayrım yapmasının başka bir adı olamaz. Üstelik bu ayrım suya erişim gibi bir temel hakka saldırdığı gibi, göçmenlerin evlenip çocuk yapmalarına dair iğrenç ırkçı bir müdahale içeriyor. 

Belediye meclisinde seçilmişlerin oylarıyla alınmış bir karara bağlanması bizi yanıltmasın, demokrasiyle filan ilgisi yoktur böyle bir düzenlemenin ve derhal bozulması gerekmektedir. Seçilmişler, yaramazlık yapan çocukların sokak ortasında boğazlanmasına dair genelge çıkaramayacakları gibi göçmenlerin evlenmek için haraç vermesini gerektiren, suyu gelişigüzel fahiş bir fiyatla edinmek zorunda bırakan düzenlemeler de çıkaramazlar.

Her ırkçı gibi yalancı

Tanju Özcan, dediğim dedik, tavrı ve duruşu net, sözünü sakınmayan harbi siyasetçi rolünü oynamayı çok seviyor. Aslında ırkçılar bu rolü bir süredir çok seviyor: “ırkçılık diye diye başımızın üstüne çıkardınız, yeter artık gerçekleri anlatacağız!” türünden sahte bir hezeyanla, ırkçılık karşıtlarını tuzu kuru hayattan kopuk monşerler, göçmen düşmanlığını ise bu masallara karnı tok, sabrı taşan halkın sesi gibi satmaya çalışıyorlar; bu rolü en iştahlı ve hevesli biçimde oynayanların başında da şüphesiz Özcan geliyor.

Hükümet ihaleleriyle şişirdikleri servetlerine aldıkları vergi indirimleri yetmezmiş gibi milyarlarca doları da vergi cennetlerine kaçıran şirketlere değil de hepimiz gibi geçinme derdindeki göçmenleri hedefe koyan Özcan gibiler habis ve ikiyüzlü yalancılardır. Özcan’ın yalancılığını yüzüne en güzel vuran ise bir dönem Özcan’ın evinde hizmetçilik yapmış olan bir Afgan göçmen olmuş: “Madem sevmiyor istemiyor bizi, neden bir sene boyunca sigortasız bir mülteciyi evinde hizmetçi olarak çalıştırdı?” diye soruyor Afganistanlı Muhammed.

Bu insanlar televizyon programlarına çağırılıp kendi reklamını yapabilmek adına, insanlık dışı olduğu için pek çok ırkçının bile sakındığı türden lafları ortalığa saçmayı cesaret ve gözü peklik gibi satarlar. Her yere göçmen düşmanı nefret bulaştırırken evlerinde sigortasız göçmen hizmetçi çalıştırmaktan da hiç çekinmezler. İnsan yüzsüz olmayı göze aldıktan sonra her pisliğin içinden ak kaşık gibi sıyrılmanın bir yolu bulunur sonuçta.

Göçü kim finanse ediyor?

Bu nefret simsarlarından bir diğeri de Ümit Özdağ.  Özdağ, kurucusu olduğu İYİ partiden kovulmuş ve kendi partisi olan Zafer partisini kurmuştu. Şimdi de göçmenleri kovmak için 10 milyon imza toplayacağı iddiasıyla partisinin reklamını yapmaya çalışıyor. Ümit Özdağ da şüphesiz fırsatçı bir siyasetçi olmakla beraber gerçekten inanmış bir ırkçı ve faşist gelenekten geliyor; Suriyelilerin Türkiye’nin demografisini bozmak isteyen belirsiz karanlık güçler tarafından buraya getirildikleri ve erkekliklerini ispatlamak için bolca üredikleri gibi dâhiyane tezlerin de sahibi kendisi. 

“Kimse Türk milletinin cebindeki parayla bu göçleri finanse etmesini ve Türkiye’nin bir yıkıma doğru sürüklenmesine destek olmamızı beklemesin” diyor. Peki, Ümit Özdağ Türk milletinin cebindeki parayla göçler finanse edildiğini düşünüyor mudur gerçekten? Irkçılık şüphesiz bir akıl burkulması ve ahmaklığı beraberinde getirse de Prof. Ümit Özdağ’a böyle zırva sapan komploları söyleten bu türden bir aptallık değil düpedüz yalancılık. Irkçı olduğu için muhakkak Türklüğün saflığının korunması filan gibi iğrenç şeylere inanıyordur fakat göçlerin siparişle finanse edilen şeyler olmadığını kendisi de pekâlâ biliyor olmalı. Fakat bu “kutsal amaçta” insanlara hikâyeyi biraz süsleyerek anlatmakta bir sakınca görmüyor sanırım.

Dolar 13 lira olunca halka “az yiyin” diyenlerle, kamu kaynaklarıyla zengin olup servetini de maazallah bir kısmıyla okul veya çeşme yapılır diye yurtdışına kaçıranlarla görülecek hesabımız var. Bize göçmenlerin içtiği suyun veya çorbanın kesilmesi zalimliğiyle bu günlerden çıkacağımızı söyleyenler ise patronları koruyorlar. Irkçılık insanlığın, emeğin, içinde umut kırıntısı barındıran her şeyin düşmanıdır; Özcan ve Özdağ gibiler ise emekçilerin ve güzel günler görme ümidimizin en azılı düşmanlarıdır.

Deniz Güngören

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol